P&G Türkiye CEO’su Tankut Turnaoğlu’yla çok özel

2003 yılında Ankara’da oynanan Avrupa Şampiyonası öncesi Bayan Milli Takımına destek olarak sponsor olan Orkid, TVF ile yeniden bir işbirliğine gitti.

2018 Dünya Şampiyonası ve 2019 Avrupa Şampiyonası için Filenin Sultanları ile omuz omuza olmak isteyen Orkid bu işbirliğinin tüm kadınlara öncülük edeceği düşüncesinde.

Düzenlenen basın toplantısıyla bu işbirliğini kamuoyuna duyuran TVF ve P&G Türkiye CEO’su Tankut Turnaoğlu’nu bulmuşken kısa bir söyleşi yaptık, spora, voleybola ve Türk kadınına verdikleri desteği konuştuk.

2003’ten sonra yeniden Milli Takıma sponsor oldunuz. Bu sponsorlukla ilgili neler söylersiniz?
İlk defa 2003’te Orkid’le Kadın Voleybol Milli Takımı yola çıkmıştı ve o zaman uğurlu gelmiştik. Avrupa’da hiç derecemiz yokken Avrupa 2.’si olmuştuk. Şimdi tekrar Orkid’in 40. Yılı vesilesiyle bir aradayız. Önümüzde bir Dünya Şampiyonası var sonra Türkiye’de oynanacak Avrupa Şampiyonası. Önümüzdeki yıllarda da önemli şampiyonalarda kadın voleybolcularımızın, Filenin Sultanları’nın yanında olmak istedik. Onlara uğur getirmek istedik, inşallah hayırlı olur. Geçmişten daha iyi dereceleri yapabilirler ama yapmasalar da ziyanı yok onlar her katıldıkları turnuvada çok başarılı oluyorlar. Tabii her zaman birincilik ikincilik olmayabilir ama onlar Türk kadınını güçlü bir şekilde temsil ediyor. Her zaman en önde olan takımlardan biri bence Türk Kadın Voleybol Milli Takımı. Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri, bu değerle Orkid markamızın sadece kadınların kullandığı bir markanın yan yana durmasından daha doğal bir şey yok.

2003’ten bu yana Milli Takımı takip ettiğinizi tahmin ediyorum. Nasıl buluyorsunuz ‘Filenin Sultanları’nı?
Takımımız çok iyi bir jenerasyona sahip şu anda. Dediğim gibi bu 2003’te başlayan birliktelik o zaman yeni doğanlar şimdi voleybol oynuyor. Tabii bu iletişim hiç kesilmedi aslında. MEB ile okul programlarımız var bizim. Bu programların merkezine biz voleybolu koyduk. Yani 12-13 yaşındaki kızlarımız voleybol takımının başarılı voleybolcuların videolarıyla dersler yaptılar büyüdüler. Bu ilhamla yetişen inanılmaz genç ve başarılı bir jenerasyonumuz var. Ben Türk voleybolunun önümüzdeki 10 15 senesinin çok emin ellerde olduğunu düşünüyorum. İnşallah bir sonraki 10-15 senelerinde tohumu bu birliktelikle atılacak.

P&G her zaman spora destek oldu. Nereden geliyor bu spor sevgisi ve ilgisi?
P&G’nin dünyada sosyal sorumluluk alanı sağlık hijyen ve özgüven. Biz sporun bu üçünün de gelişimi
en fazla katkı yapan öge olduğunu düşünüyoruz. Spora katkı derken ille bir milli takım sporcusu olimpiyat sporcusu performans sporcusu olmak değil. Düzenli spor yapmak sporu hayatının bir parçası yapmak. Burada en büyük görev annelere düşüyor. O yüzden olimpiyat sponsorluğumuz ki 8 ana sponsordan biriyiz. Olimpiyat sponsorluğumuzu Türkiye’de dünyada olmayan bir düzleme taşıdık olimpik anneler diye bir platform oluşturduk. Burada da bütün annelere söylediğimiz şu çocuğunuza düzenli spor yaptırırsanız siz olimpik annesiniz. İlla olimpiyata gitmesi orada şampiyon olması gerekmiyor. Yani profesyonel sporcu olması da gerekmiyor ama sporu hayatını merkezine koyarsa muhakkak daha sağlıklı özgüveni yüksek bir birey olacak sosyal anlamda kendini daha güçlü hissedecek başkalarıyla daha iyi ilişkiler kuracak iş hayatında daha başarılı olacak özel hayatında daha başarılı olacak biz böyle nesilleri yetiştirmek için olimpik anneler programını 2014’ten beri yapıyoruz. Şu anda da 2020 yolunda 30 tane genç sporcu ve özellikle annesine destek olduk. Kış olimpiyatlarında Hamza Dursun ve annesi iletişimi görmüşsünüzdür önümüzdeki dönemde bu tip iletişim faaliyetlerimiz dediğim gibi P&G’nin bu kurumsal bakış açısıyla sağlık hijyen ve özgüveni destekleme bakısıyla spor alanında devam edecek.

