Eğitim ve voleybol hayatını Amerika’da sürdüren Kübra Kuzu ile bir söyleşi yaptık. Kübra ile voleybol serüvenini ve Amerika’daki hayatını konuştuk.
Gurbetçi oyuncularımızdan Kübra Kuzu’yu tanıyalım ..
-Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
Elektronik ve bilgisayar mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Hatta sanırım artık mühendis bile sayılabilirim çünkü sadece 1 ay sonra mezun oluyorum. Biraz içine kapanık biriyim, çok fazla konuşmam. Bazı arkadaşlarım beni tanımadan önce kendimi beğenmiş olduğum için konuşmadığımı zannediyorlarmış.
-Voleybola nasıl başladınız ? voleybola sizi kim yönlendirdi?
Voleybola 11 yaşında Yeşilyurt Spor Kulübünde başladım. Okula oyuncu seçmeye gelmişlerdi ve beni seçtiler boyum uzun olduğu için. Ve böylelikle voleybol kariyerimde başlamış oldum. Bir çok antrenörle çalıştım ama üzerimde en çok emeği olan iki antrenörüm vardı. Kürşad Abim(Kürşad Dolunay) ve Erkan Abim(Erkan Kayacan). Bana hep güvendikleri ve destek oldukları için tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Ve tabiî ki annem ve babam. Babamın en büyük hayaliydi çocukları iyi birer sporcu olsun. Benim ve kardeşimin her maçına gelirlerdi. Babam hatta deplasmanlara da gelirdi. Hep destek oldular bana. Tatil planlarımız, özel günler, hatta akşam yemeği saatleri hep benim antrenman ve maç saatlerine göre ayarlandı. Yıllarca üşenmeden beni her gün Beylikdüzü’nden Yeşilyurt’a taşıdılar. Her zaman destek oldular.
-Voleybol kariyerinizi anlatır mısınız? Türkiye’ye dönünce hangi kulüpte oynamak isterdiniz?
Voleybola Yeşilyurt Spor Kulübünde başladım ve 6 sene altyapıda oynadım. Burada arkadaşlarımla beraber çok güzel dereceler elde ettik. Daha sona Kocaeli Üniversitesini kazandım ve oraya yerleştim. Bu dönemde de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde oynadım. 1 sene de Koç Spor kulübünde oynadım ve daha sonra Amerika’ya geldim. Buraya gelme kararını vermem bir anda oldu. Aslında hep gündemdeydi ama ben çok hevesli değildim. Hatta okul biter bitmez dönmek üzere gelmiştim. Ama şimdi dönme konusunda kararsızım. Benim durumum arkadaşlarımınkinden biraz farklı. Benim ailem de burada olduğu için dönme fikri biraz zor geliyor ama bir yandan da orası benim doğup büyüdüğüm ülke, özlüyorum…
-Türkiye ile Amerika arasında voleybol ligleri arasında nasıl bir fark var?
Aslında lig kalitesi olarak fark yok ama burada kurallar biraz daha farklı olduğu için ilk geldiğim zamanlar biraz kafam karışmıştı. Mesela burada top tavana değince oyuna devam edebiliyorsunuz ama biz Türkiye’de buna alışık olmadığımız için ilk zamanlar top duvara, tavana çarpınca oyuna devam etmiyordum.
-Türkiye’de bir çok sayıda genç sporcu var önerileriniz neler olabilir?
Benim tek söyleyebileceğim şey oyun içinde her zaman içlerinden geldiği gibi davransınlar. Ben yapı olarak çekingen biri olduğum için bunu pek başaramadım ve bunu çok büyük eksiklik olarak görüyorum.
-Amerika’da voleybol dışında neler yapıyorsun, zamanını nasıl değerlendiriyorsun?
Burada voleybol dışında kalan çoğu zamanımızı okul alıyor aslında. Sezon zamanı hem antrenmanlar hem okul çok yoğun olduğumuzdan pek bir şey aslında hiç bir şey yapamıyoruz. Sezonda ben genelde sinemaya, sahil tarzı yerlere yürüyüşe giderim. Hafta sonları da ailemin yanına evime gidiyorum. Zamanımın çoğunu onlarla geçiriyorum. Şu anda bir de artık son donemim olduğu için staj yapıyorum.
-Okul hayatın nasıl gidiyor?
Okul hayatımı çok uzun bir yolculuk olarak değerlendiriyorum. Üniversite eğitimimde 5. senem. 3 sene Türkiye’de okudum ve sonra Amerika’ya geldim. Burada da bolümüm değiştiği için 2 sene daha okumam gerekti. Ama sonunda bitiyor ve güzel bir şekilde bitiyor. Aslında daha yüksek lisans yapacağım için tam olarak da bitmiyor… Benim hayatımda öncelik hep okuldu. Okulun ne kadar önemli olduğunun hep farkındaydım ve bu yüzden hep başarılı bir öğrenci olmak için elimden geleni yaptım. Ve yapabileceğimin en iyisini yaptığıma inanıyorum. Liseyi birincilikle bitirdim. Üniversitede hocalarımın gözünde başarılı bir öğrenciyim. Okulda başarılı olduğumda kendimden çok ailemi gururlandırdığım için mutlu oluyorum. Onların emeklerini boşa çıkarmadığım için seviniyorum.
-Bana zaman ayırıp sorularımı yanıtladığın için teşekkür ediyorum, bizler için ve Türkiye için neler söylemek istersin son olarak ?
Gerçekten çok teşekkür ediyorum. Dünyanın diğer bir ucunda olmama rağmen bana zaman ayırıp bu söyleyişi gerçekleştirdiniz için çok teşekkür ediyorum … Türkiye, burada olduğum sürece içimde büyük bir özlem. İnsanın kendi doğup büyüdüğü, kendi dilini konuştuğu insanların olduğu toprak gibisi yok. Biz de burada ülkemizi en güzel şekilde tanıtmak için çabalıyoruz.
Röportaj : Recep Ekin
Comments are closed.