“Voleybol Sarıyer’de futbol ile kafa kafaya gidiyor”

Sarıyer Belediye Başkanı ve Sarıyer Belediyespor Kulübü Onursal Başkanı Şükrü Genç ile Voleybolunsesi olarak keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Şükrü Genç ile spora olan ilgisinden, 2009 yılında Başkan olmasının akabinde Sarıyer Belediyespor’un sosyal sorumluluk çalışmasıyla kadınlara ve çocuklara yönelik bir projeye dönüşmesine kadar birçok konuyu konuştuk…

“SPOR HER ŞEY”

-Spora karşı bakış açınızı öğrenebilir miyiz, daha önce sizin ilgilendiğiniz bir spor branşı oldu mu?
Eski futbolcuyum, benim dönemimde üçüncü ligler yoktu. Türkiye Ligi, İkinci Lig ve ondan sonra amatörler geliyordu. O dönem sporun içinde yer almış olmanın yansımalarını hala yaşıyorum. O eski hareketli spor yaşantımız içerisinde de milli folklorcüydüm. Avrupa’da ülkemizi çeşitli dönemlerde temsil ettik, çok güzel başarılara imza attık. Bunların tamamına ek olarak ‘Spor her şey…’ Gelişmiş toplumlarda, mesela ben aralıklı ama uzun süre denilebilecek 6-7 sene Rusya’da bulundum. Okul çağındaki her çocuğun olmazsa olmaz ikinci branşı spor, sporun bir dalı. Üçüncü branşı da sanatın bir dalı. Bir çocuk için üç branş mutlaka var: Eğitim aldığı için kişilik olarak yetişiyor, sporla bedenen yetişiyor ve sanatla da kültürel olarak düşündüğümüzde zihinsel olarak ruhen gelişiyor. Bu bakımdan çok önemli. Bir de benim herhangi bir yerde bir görevim olmadığı dönem kendi oturduğumuz mahallede birkaç spor takımımız vardı. Çok meşhur sporcular o dönem bizimle beraberdi, çok iyi yerlere geldiler. Olayın kolektif boyutunu da çok önemsiyorum, bireysel sporlardan çok takım sporlarına önem veriyorum. Toplumsal bir bakış açısı ve bu anlamda da bir devamlılığı söz konusu. Belediye Başkanı olduğum dönem ilk düşüncem bir kadın voleybol takımı kurmak olmuştu ve o takımın altyapısında da çok fazla çocuk olmasını istedim. Halk dansları alanında da Belediye olarak bin katılımcıya ulaştık, bale yapan çocuklardan daha üst yaş gruplarına insanlar da var. Bu aynı zamanda yaşamda bir dayanışmayı da gösteriyor. En önemlisi ise kitle sporlarının toplumsal olarak kötü alışkanlıklara karşı da bir mücadele yöntemi olması. Meclisimizde “Uyuşturucuyla Mücadele Komisyonu” kurduğumuzda 60 kişiye kadar görev alan oldu ve inanılmaz sonuçlar çıktı. Ve bu mücadele yöntemlerinde ilk sırada ise “Spor” yer aldı. Biz burada hem yaşam alışkanlığı hem dayanışma görüyoruz, voleybol sporunun katılımcılar arasındaki dayanışmayı destekler nitelikte olması bir futbol takımında da var ama bu kadar değil. Dolayısıyla çok önemsiyorum. Özellikle 2009’da voleybol takımımızı oluşturduğumuzdan bugüne kadarki döneme baktığımızda ligde zirveye oynayan ekiplerde sporcularımızı görüyoruz.

-Sarıyer ilçesinde geçmişte salon sporu pek fazla desteklenmiyordu, voleybol ilçenize nasıl bir hava getirdi?
Aslında dün başlamış gibiyiz ama Sarıyer Belediyespor’un birçok branşta yer aldığını belirtelim. Geçmişte başarılı bir futbol yapılanması ve dolayısıyla oraya daha çok eğilim vardı. Eczacıbaşı ve Darüşşafaka’ya baktığımızda bizim sınırlarımızda, burada önemli olan konu alt yaş gruplarına taşıyabilmek. Yani dolayısıyla liseler çok önemli hatta ortaokullar, onları yakalamamız gerekiyor.

