Erkekler Liginde play-off yarı finalleri oynanırken Fenerbahçe Acıbadem bayan takımı, Türk voleybol tarihinin en büyük başarısını elde etmek için Fransa’da sahne alacak. Şampiyonlar Ligi yarı finalinin ilk maçında ev sahibi RC Cannes ile oynayacak olan temsilcimizi, sezon başından beri oynayacağı en zor maçın beklediğini belirterek başlayalım sözlerimize. 1922 yılında kurulan RC Cannes, Fransa voleybolunun son yıllardaki en başarılı temsilcisi. 1998 yılından beri Fransa Liginde şampiyonluğu kimseye bırakmayan bu turistik kent takımının müzesinde biri ülkemizde kazanılmış, iki de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bulunuyor. Bu dev organizasyonda toplam sekiz kez Final Four oynayan Cannes, bu tarz turnuvalarda son derece tecrübeli. Takımın en önemli silahlarından biri, “Madam” lakaplı kulüp başkanı Anny Courtade olarak görünüyor. CEV üzerindeki ağırlığıyla turnuvayı Fransa’ya aldıran Başkan Courtade sayesinde hakemler de kritik kararlarını Cannes lehine verecekler. Fransa liginde bu sezon oynadığı 19 maçın 18’ini kazanan rakibimiz, yitirdiği tek maçı da 3-2 kaybetti.
Takımı çalıştıran Çinli Yan Fang, Uzakdoğu voleybolunun tüm temel özelliklerini adapte etti uzun yıllardır hizmet ettiği takımına. Zaten çok üst seviye oyuncularda kurulu Rus ve İtalyan takımlarına karşı elde ettiği başarıların temel sırrı da burada yatıyor. Kadroda bulunan 8 yabancı oyuncunun haricinde Dina Yotov, Irina Polechtchouk, Victoria Ravva ve Alexandra Fomina gibi başka ülke kökenli olup Fransız vatandaşlığına geçmiş oyuncuları da sayarsanız, 12 yabancılı bir takım karşınıza çıkıyor. Buna rağmen kadroda olan oyuncuların hiçbiri, FB Acıbadem’deki yıldızlar seviyesinde değil. Cannes’ı farklı kılan, birbirine çok yakın seviyedeki bu oyuncuların yıllarca bir arada oynaması sonucu gerçek bir takım haline gelmesi. Yani yıldızlar yerine bir bütünün parçalarını oluşturdu Yan Fang. Oyuncuların maçlardaki istatistiklerine bakarsanız, bunu daha net bir biçimde anlayabiliyorsunuz. Son derece tutucu bir taktiksel yapıya sahip antrenörün sahaya dizilişi, çoğu maçta aynı oluyor. Sırp pasör Ana Antonijevic’i 6 numarada başlatan Fang, arkasından gelen (1) Bulgar smaçör Eva Yaneva’nın çaprazına (4) çoğunlukla Maryna Marchenko’yu, zaman zaman da İtalyan smaçör Valentina Florin’i koyuyor. Bir zamanlar ülkemizde de forma giyen Gürcü asıllı yıllanmış Fransız şarabı Victoria Ravva pasöre yakın orta oyuncu (5) olarak başlarken çaprazında (2) Beşiktaş formasıyla ligimizde boy gösteren Mirela Delic görünüyor. Hırvat Delic’ten memnun olmadığı durumlarda Irina Polechthouk’u kullanan Çinli antrenörün en büyük kozlarından biri, İtalyan pasör çaprazı (3) Nadia Centoni olarak görünüyor.
