Fenerbahçe Erkek Voleybol Takımı’na çifte kupa kazandıran antrenör Mariusz Sordyl, FANATİK’E konuştu: ‘Belki en iyi voleybolu oynayan takım biz değildik ama her zaman kendimize inancımız yüksekti. Başarılarımızın birden fazla göstergesi vardı. Birçok maçı, seti geri dönerek kazandık. Böyle bir hikâyeyi ikinci kez başarmak bu sezonki şampiyonluklardan iki kat daha zor’
Efeler Voleybol Ligi’nde bu sezon mucizevi bir şampiyonluk hikayesi yaşandı. İlk yarıyı 10. sırada bitiren ve düşmesi dahi konuşulan Fenerbahçe’nin kaderi, takımın başında Mariusz Sordyl’nin gelmesiyle değişti.
Aslında Polanyalı antrenör için de sezon, Jeopark Kula’nın maddi sıkıntılar yaşamasıyla kötü bir gidişat almış ve Türkiye serüveni kısa sürmüştü. Hikaye böyle başlamıştı. Sezonuna beklentilerin altında başlayan bir kulüp, bir takım ve bir antrenörün ortak noktada buluşmasıyla adeta sinerji patlaması yaşandı. ‘Kazanmaya inanmış’ Sordyl ve öğrencileri, Galatasaray’ı devirip KupaVoley’i aldı, ligi 5. sırada bitirdi ve normal sezonun lideri Halkbank’ın yanı sıra Maliye ve Arkas gibi takımları yenip, lig şampiyonluğuna uzandı. Şampiyonluğa giden yolu bir de Mariusz Sordyl’nin cümlelerinden okuyalım?
Ülkesine döndü 3 hafta sonra Fenerbahçe çağırdı
“Sezon başında Jeopark Kula’yla anlaşmıştım. Aslında sezonun sportif anlamda iyi gittiğinden bahsedebilirim. Ama problem biraz organizasyonla, işin finansal kısmıyla alakalıydı. Sürpriz oldu benim açımdan. Kulüp birçok oyuncunun, 20 oyuncu ve buna staffı da eklemek lazım. Neredeyse 30 kişinin sorumluluğuna girdi. Yani 3 ay sonra da devam etmeye fazla güçleri kalmadı. Orada 3 ay iyi zamanlar geçirdim ama daha sonra kulübün yapısal sıkıntısı yüzünden ülkeme döndüm. Açıkçası Türkiye Voleybol Federasyonu’nun, takımları denetlemesi ve takip etmesi gerektiğini düşünüyordum. Ülkeme gittikten 3 hafta sonra teklif geldi Fenerbahçe’den. Bu teklifin benim için 2 anlamı vardı. İlki burada çalışan kulüp menajeri Darek. Kendisini çok iyi ve çok uzun zamandır tanıyorum. Diğeri de; Evet, ben Türk değilim ama Fenerbahçe’nin Türkiye’de ve dünyada ne ifade ettiğini biliyorum. Bu yüzden de 3 gün sonra teklifi kabul ettim.”
‘İlk geldiğimde odaklandığım nokta takımdaki güvendi’
“Türkiye’ye döndüğüm zaman takımdaki eksiklikleri Darek ile tek tük konuşmuştum. Çok fazla odaklandığım nokta takımdaki güven meselesiydi. Bunun hakkında konuşmak istedim. Ayağa kalkması gereken nokta buydu. Bunun dışında takımdaki herkesin bireysel rolleri hakkında bir strateji belirlemek istedik. Hidalgo tabii ki voleybol olarak, mental olarak bizim takımımıza çok büyük bir katkıda bulundu. Organizasyonun etrafındakiler olmasa burada olamazdık. Sadece Hidalgo ile bunu başaramazdık.” ‘Sahada takım olarak var olduk’ “Takıma ilk görüştüğümde voleybol ve bakış açıma dair felsefem hakkında bir şeyler söyledim. Kendi sistemime güvendim. Benden önceki antrenör tabii ki kötüydü diyemem. Ama ben kendi sistemime inanıp devam ettim. İlk geldiğimde hiçbir oyuncu kendine inanmıyordu. Onlarla çok konuştum ve toplantı yaptım. Sadece voleybol değil duygusal olarak diyaloga girdim. Yapmış olduğum bu toplantılarda şeffaf, dürüst olmaya özen gösterdim. Bunun iki sebebi vardı. İlki oyuncuların kendine olan güvenini yükseltmek, diğeri ise doğru orantıda takımın güvenini yukarıya çekmekti. Bunu da her zaman gösterdik. Play-Off’ta ve kupada gösterdik. Belki en iyi voleybolu oynayan takım biz değildik ama her zaman kendimize inancımız yüksekti ve sahada takım olarak var olduk.”
‘11. de olabilirdik birinciyi de yenebilirdik’
“Bizim için her maç zordu aslında. Çok ince bir çizgide aşağıda ve yukarıdaki takımlar aradasındaki makası açılabilme riski vardı. 10. veya 11. de olabilirdik 1.’ciyi de yenebilirdik, ki bunu başardık. Her yendiğimiz maçtan sonra daha üst seviyelere tırmandık. Sezonun dönüm maçlarından bir tanesi ise Malatya’da oynadığımız kupa maçıydı. Orada en iyi 3 takımı (Arkas, Halkbank, Galatasaray) art arda yendik. O galibiyetlerin tesadüf olmadığını herkese gösterdik. Orada kazanılmış kupadan sonra Play-Off yeni bir hedef oldu. Kupada ulaştığımız motivasyon seviyesini tutmak ile alakalıydı.”