Hande’nin daha önce burada oynadığı yılları düşününce Hande’yi milli takımda seyretmek ve sonradan onun bir röportajında “Ben Sarıyer’in sporcusuydum.” demesi bizi çok mutlu ediyor. Bizim burada hedefimiz çok yukarılara yer almak yerine istikrarla yarının sporcuların yetiştirmek ve onlara bir el uzatabilmek ancak her bakımdan, sadece spor anlamında da değil. Mesela İstanbul dışından ve yurt dışından gelen sporcularımız da var. Burada mutlu olmalılar, ne kadar mutlu olurlarsa çevreye de mutluluklarını o kadar yansıtıp yayacaklarını düşünüyorum. Diğer sporcular anlamında bu bakımdan da çok önemli.

“TAYLAND’A GİTSEM BELEDİYE BAŞKANI OLURUM”

-Sarıyer Belediyespor’un göreve geldiğiniz günden bugüne kadarki voleybol serüveninizi sizden dinleyebilir miyiz?
Mahalli ligde başladığımızda, mahalli ligden üçüncü lige çıkış maçını hiç unutmuyorum. Gemlik’te bir maçımız vardı, orada arkadaşlar maça çok asılıyorlar ama asılmanın da ötesinde kadın voleybolunda her an ne olacağının belirsiz olmasıyla yediğimiz bir smaç sonrası top çıkmaz artık düşüncesiyle rakip takım birbirine sarıldığı anda bizim kızlarımızın topu çıkarmasıyla o top rakip sahanın tam köşesine düştü. O sayı bize seti ve arkasından maçı getirdi, çok önemliydi. 1. Lig’den şu anki adıyla Sultanlar Ligi’ne çıkarken onu da hiç unutmuyorum, PTT maçımız vardı. Son seti alırken dışarıya giden topa kızımız hamle yaptığında maç uzamıştı ve maçı kaybetmiştik. Böylece ligi de kaybetmiştik, böyle üzüntülü bir tarafı da oldu. Hedefimiz sporcu yetiştirelim, altyapımız çok kuvvetli olsun ve istikrarı da kaybetmeyelim. Vakit buldukça maçlara ve antrenmanlara gidiyorum, tribünlerin dolu olması beni çok mutlu ediyor. Bir de şu anda dışarıdan gelen yabancı kızlarımızın da inanılmaz bir izlenme seviyesi var. Bu da mutlu ediyor, Tayland’ta Sarıyer Belediyesi biliniyor artık. Oraya gitsem Belediye Başkanı olurum sanırım. 🙂 Misli.com’da altta Tayland’tan reklam alındığını gördük.

-Sultanlar Ligi’nin değişmez isimlerinin yaşça daha genç oldukları dönemde Sarıyer Belediyespor forması giydiğini görüyoruz. Genç oyuncuların gelişimlerine bire bir tanık oluyorsunuz, onları ilerleyen yıllarda milli formayla izlemek nasıl bir his?

İnanılmaz mutlu oluyorum. Milli takımımızın geçen yazki maçlarını kaçırmadan izledik. Hande’yi izlerken Sarıyer’i de temsil ettiğini hissederek izledik, çok mutlu olduk. Beyza Arıcı, Ceren Kestirengöz, Arelya Karasoy, Gözde Yılmaz, Cansu Çetin…
Şuan Fenerbahçe’nin liberosu Cansu Çetin bize geldiği dönem 17 yaşındaydı, yanılmıyorsam bizde en uzun süre o oynadı. Şu anda da kadromuzda genç millilerdeki çocuklarımız bulunuyor. Mesela Eczacıbaşı oynatamayacağı için Pelin’i verecekti ama bize vermek için de çaba sarf etti. Pelin Eroktay bizde yetişerek dönecek yine daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum. En güzel duygu da maçlarda gelip onların bana sarılması, ‘Başkanım nasılsınız?” demeleri… Demek ki öyle bir bağ oluştu, bunun en güzel yanı.

