‘O kupa buraya gelecek!’

CEV Denizbank Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde 4’lü Final’e yükselen ve Vakıfbank’la karşılaşacak olan Eczacıbaşı Vitra’nın üç önemli oyuncusu Gözde Yılmaz, Asuman Karakoyun ve Nilay Özdemir sorularımızı yanıtladı. Eczacıbaşı ailesinin yerli yıldızlarıyla Polonya’da oynanacak 4’lü Final ekseninde sezonu değerlendirdik, voleybolu konuştuk.

>> Sezon nasıl ilerliyor sizin için? Ligde ve Avrupa’da iddialı bir konumdasınız. Sezonu değerlendirebilir misiniz?
Gözde Yılmaz: Güzel başladık sezona. Çok uyumlu, çok dinamik bir takımımız var. Yeni oyuncularımız vardı. Uyum sağlamak biraz zaman aldı ama iyi bir etkileşim yakaladık ve bu uyum maçlara da yansıdı. Şu an 4’lü Final heyecanı içindeyiz. Bol bol antrenman yapıyoruz. Rakiplerimize göre çalışıyoruz. Şimdilik iyi gidiyor her şey.

>> Tekrar 4’lü Final’desiniz. Rakip yine Vakıfbank. Gayet yakından tanıdığınız bir ekip. Nasıl bir karşılaşma bekliyorsunuz?
Asuman Karakoyun: Kesinlikle çok geçecek. Orası artık zirve ve herkesin tek atımlık kurşunu var. Psikolojik bir savaş aynı zamanda. Ligde iki kez yenmişliğimiz var Vakıf’ı ama bu yeterli değil, orada ayrı bir atmosfer olacak. Onların ekstra oyuncuları var, bizim ekstra çalıştığımız taktiklerimiz var. Maç yarı finalden ziyade bir final havasında geçecek.

>> Avrupa’nın en büyük kupasının zirvesinde olmak nasıl bir duygu?
Nilay Özdemir: 2011’de Vakıfbank’la bu kupayı Türkiye’ye ilk kez getirmiştik. Gerçekten çok büyük bir mutluluk. Tarifi olmayan bir şey. Bunu tekrar yaşamak istiyorum. Takım arkadaşlarımın ve Eczacıbaşı ailesinin bu duyguyu tatması harika bir şey olur. Tamamiyle buna kanalize olmuş durumdayız ve bunun için çalışıyoruz.

>> O dönemki Vakıfbank ile şimdiki Vakıfbank ve o dönemki Eczacıbaşı’yla bugünkü Eczacıbaşı arasında nasıl bir fark var. O günlere nazaran Eczacıbaşı avantajlıysa neden avantajlı sizce?
NÖ: Şartlarımızı eşit görüyorum zira tek bir maç oynayacağız. O yüzden de herkes o güne kadarki en iyi voleybolunu oynayacaktır. Dolayısıyla avantajlı olarak gördüğüm bir taraf yok. 2011’de Vakıfbank daha aç bir takımdı şampiyonluklara. Şu an ise Eczacıbaşı’yı bu kadar aç görüyorum. Aramızdaki tek fark bu.

>> Genç bir oyuncu olarak bu ‘açlık’ duygusunu nasıl tarif edersiniz? “Şeytanın bacağını kırma” isteği takıma ne kadar sirayet etmiş durumda?
GY: Kesinlikle takıma yansımış durumda bu istek. Çünkü buradaki tek eksik kupa o. Herkesin öncelikli hedefi bu. Lig maçlarını buna kanalize olarak oynadık, bütün antrenmanlarımızı bunun için yaptık. Tek maç üzerinden oynayacak olmamız durumu zorlaştırıyor ancak en büyük hedefimizin bu olması da bizi daha fazla motive ediyor. Daha hırsla çalışıyoruz. Gerçekten ‘aç’ bir şekilde 4’lü Final’i bekliyoruz.

>> Zürih eşleşmesi gitti geldi ancak bir şekilde geçildi. Siz, Zürih’i geçmeniz halinde Fenerbahçe veya Vakıfbank’la eşleşeceğinizi biliyordunuz. Bu sizin için bir avantaj oldu mu?
AK: Avantaj demeyelim ama bildiğiniz takımla oynamak daha büyük bir motivasyon. Normalde görüştüğümüz arkadaşlarımızla ayrı takımlardayız, çok farklı hedeflerimiz var ancak bir Şampiyonlar Ligi rekabeti içindeyiz. Türkiye’den bir takımla oynamak bu yüzden çok güzel. Bu motivasyonu iyi değerlendirmek istiyoruz. Kim gelirse gelsin önemi olmaz aslında fakat Türkiye’den bir takımla oynamak, ülkemizden iki takımın 4’lü Final’de yer alıyor olması çok büyük bir mutluluk.

