Oynayarak kazanamaz

Geçtiğimiz hafta kendi evinde Galatasaray Daikin’e vurulan Eczacıbaşı Vitra, ilk yarının son haftasında Fenerbahçe’ye de aynı skorla yenildi ve devreyi üçüncü sırada tamamlayabildi.

Geçen haftanın özeti

GS Daikin karşısında 2-0 öndeyken maçı kaybeden Eczacıbaşı’nın en büyük sorunu, saldırgan bir oyunla servis ve hücumda fazla sayıda hata yapmasıydı. İlk iki sette bunu çözmüş olan GS Daikin, maçın geri kalanında basit hata sayısını büyük ölçüde azalttı. Oynamaktan ziyade Eczacıbaşı’nı oynatmamayı hedefledi ve bunu da başardı. Neticesinde büyük bir zafer kazandı.

Turuncu beyazlıların kazandığı ilk iki sette rakip hatalardan kazanılan sayılar denkti. Yani GS Daikin oynamaya çalıştıkça rakip kazanıyordu. İşte bu noktada GS Daikin ince bir noktayı fark etti. Oynamaya çalışmak yerine basit hata yapmadan topu oyunda tutmak gerekiyordu. Gerektiğinde Madelaynne Montano gibi bir silahla topu öldürebilirdi Cimbom. Bunu anlayarak üçüncü setin başından itibaren topu öldürmek için hata yapmak yerine topu karşı sahaya garanti bir şekilde atmayı hedefledi konuk takım. Başardı da. Zira kaybettiği son üç sette bile Eczacıbaşı hücumdan 32 sayı üretti. GS Daikin ise 27. Ancak oynamaya çalışırken yaptığı basit hatalarla son üç sette 28 sayı kaybetti Ayazağa ekibi. GS Daikin ise sadece 10. İşte bu anahtar sayı galibiyetin kilidini açan faktördü.

Ders almamış

Eğer Eczacıbaşı Vitra teknik ekibi yukarıdaki satırların içeriğini anlasaydı dünkü maçı kazanması mümkündü. Ancak geçen haftaki hatalardan ders çıkarmak yerine aynı hataları farklı şekilde yorumlamak turuncu beyazlıların üst üste ikinci kez kaybetmesine neden oldu.

Eczacıbaşı’nın kadrosu, son yıllardaki en zayıf rotasyon olarak göze çarpıyor. Yıllardır Türkiye’de ne aradığını anlayamadığımız Senna Usic, dün de sahada kaybettiği oyuncağını arayan bir çocuk gibiydi. Bu özelliği ile voleybol maçlarında eşine rastlanmayacak bir sayıya imza atmış olsa da, Hırvat oyuncunun Eczacıbaşı gibi bir takımda olmaması gerektiği aşikar. Hücum yaptığında genellikle dengesini kaybederek yerde kalan Usic, servis atarken de zar zor ayakta durabiliyor. Dünkü maçta karşıdan gelen bir servise hatalı manşet aldı Usic. Her nedense o hatalı manşete takılıp yerinde çakılı kaldı. Halbuki o anda asli görevi olan geri çizgiye yerleşse karşıdan vurulan avanta hücumu rahatça karşılayabilirdi.

Buna diğer köşedeki Esra Kırıcı’nın zayıf performansını da eklerseniz neden oynayarak kazanamayacağını daha iyi anlarsınız. Zira fizik kapasitesi yetersiz Kırıcı, ilerleyen yaşının da etkisiyle takımı adına daha az iş çıkarıyor. Mesela dün akşam oynanan maçta üst üste 3 top alan Kırıcı, üçünde de bloğa yakalanıyor. Bir sonraki topta blok-aut yaptırmak adına topu tribüne yolluyor ve takımı seti kaybediyor. Karşı tarafta aynı topu alan Yeon Koung Kim ise Dünyanın en iyi orta oyuncusu Maja Poljak’ın yanından topu 3 metrenin içerisine vuruyor. İstediği zaman bileğiyle paralele dönüp istediği zaman keskin çapraza vurabiliyor. Bu durumda yükselen her topu öldürmeye çalışmak Eczacıbaşı için adeta intihar oluyor.

Tercih meselesi

Eczacıbaşı’nın Alman pasörü Denise Hanke, solak olmanın da verdiği avantajla ikinci toplara vurup takımı adına ekstra sayılar üretiyor. Pas kalitesi çok iyi düzeyde olmasa da smaç servisleriyle bu açığını da kapatabiliyor. Ancak pas tercihlerindeki yanlışın telafisi yok. Eğer böyle bir kadro sahadaysa oynayacağın oyuncular belli. Neslihan Demir ve Maja Poljak. Ancak Hanke, nokta manşetler geldiğinde bile Esra Kırıcı ve Senna Usic ile oynamayı tercih edince Eczacıbaşı el freni çekilmiş araba gibi oldu dün akşam. Dördüncü sette Poljak’ın 2 numaradan tek ayakla üst üste vurduğu toplar bile ders olmadı Alman pasör için.