“İYİ YÖNETİYORUZ, İYİ YÖNETMEYE ÇALIŞIYORUZ”

-Sultanlar Ligi’nde yıllardır düşük bütçe ve gençler ile büyük işler yapmaya çalışıyorsunuz. Bu durumun kulüp olarak sizi zorladığı oluyor mu?
Elbette zorlanıyoruz, olmaması mümkün değil. Sağ olsunlar bize destek veren kurumlar, çeşitli firmalar, belediyenin bu durumda yasal boyutlar içerisinde çeşitli katkıları da var. Ama şunu yapıyoruz, ben bunu şu şekilde örnek verebilirim: Başakşehir’in ilk döneminde ismi İstanbul Büyükşehir Belediyespor’du. Kulüp Müdürü, Boğaziçili bir arkadaşımız; ona nasıl başa çıktığını sorduğumda bana “İyi yönetiyoruz.” dedi. Biz de “İyi yönetiyoruz, iyi yönetmeye çalışıyoruz.” Suistimal yapılmasını engelliyoruz, menajerlerle çok açık konuşuyoruz. Burada şu mantık çok önemli, biz sadece kulübün istikrarını ve yarınını düşünerek değil çocukların da yarınını düşünerek hareket ediyoruz. Sonuçta onlar da bizimle oldukları için daha huzurlu ve daha mutlu olduklarını söylüyorlar. Dünyanın en zor liginde mücadele etmeleri, yarına yönelik daha iyi yetişmelerini sağlıyor. Özgüvenleri artıyor, sene başındaki halleri ile şu anki halleri aynı değil. Biz onları da düşünerek bir tasarruf yapma mantığı yaratıyoruz. Başlangıçta iyi bir planlama yapmak lazım, özellikle sporcu alırken bizim kâr marjımızı yükseltmesinden çok, iyi hesaplamalarla istikrarı yakalayabilecek türden sporcuların bir araya gelmesi, birliktelik içerisinde hareket etmeleri başarıyı da getiriyor.

Ligin ilk devresinde oynadığımız Fenerbahçe Opet maçını 3-1 kaybettik ama 3-1 de alabilirdik. Maçın üçüncü setini 27-25 kaybettik, o sette epey de öndeydik. Bir sonraki seti yine 26-24 kaybettik. Bunlar tabi bizim gençlerimizin tecrübesizliğinden de kaynaklanıyor ama o deneyimi elbette zaman içerisinde alıyorlar.

Önemli olan sporcu olmak ama sporun da tabi en önemli tarafı olimpizm yani olimpiyat kültürüyle olması. Barışçıl, karşı takımı da seven, onlara saygı gösteren, sporu profesyonelliğin yanında severek de yapan bir sporcu haline getirmek. Tüm bunlar bizi mutlu ediyor.

-Sultanlar Ligi’nde bu sezon Sarıyer Belediyespor’un evinde oynadığı 8 maçın 6’sı beş sette sonuçlandı. Bu maçları izlerken duygu durumunuz nasıldı, heyecanın son sete taşındığı maçlarda neler hissediyorsunuz?
Hem Eczacıbaşı Dynavit’e hem de Türk Hava Yolları’na karşı iki maçı da beş sette kaybettik. İnsan üzülüp geriliyor ama bir de bakıyorsun, çok güzel bir spor ortamı var. Diğer takımlardan arkadaşlarımla konuştuğumda: “Bazı maçlar çok kolay ama Sarıyer maçları hiçbir zaman kolay olmaz.” diyorlar. Buraya: “Her an her şey olabilir.” diyerek geldiklerini söylüyorlar. Bu önemli bir şey, bizim çocuklarımız için de gelip izleyenler için de önemli. Sarıyer’de gerekli sporcu taramaları yaparak altyapıyı kuvvetlendirme amacımız var. Buranın spor kenti olmasının yanında yeni voleybol salonumuz yapılacak, sağ olsun Ekrem Başkan ile o konuda gerekli çalışmaları tamamladık. 2500 kişilik, uluslararası maçların da oynanabileceği Sarıyer Arena olacak. Öyle olduğunda çok daha müthiş yerlere varacağız.

-Proje ne zaman başlıyor?
Proje aşaması bitti, ilgili kurullarda görüşülüyor. Hedefimiz olabildiğince kısa süre içerisinde başlamak.