4000 seyirci kapasiteli salonunda rakiplerini boğan Cannes’ın başkan, seyirci, salon ve oturmuş takım gibi avantajları, sezon başından beri kaybetmeyen ve Avrupa’nın en yüksek bütçeli kadrolarından biri olan FB Acıbadem’e karşı az da olsa önde görünmesini sağlıyor. Arka çizgiye kullandığı hızlı servislerle rakip hücumları bozan Fransız ekibi, Uzakdoğuluları aratmayan bıktırıcı yer savunması sonucu yaptığı hızlı hücumlarla kazanıyor maçlarını. Evinde son şampiyon Foppapedretti Bergamo’yu 3-1 mağlup ederken, son seti Şampiyonlar Ligi tarihinde az görünür bir skorla 25-7 kazandı Fransızlar. Ancak grubunu ilk sırada bitirdikten sonra organizasyonu alması nedeniyle başka bir Avrupa takımıyla oynamamış olması da temsilcimiz için bir avantaj. Servis avantajını maçın başında ele geçirmeli FB Acıbadem. Eğer Sırp pasörün file önünde topla buluşmasını kısıtlayabilirse, yüksek bloklarıyla rakibini kolayca alt edebilir. Lig ve Türkiye Kupası’nın son maçlarında zaafları daha çok belirginleşen Fenerbahçe’nin en zor maçı olacak, zira telafisi yok! Bugüne kadar Süper Kupa haricinde oynadığı tüm maçların telafisi vardı. Bu tek maçlık mücadelede kaybetme stresi daha yüksek olacak sarı meleklerde. Problem zor, ancak çözüm var. Eğer uygulayabilirse, finalde daha rahat bir maç bekliyor temsilcimizi.
Psikolojik bariyer
Hafta içi oynanan Türkiye Kupası yarı final maçında çok yaklaştı Eczacıbaşı Zentiva bu bariyeri aşmaya. Bayağı zorladı FB Acıbadem’i. Ancak henüz hazır olmadığını da gösterdi o bariyeri aşmaya. Bu nedenle rakibine dördüncü kez mağlup oldu bu sezon. Eğer mental konsantrasyonunu yükseltip Aysun’u daha hızlı kullanabilirse, rövanşta daha iyisini yapabilir. Elbette tur, Kaf dağının ardında.
Play-off beklendiği gibi başladı
Halkbank’ın Arkas’ı, SGK’nın da İBB’yi ilk maçlarda yenmesini sürpriz olarak karşılayanlara katılmıyorum açıkçası. Çok değil, 2 hafta önce de yenmişti SGK İBB’yi. Hem de set vermeden. Aynı oyununu sürdürüp avantaj sağladı yarı final için Ankara ekibi. Ancak İstanbul’daki maça çok iyi hazırlanan İBB, Volkan Güç’ün geri dönüşü, Ryan Millar’ın hücumdaki %100’ü ve ligin başından beri sürdürdüğü istikrarlı oyununu bu maçta da sahanın en iyisi olarak ortaya koyan Erhan Dünge ile kolay teslim olmayacağını gösterdi. Son maçların aksine Kostadin Stoykov’u köşeden oynatan İBB koçu Nedim Özbey, formasyonunu oturtmuş oldu ikinci maç ile birlikte. İstanbullu seyircilerin de üçüncü maçı kaçırmamalarını öneririm. Eğer kısıtlı rotasyonuyla SGK, son şampiyonu İstanbul’da elerse, o zaman sürpriz sayılabilir.
Halkbank ise İtalyan antrenör Flavio Gulinelli’nin kafasındaki dizilişi bulmasıyla atağa geçti ligin son haftalarında. Bu ısrarının neticesini Arkas’ı yenerek aldı İtalyan koç. Turu geçme şansı hiç de az değil Halkbank’ın. Ancak Arkas’ı İzmir’de elemek, hele de büyük takımların sahip olduğu bir taraftar kitlesi yokken çok zor. İkinci maçta elde ettiği skorla da bunu kanıtladı Arkas. Halkbank’ın hücumda yaptığı çok sayıda hata, ikinci maçı kaybetmesindeki en önemli faktördü. İzmirli voleybol severlerin üçüncü maçı kaçırmamalarını öneririm.
Sakat ve hasta oyuncuları iyileştikçe daha iyi oynayan Ziraat Bankası, henüz hazır olmadığı için Fransız yıldızı Frantz Granvorka’yı oynatmadı Galatasaray’a karşı. Gundars Celitans’ın ise maç eksiğinden dolayı ilk maçta tam anlamıyla forma giremediğini gözlemledik. Buna rağmen kritik anlarda Kemal ve Ashley Nemer’i durduran Ziraat Bankası, tur vizesini fazla zorlanmadan aldı. Ankara’daki maçta toparlanan Celitans, diğer yabancıların yokluğunda takımını sırtlayan isim oldu.