Ortada kuyu var yandan geç

Fenerbahçe pasörü Elif Öner, dünkü maçta ortaya hiç top atmadı. Sarı lacivertlilerin hücumda kullandığı 142 topun yalnızca 9’u (%6) orta oyunculara gitmiş görünüyor. Bu rakamları pasörden gelmeyen toplarla harmanlarsanız Marcello Abbondanza’nın maç stratejisini çok iyi anlarsınız. GS Daikin’e karşı bu sistemle zafer kazanan İtalyan antrenör, bir diğer vatandaşı Lorenzo Micelli’yi aynı yöntemle yendi. Orta oyuncularının hücum gücünün son derece sınırlı olduğunu çözen Abbondanza, Usic ve Kırıcı ile top öldürerek maç kazanmaya çalışan Micelli’ye göre daha iyi bir formasyon oturtmuştu dün akşam.

Kadro yetersiz

Eczacıbaşı’nın sahadaki oyuncuları kadar kenardakilerin de yetersiz olduğunu görüyorsunuz baktığınızda. İçeridekilerden biri kötü oynasa ya da sakatlansa kenardan gelerek oyuna pozitif anlamda etki edebilecek oyuncu yok. Bu haliyle turuncu beyazlı ekip, bir oyuncusunun kötü oynamaması için değil, sakatlanmaması için dua etmeli! Kenara baktığınızda Şeyma Ercan, Asuman Karakoyun, Arelya Karasoy, Selin Uygur ve Buse Kayacan’ı görüyorsunuz. Bu oyuncularla Vakıfbank, Fenerbahçe ve GS Daikin’e rakip olabilir misiniz? Acaba Micelli bu soruyu kendine sordu mu?

Fenerbahçe’de üst üste iki hata yapan Çek Havlickova oyundan çıkarken yerine A Milli takım oyuncusu Seda Tokatlıoğlu giriyor. Ortada bir sıkıntı olsa, tecrübesi ve blok gücüyle çıkanı ikame edebilecek bir İpek Soroğlu var. Tecrübeli smaçör Elif Başaran hazır bekliyor. Siz bu kardoya karşı yukarıdaki beşli ile mi mücadele edeceksiniz? Türk voleybolunun alt yapıdaki en büyük lokomotifi Eczacıbaşı’nın rotasyonu bu mu olmalı? Yabancı oyuncu sınırlamasıyla bir adım öne geçeceği söylenen takımlardan birinin oluşumu bu mudur?

En azından çabalamalılar

Tie-break seti öncesi 3 dakikalık aradayız. Kaptanlar kura çekiminde, diğer oyuncular kenar yönetimden son direktifleri alıyorlar. Doğal olarak yedek oyuncular topla ısınıyorlar. O da ne? Eczacıbaşı’nın yedekleri bir daire oluşturmuş, topla saçma sapan bir oyun oynuyorlar. Hani beden eğitimi dersinde okulun bahçesinde rastgele top oynayan lise öğrencileri gibi. Tek bir top olduğundan herkesin bir daire oluşturarak topa öylesine vurduğu oyun gibi.

Bu kardeşlerime eski bir voleybolcu, antrenör, yorum yazarı olarak, herşeyden önemlisi bir voleybolsever olarak sormak istiyorum.

Türk voleybolunun gelmiş geçmiş en büyük kulübünün A takım kadrosuna seçilmişsiniz. Kulübünüz sizi gelecekteki temsilcileri olarak görüyor. Takımınız çok önemli bir maçın en kritik anına hazırlanıyor. Ve siz böyle bir anda o saçma sapan oyunu oynuyorsunuz. O kulübü böyle mi temsil edeceksiniz? Final setinin herhangi bir anında oyuna girmek üzere böyle mi hazırlık yapacaksınız? Size güvenip o formayı veren insanlara böyle mi teşekkür edeceksiniz?

Kim’in çorabı

Fenerbahçe’nin sahaya çıkan tüm oyuncuları, kulüplerinin amblemi de olan uzun çoraplarla yer aldı. Bir tek Koreli yıldız Kim’in çorabı siyahtı. O siyah çorap, her ne kadar özel amaçlarla kullanılsa da Koreli oyuncunun takım arkadaşlarına uyması gerekirdi. Fenerbahçe gibi bir takımda böylesi nüansların göze batması hoş değil.

Son söz

Top bazen bomba gibidir. Yanlış zamanlarda elinizde patlaması an meselesidir. İşte o anlarda topu karşı sahaya garanti bir şekilde atmak size çok şeyler kazandırabilir. Buna en güzel örnek, ikinci sette skor 21:21 iken Havlickova’nın hücumda üst üste yaptığı iki hatadır. İşte o iki hata, maça geri dönüş adına Eczacıbaşı için adeta hayat öpücüğü oldu.

Özetle rakip takımın hücum gücü sizden fazlaysa, topu öldürerek rakibi alt etmek yerine rakibi file üzerinde ya da defansta durdurarak maç kazanmak daha stabil bir yoldur. Eczacıbaşı gibi bir takımın kendi düzeyindeki takımları yenmesinin en temel yolu, hücumda ve serviste rakipten daha az hata yapmaktan geçer. Dün akşam her alanda rakibinden fazla sayıda hata yapan Ayazağa ekibi, mağlubiyete üzülmek yerine aldığı 1 puana sevinmelidir.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem

kkayhan@hotmail.com


Haberi Paylaş

Comments are closed.