Genel Yayın Yönetmenimiz Zeliha Işık aradı; “Ragıp abi, herkes Londra Olimpiyat Oyunları ile ilgili yazı yazmış. Sen ne yapıyorsun?” dedi.
Bendeniz ise, İstanbul’un bunaltan yaz sıcağında, doktorumun direktiflerini yerine getiriyorum ve evden dışarı çıkmıyorum. Ama yine de voleybol ile yaşıyorum.
Evet; Türkiye’nin yükselen değeri Bayan Voleybolu 52 yıl sonra sportif oyunlarda ilk kez Olimpiyatlara katılma hakkını elde edince, birileri geç de olsa ne büyük iş yaptığımızın farkına varmış oldu.
İnanmadılar ama yazdılar!!! (Yazılı basında inanan kaç voleybol yazarı olduğunu zaten sizler de biliyorsunuz.)
Türkiye pazar gününe dönmüş, saat 02:30. Filenin Sultanları son olimpiyat şampiyonu Brezilya karşısında 8 sayı geriden gelerek aldığı o, 4.sette ki kazanma hırsını nasıl anlatabilirsiniz? Demek ki; Ay-Yıldızlı bayanlarımız çeyrek finali de geçmek için Esra kaptana söz vermişler…
İşte, “İnancın Zaferi” buna denir.
Aslında, ben Brezilya maçından önce Londra Olimpiyatları’na gitme başarısını yakalayan ve kadrosunda devşirme sporcusu olmayan Filenin Sultanları ile ilgili öğrenmek istediğim soruların yanıtlarını düşünüyordum…
Örneğin;
Voleybol Bayan Milli Takımı’nın Federasyon personeli olan ve sayısını unuttuğum yabancı dili konuşabilen Nilüfer Hanımın yerine Menajer olarak Selcan Çağlar’ın (göreve gelince selam vermeyi de unutmuş…) değişimini,
Bayan Milli Takımımızın kim veya kimler tarafından, hangi kıstaslara göre seçildiğini,
Eczacıbaşı ve Vakıfbank kurumlarının kendi tasarrufları olmasına rağmen turistik Londra gezileri için kimleri tercih ettiğini,
Bundan sonra Basın da; Eczacıbaşı ve Vakıfbank voleybol takımlarının maç yazılarının Ekonomi sayfalarında mı çıkacağını???
Basında yayımlanan doğru voleybol haberlerini, kimlerin neden yalanladığını… gibi;
Şeytanın aklıma getirdiği soruların yanıtlarını yazmak isterdim.Ama;düşündüm!!!
Şayet, bayanlarımız başarısız bir sonuç elde ederse (İnşallah başarısız sonuç olmayacak…) yazdığım bu yazı, başıma iş açabilirdi!
Pusuda bekleyen birileri, senin bu satırların bizi psikolojik olarak etkiledi, sporcuları baskı altına aldı ve kaybettik(!) dedirtmemek için ‘ŞİMDİ OLMAZ!’ diyorum.
Bu nedenle, tüm bu sorulara vereceğim cevapları Londra Olimpiyatları sonrasına bıraktım.
Evet; biliyorum Cumhuriyet Altınları’nı da soracaksınız?
Şimdi bu da nereden çıktı demeyin?
24 Kasım 1990 yılında Üsküdar Acıbadem İlköğretim Okulu Müdürü iken “Yılın Öğretmeni” seçilince armağan edilen 2 adet Cumhuriyet Altınım var. Ama kimse ile paylaşamam… (Kıssadan Hisse!)
Farkındayım, bu yaz sıcağında siz de benim gibi sıkılmaya başladınız!!!
Unutmayın Filenin Sultanları, oynadıkları her maçtan sonra bu sıkıntılarımızı sevince çeviriyorlar. Ben de onların bu sevincine Londra’da olamasam da TV karşısında ortak olarak mutlu oluyorum.
Sağlıklı günler dileğiyle…
Ragıp TEKİN,
Comments are closed.