Normal etabın lideri ise Maliye Milli Piyango karşısında ısınma turlarını tamamlamış oldu. Sarı lacivertlilerde göze batan en önemli husus, ikinci maçın sonunda Arslan’ın sakatlığının nüksetmesi, Lukas Divis’in üstün formu ve Tomislav Coscovic’in delici servisleriydi.
Maçın önüne geçmek
Tüm voleybol severler anlamıştır kimden bahsettiğimizi. İlhami Şenyurt’un hemen her maçta maçın önüne geçmesi çok geriyor ortamı. Kendisi de farkında ama bir türlü normali bulamıyor. Maçın son sayısında yedek oyuncuya kart göstermek, bariz bir şekilde iki kez topla oynanmasına düdük üflememek, filenin altında topa dokunmuş oyuncuya blok hatası muamelesi yapmak gibi basit hataları çok sırıttı Galatasaray-Ziraat Bankası maçında. Ancak en kötüsü de çizgi hakemini hatta yardımcısı Aydın Ay’ı ateşe atmak oldu. Bariz bir şekilde fileye teması yakalayan Aydın Ay, düdüğünü çalarak kararını gösterdi, ancak Şenyurt itibar etmedi bu karara. Yardımcısının hatalı karar verdiğini göstererek ateşe attı bir anlamda. Hem de fileye temasın fileyi yırtarcasına olduğu bir ortamda.
Eldeki malzeme
Beşiktaş deplasmanda FB Acıbadem karşısına çıktığında dersini çok iyi çalışmıştı aslında. Türkiye’ye geldiği günden bu yana en iyi oyunlarından birini sahaya koyan Jasna Majstorovic’in adeta bir maestro haline geldiği ilk iki sette çok zor anlar yaşattı dev rakibine. Arka köşelere attığı hızlı servislerle FB Acıbadem’in oyununu öylesine bozdu ki, Katya Gamova dahi akıl almaz hatalar yaptı. Ancak kapasite yetmedi ilk sette, dev uyandı. Natasa Osmokrovic’in önderliğinde oyunu forse eden FBA, vasatın altında bir oyun sergileyen Sanja Popovic’i de durdurdu ve sonuca rahat gitti. Ankaragücü’ne karşı takımını sırtlayan Hırvat yıldız, daha kapasiteli takımları karşısında elinden çok da fazla bir şeyin gelmediğini göstermiş oldu. İkinci sete de aynı düşünce ile başlayan BJK, setin başından sonuna kadar gereken ne varsa, sahaya mükemmel bir şekilde yansıttı ve ligde FB Acıbadem’den set alan ikinci takım oldu. Hem de sezonun en ağır skorlarından birini tattırdı rakibine. Üçüncü sete de fırtına gibi girdi siyah beyazlılar, ancak çabuk dindi bu fırtına. Zira elinizdeki malzeme yetmiyor bazen istediklerinizi tamamlamaya. Siz bunu sahaya yansıtamadığınızda da dev rakibiniz ezip geçiyor. Maçı kafanızda oynarsınız çoğunlukla. Gereken tüm tedbirleri alırsınız, taktiğinizi mükemmel bir şekilde geliştirirsiniz. Daha önce de yazdık, elinizdeki malzeme buna uygun değilse, bu düşündükleriniz kafanızda kalır.
FB Acıbadem cephesinde ise pik noktadaki oyuncuları koruma içgüdüsü pek olumlu sonuç vermedi. Frauke Dirickx’i Şampiyonlar Ligi için saklamak isteyen Jan de Brandt, Naz’la oynamanın takıma pek de yaramadığını gördü. Sarı lacivertlilerin en iyi manşeti aldığı ikinci sette sadece 5 hücum sayısı üretebilmesi, Naz’ın yanlış tercihlerinin ve pas koordinasyonunun hatalı olmasının doğal bir sonucuydu. Bunu gören Belçikalı koç, vatandaşını tekrar oyuna sürerek maçın geri kalanını huzur içerisinde seyretti. Fenerbahçe’yi sürükleyen en önemli dişli ise çoğu zaman olduğu gibi Osmokrovic-Gamova ikilisi oldu. Beşiktaş’ın en iyi oyuncusu ise son haftalardaki yükselişini sürdüren Müge Şakar oldu. Geçtiğimiz hafta oyuna dahil olmayan pasör Nilay ise zaman zaman olumlu işler yapmasına rağmen oyunun genelinde vasatı aşamadı.