Cinsiyet eşitliğine de vurgu yaptınız. Bu konuda P&G’nin duruşunu anlatabilir misiniz?
Cinsiyet eşitliği bizim yine kurumsal sosyal sorumluluk olarak ana odaklarımızdan biri. Ben geçenlerde Türkiye’nin 50 güçlü kadın CEO’su formunda belki de sayılı erkeklerinden biri olarak bir toplantıda bulundum. Güçlü kadın CEO’larımız arasında moderatörlük yaptım. Orada da söylediğim şuydu biz kadın erkek eşitliğine 3 ayrı platformda bakıyoruz. Birincisi Orkid gibi markaların bunun bayraktarlığını yapmasını istiyoruz. Bizim ürünlerimizin yüzde 70’i kadınlar tarafından kullanılıyor ve alınıyor. Orkid markamız yüzde 100 kadınlar tarafından alınıp kullanılan bir marka o nedenle kadınların toplumda daha ön plana çıkması cinsiyet eşitliği hatta gerekirse kadınlar adına cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelenin bayraktarlığını markalarımızla yapmak. Orkid 2003’te çocuk da yaparım kariyerde sloganıyla yola çıkmıştı eş zamanlı olarak kadın voleybol Milli takım sponsorluğuyla beraber 25. Yılımızda bunun bayraktarlığını yapmıştık. Orkid’in yaptığı o zamanki hareket bütün P&G markalarına aslında dünyada ilham verdi ve şu anda bunu Orkid de yapıyor dünyada Orkid’in müdahili olan Always markamız var o da kız gibi sloganıyla yapıyor. Kız gibinin anlamını negatiften pozitife çekmek amacındayız. Çünkü en çok özgüven kaybı genç kızlarda ergenlik döneminde oluyor. Erkekler biraz acımasız . Kızların o kendilerine güvenlerini kaybettiği o değişim dönemine ki erkeklerden önce giriyorlar onların o özgüvenini aşağı çekecek şekilde kız gibiyi negatif olarak kullanabiliyorlar. Biz bunun gerçek anlamda adının öyle olmaması gerektiğini kız gibinin aslında güçlü olmak anlamına geldiğini göstermek istiyoruz ve bunu 5 yıldır bütün dünyada yapıyoruz. Bu algının ciddi anlamda yüzde 70 pozitife döndüğünü datalarla destekliyor. Birinci alanımız bu, ikincisi buradaki sponsorluklar gibi yine ortaklıklar kurmak. Bizim dışımızdaki kurumlar ile ortaklıklar kurmak ki burada Voleybol Federasyonu ile kurduğumuz ortaklık da buna bir örnek. Üçüncü bir alanımız var o da kurum içinde kadınların alanını açmak. Bugün benim yönetim kurumumun yüzde 52’si kadın. P&G’de çalışanların yüzde 55’i kadın. Satış dahil. Bu üç düzlemde bakıyoruz bu anlamda da bugün buradayız.

Sizce spor cinsiyet eşitliğini duyurmak adına önemli bir alan mı?
Türk kadını spora yetenekli, kabiliyetli. Olimpiyata giden kadın erkek sayılarına bakarsanız son 20 senede bunu görebilirsiniz. 2003’ten önce de bu böyleydi. Türk kadını değişik spor alanlarında onlara imkan verildiğinde her zaman Dünyada ve Avrupa’da kendine hızlı bir şekilde yer edinebiliyor. Daha sonra bu milli takımlardan sonra kulüp takımlarına da taşındı. Voleybolda son yıllarda Şampiyonlar Liginde yüzde 70-80’e varan şampiyonluk oranımız var. Türk kadını bunu sporda çok güzel gösterebiliyor ve bu diğer alanlara da ilham veriyor. Bunu düşündüğümüz için Türkiye’nin de genç nüfuslu bir yapısı olduğu için sporu bir kaldıraç olarak görüyoruz. Özellikle Türk genç kızları için.


Haberi Paylaş

Comments are closed.