‘Birçok karşılaşmayı geri dönüşlerle kazandık’
“Ligdeki takımlar arasında çok ince çizgi vardı. Çekişme İyi takımlar ile çok iyi takımlar ve kötü takımlar arasında geçiyordu? Arkas, HalkBank ve Maliye, en iyi oynayan ve en yüksek bütçeli takımlardı. Ama ben gördüm ki bu takımlar ile aramızda çok ama çok büyük bir fark yoktu. Aşağıya da yukarıya da yakındık. Bu çizginin üzerine çıkabileceğimize inandık. Bunun için çok çalıştık ve başardık. O çizginin üstüne çıkıp yukarıya yaklaştılar. Bu gelişim ile dengeyi sağladık. Bunu başarmamızın birden fazla göstergesi vardı. Birçok maçımızı geri dönerek kazandık, setin sonunda maçın içerisindeki küçük dönüşler ile sağladık. Birçok seti de öyle kazandık. Bizim hikayemiz vazgeçmemekti. Galatasaray maçı vardı 2-0’dan 3-2 kazandığımız. Final serisi vardı. 2-0’dan 2-2’ye gelince, küçük bir şey ile direncimizi kaybetmedik.”
‘Finalin son maçını benchten bile izleyebilirdim’
“Arkas serisinde 2-0 öne geçtik, 2-2 olunca oturup ‘Ne olacak?’ dememiz lazımdı. Ama biz bu noktaya kolay gelmedik. Bu direnci, inancı vereceğim cevaplar doğrultusunda sağladık. Küçük bir şeyin motivasyonumuzu kırıp şampiyonluğumuzu engellemesine izin veremezdik. Açıkçası final serisi 2-2 olduktan sonra doğaçlama bir konuşma yaptım. Bir motivasyon konuşması değildi. Bu maç özel bir maç. Bu ana saygı duymamız gerektiğini, bu anın tadının çıkartılması gerektiğini düşünüyordum. Bu öyle bir zaman ki sezon boyunca fedakârlık yapmamızın sebebi böyle bir maçı oynamak, şampiyon olmak. Bu maçı oynamak büyük bir başarıydı. Takımım benim için en ufak bir ışık yaksa zaten onların kazanacağına inanıyordum. Şu ana kadar oynadığım en kolay maçtı, son maç. Oyuncularımın reaksiyonları? Çıkıp benchten bile takip edebilirdim öyle bir sorumluluk duyguları vardı. Kazanacağımıza zaten inanmıştık.”
‘Mucizeye yakın bir şey başardık’
“Oyuncularımın kendilerini geliştirdiklerini görmek bir antrenör için harika bir şey. İsim vermek gerekecek olursa; Ulaş, Emre, Walter, Salvador (Hidalgo)? Hidalgo özellikle Polonya’da ilk yarı çok mutsuz bir sezon geçirmişti. Burada çok keyif aldı, takımca herkesin nasıl aç bir şekilde oynadığını görmek bizi mutlu etti. Onlara hiçbir zaman teşekkür etmedim çünkü bu zaten bizim işimiz. Onları bu şekilde sahada izlediğimden dolayı da tebrik etmek istiyorum. Bu benim için çok özel bir andı. Her şeyden önce bizim kulübümüzün de bizim de her şeyimizi verdik. Neredeyse mucizeye yakın bir şeyi başardık. Bu her zaman olmaz. Fenerbahçe için önünü görmek için yapılması gereken çok şey var. Yarışacağımız kulvarlar için daha zor mücadele etmek için çok daha farklı yapılanmamız lazım. Bu tür bir hikâyeyi ikinci kez başarmak bu sezon başardığımızdan iki kat daha zor.”
‘Kimse bizden şampiyonluk beklemiyordu’
“Şampiyonluk sonrasında ‘Sezon başında bizim takımın şampiyon olacağına bahis oynasa herkes milyoner olurdu’ açıklamasına yapan Polonyalı çalıştırıcı bununla ilgili şunları söyledi: “Çünkü sezon başındaki kötü durumumuzu düşünecek olursak kimse bizden lig ve kupa şampiyonluğu beklemiyordu. Bu söylediğim cümlede kendimi yeni bir şey keşfetmiş olarak görmüyorum. Sezon bizim acımızdan çok kötü başladı. Belli bir noktadan ilerledikten sonra Play-Off’a girmek hedef oldu. Nereye gidebileceğimize baktık. Bence önemli olan kulübün, takımın, organizasyonun ve taraftarın güveni sağlaması ile alakalıydı. Kupada mesela herkes bir sonraki maçı düşünürken, kupayı kazandık. Her geçen haftada neleri geliştireceğimize baktık.”
‘Sporculuğumdan daha iyi coach olacağım’
“Kariyerimde ikinci kez ligi ve kupayı bu şekilde kazandım. Romanya’da 8 yıl önce antrenörken duble yapmıştım. Oyuncu iken de 2 kez bu şekilde çifte kupa zaferi yaşamıştım. Antrenörlük kariyerinde bir kez daha bunu başarırsam, oyunculuğumdan daha iyi coach olacağım. (Gülerek).”
Kaynak: Fanatik / Hatice Yücel
Comments are closed.