Bu düzen değişmez
Ne kadar yazarsanız yazın, ne kadar uyarırsanız uyarın. İsterseniz para cezalarını yüz kez arttırın, bu küfür sorununu çözemezsiniz. Ben bu fikre iyiden iyiye alıştım çoğu voleybol sever gibi. Derbi maçta seyircinin davranışı da bu tezi kuvvetlendiren bir faktör oldu. Utanma denen bir şey yok bizim taraftarda. Sağduyu da yok. Beşiktaşlılar Fenerbahçelilerden önce başlıyorlar küfre her zamanki gibi. Onlar biraz daha yakın statlara neticede. Bu kadar zamandır işi öğrenmesi gereken fenerliler durur mu? Gaza gelip onlar da başlıyorlar sinkaflı tezahüratlara. Yöneticiler uyarıyor ama nafile, taraftar coşmuş bir kere. Hep küfür full küfür. Bundan başka sloganı yok maalesef taraftarların. Hele bir de oyunculara edilen küfüler var ki o daha da acı. Hiç düşünmüyorlar o terbiyesizce sözlerle saldırdıkları oyuncuların birçoğu, daha önce kendi takımları için mücadele etmiş, bazıları da ileride kendi gözdeleri olacak. Hiç akıllarına gelmiyor bu kızlar belki de kendi takımlarının ateşli taraftarları, sadece ekmek parası için rakip takımın formasını terletiyorlar. Profesyonellik nedir bilmiyorlar tabi. Yazık, gerçekten yazık. Voleybol gibi ritüeli üst düzey elit bir sporu dahi arabeskleştirebiliyoruz. Helal olsun bize!
Acı sona Yeşilyurt yakın
Karşıyaka Ereğli Belediyesi’ni 3-1 yenince, düşmeye en yakın takım Yeşilyurt oldu. Gençler Liginde Galatasaray’a mağlup olunca, oradan almayı hayal ettiği 1 puandan da oldu ve ateşi daha yakından hissetmeye başladı. Eğer Yeşilyurt haftaya Eczacıbaşı’nı 3-0 yenemez ise bu sene başında lige çıkan iki takım da ikinci lige düşmüş olacak. Aslında irdelenmesi gereken bir durum, zira voleybolumuzun marka değerinin nerede olduğunu gösteriyor. Karşıyaka ise Ereğli galibiyeti sonrasında ligde kalmayı çok büyük oranda garantiledi. Eğer Ankaragücü A ve Genç takımları İstanbul’dan puan alamaz, Karşıyaka A takımı Bursa deplasmanında 3 puanla döner ve Genç takımı Nilüfer Belediyesi’nden puan alabilirse, play-off’a girecek son takım, Ankaragücü yerine Karşıyaka olacak. Bu durumla ilgili görüşlerimi önceki yazılarımda bulabilirsiniz.
Bu olası küçük ama önemli değişiklik haricinde başka bir sıralama değişikliği olmaz.
Bu kadar mı zor?
Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom-Beylikdüzü maçının nasıl geçtiğini anlatmaya gerek yok. Seyretmeyenler dahi rahatça çözebilirler. Resmen ağır çekimde oynanan bir mücadele. Amatör maçları ya da okul müsabakalarını hatırlatıyor. Buna rağmen üçüncü setin başında yapılan bir hakem hatası var ki, anlamak mümkün değil! Beylikdüzü oyuncusu 4 numaradan smacı vuruyor, top rakip bloktan antene çarpıyor. Bu olanlar yaklaşık 3 saniyede gerçekleşiyor, o kadar net yani! Ama buna rağmen maçın hakemleri bu pozisyonu çözemiyor ve sayıyı VGS’ye veriyor. Boş salondan itiraz sesleri yükseliyor. Zaman geçince baş hakem Tayfun Şener, yardımcısı Nurper Özbar’ı yanına davet ediyor ve durumu tartışıyorlar. Sonuçta sayı Beylikdüzü’ne veriliyor. Sormak istiyorum, bu kadar kolay bir pozisyonu çözmek, bu kadar mı zor?
Bu haftalık da bu kadar, haftaya birlikte olmak dileğiyle
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.