>> Çok kısa diğer rakiplere de değinelim. Diğer eşleşmede hangi takımı daha avantajlı görüyorsunuz? Ev sahibi mi yoksa 4’lü Final’e gümbür gümbür gelen Unendo Yamamay mı?
NÖ: Bence 4’lü Final’e kadar Chemik Police’in, Unendo Yamamay’dan daha iyi bir kadrosu var gibi gözükse de daha önce dediğim gibi 4’lü Final’e gelmiş bir takım o zamana kadar oynamadığı voleybolu oynayacaktır. O yüzden Yamamay’ın biraz daha Chemik’ten zayıf olduğunu varsaysak bile Yamamay’ın final günü geldiğinde bu zamana kadar oynamadığı bir topu oynayacağını garanti edebilirim.

>>Pasör çaprazı mevkiinde hedefleriniz neler?
GY: Pasör çaprazı oynamayı seviyorum. Ama bu sene daha çok sevdim diyebilirim. Kendimi daha önce hep smaçör olarak görüyordum ve 4 numaradan hücum etmeyi daha çok seviyorum. Manşet alarak takıma katkı sağlamayı daha çok seviyorum. Çok hırslı, çok egolu bir insan olmadığım için, “Her topu ben öldüreyim” gibi bir düşüncede değilim. O yüzden takıma daha çok katkı sağlayabilecek bir 4 numara oyuncusu olmayı daha çok tercih ederim. Lakin takımın neye ihtiyacı varsa ona göre ekip şekilleniyor. Gelecekte ise Ulusal Takım’la Olimpiyat Oyunları’nda yer almak istiyorum.

>> Hepinize gelsin bu soru. Türkiye’de kadın olmak zor, sporcu olmak zor. Haliyle kadın sporcu olmak katmerli bir zorluk getiriyor. Siz zorluklar yaşadınız mı sporcu olma hikayenizde?
AK: Ben 8 yaşında voleybola başladım. Eczacıbaşı’nda büyüdüm. Burası apayrı benim için. O yüzden çok zorlu bir süreç geçirmedim açıkçası. Ne transfer olayı yaşadım, ne de başka bir durum. Gelen antrenörlerimiz buraya ayak uydurdu, aile gibi olduk. Benim için çok zorlu bir süreç değildi. A Takım’da geçirdiğim 6-7 yıl benim gelişme kaydedebileceğim sürelerdi onu iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum şu zamana kadar. Tabii ki Türkiye’ye bakınca kadın olarak tutunmak çok zor. Böyle iyi yerlere gelmek biraz da şansın yardımıyla oluyor galiba. Ben de kendimi şanslı sayıyorum.

GY: Ben şansa pek inanmıyorum. Şanstan ziyade çok çalışmanın hayatta insanı bir yerlere getirdiğine inanıyorum. Tabii ki karşınıza çıkacak insanların size iyi niyetli davranması önemli ama kendi şansımı kendim yarattığımı düşünüyorum. Eczacıbaşı bu anlamda çok önemli bir camia. Çok kaliteli insanlardan oluşan bir topluluk. Kadına gereken değeri fazlasıyla verdiklerini düşünüyorum. Ben de böyle bir ailede büyüdüm. Her zaman kadın öndeydi. O yüzden Eczacıbaşı Vitra’da çok mutluyum.

NÖ: Türkiye’de kadın olmak ve kadın sporcu olmak zor ama bizler zorluklarını çok fazla görmüyoruz. Bazı aşamalarda gördük mesela benim Ankara’da oynadığım iki kulüp kapandı. Daha sonra kulüp bulmak veya her şeyin başında İzmir’den çıkmak -Karşıyaka’da başlamıştım voleybola- 19 yaşında başka bir şehire gitmek, zorlu süreçlerdi ama politik açıdan bir zorluğunu görmedim. Özellikle aileniz her zaman arkanızdaysa, sizi destekliyorlarsa, gittiğiniz kulüpte de eğer yöneticileriniz, antrenörleriniz, takım arkadaşlarınız iyiyse, size yardım ediyorlarsa hiçbir kadın sporcu bu konuda zorluk çekmez. Ama işte biraz şanslı olmak da gerekiyor yani her antrenör ya da her aile o kafa yapısında olmayabiliyor. Bizim şu zamana kadar oynadığımız kulüpler ve ailelerimiz bizim işimizi her zaman kolaylaştıran taraf oldular. Bu konuda şanslı addedebilirim kendimi.

>> Voleybol camiasında böyle bir durum var gibi. Bu soruyu yönelttiğim voleybolcular ekseriyetle benzer cevaplar verdiler. Destek ve şanstan yana. Sizce voleybol ayrı bir yerde mi, bu voleybola özgü bir durum mu acaba?
NÖ: Bilmiyorum çocukluğumuzdan beri bunun için eğitiyoruz kendimizi ve bu sporu yaptığımız için artık zorlukları o kadar da zor gelmiyor bence. Veya ne bileyim, zorlukla karşılaşınca artık aşmasını biliyoruz otomatik olarak bir sistem geliştirmişizdir belki…

GY: Ben voleybolu biraz daha kaliteli bir camia olarak görüyorum. Diğer dalları küçümsüyor gibi algılanmak istemem ama kendi içinde bir camia olduğu için kendi kendini geliştirebilen bir spor dalı. Bu yüzden biraz daha rahat diyebiliriz.

BİRGÜN / METİN AKTAŞOĞLU


Haberi Paylaş

Comments are closed.