“GALATASARAY’I YENDİĞİMİZ MAÇI UNUTAMIYORUM”

-Sarıyer Belediyespor’un en unutamadığınız maçı hangisi, voleybol salonlarında yaşadığınız bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?
İyi bir Galatasaraylıyım ve Galatasaray Spor Kulübü Kongre Üyesi’yim, en kolay Galatasaray’ı yeniyoruz. (gülüyor) Bu espri tabi. Galatasaray’a karşı 3-0 kazandığımız bir maç vardı, onu hiç unutmuyorum. Sultanlar Ligi’ne yeni çıkmıştık, mahalli ligden Sultanlar Ligi’ne çıkana kadarki kırk küsür maçımızda yanılmıyorsam hiç maç kaybetmemiştik. Liglerde yenilmeyen tek takım vardı, Vakıfbank. Onlara yenilmiştik, ilk yenilgimizdi. O dönem Belediye binamızın temel atma töreni vardı. Ben Sayın Genel Başkan’a sosyal sorumluluk projelerimizi anlatırken “Biz kadın voleybolunda 2. Lig’de (yeni adıyla 1.Lig) mücadele ediyoruz, şampiyon olup üst lige çıkacağız ve Galatasaray’ı yeneceğiz.” dedim. Herkes o zaman bana “Sen nasıl Galatasaraylısın?” dedi. O dönem yakın arkadaşım Mehmet Cibara, Galatasaray amatör birimler sorumlusuydu. Benim de Kabataş Erkek Lisesi’nden arkadaşım, maç 3-0’a gidiyor ama yanımda Cibara olduğu için sevinemiyorum. En son dedim: “Kusura bakma Cibara kızlar bana geliyor, bırak da sevineyim.” 🙂

Geçtiğimiz hafta Bolu Belediyespor maçımızda Rosir Calderon, Bolu’da oynuyor. Calderon ile sohbet ederken ona dedim ki ‘Sen beni hatırlamazsın ama Sarıyer Belediyespor’un Galatasaray’ı 3-0 yendiği maçı hatırlıyor musun?’ O da bana: “Hiç unutmuyorum.” Öyle diyince: “Ben o zaman da Belediye Başkanı’ydım, şimdi de Belediye Başkanı’yım.” dedim. 🙂

Lige yeni çıkmış bir takım olarak iddialı bir ekibe karşı kazandığımız o maçı gerçekten hiç unutmuyorum.

-Tayland milli takımı oyuncuları Ajcharaporn Kongyot ve Chatchu-on Moksri’nin Sarıyer Belediyespor adına mücadele etmesiyle özellikle YouTube üzerinden yayınlanan maçlarınızda Taylandlı seyircilerin yoğun bir şekilde desteğini alıyorsunuz. Bu durum kulübün sosyal medya hesaplarına da yansımış durumda, Ajcharaporn ve Moksri özelinde bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
O coğrafyanın insanları gerçekten çok centilmen, kızlarımız da öyle. İnanılmaz kibarlar, çok küçük şeylerle mutlu oluyorlar. Özellikle Abi Pure daha önce gelmişti, çok yalnızdı. İngilizce bilmiyordu, bir arkadaş ona zaman zaman yardımcı oluyordu. Şimdi arkadaşı gelince daha farklı bir durum oluştu. Onlar tabi orada çok seviliyorlar, ülkelerinin iyi voleybolcuları ve çok popülerler. İstanbul’daki Taylandlılar, burada maçlarımıza da geliyor; bazen maçtan sonra görüyorum. Burada Türkiye’nin izleniyor olması çok güzel, zaman zaman alttaki yorumları okuduğumda onların da ligimizden dünyanın en zorlu ligi olarak bahsettikleri görüyorum. Türkiye’nin de orada bir tanınırlığı söz konusu. Sarıyer de bu anlamda epey öne çıkmış durumda, bir hafta boyunca maçlarımızı sürekli paylaşıyorlar. Mesela geçtiğimiz hafta oynadığımız Karayolları maçından kesitleri sosyal medyada hala paylaştıklarını görüyorum, kızlarımızın smaçlarını ve güzel hareketlerini gösteriyorlar. Takımımızdan da bahsediyorlar, o anlamda da güzel ve iyi bir ivme yakalandı.

Gelecek sene de kızlarımızdan biri bizimle devam edecek. Onlar da burada çok mutlu, biz toplum olarak da birbirimize yakınız. Amaç bizde kar hırsı ve yukarıya gidelim de nasıl olursa olsun mantığı olmadığı için bunun rahatlığı onlara da yansıyor. Herkesin beğenerek izlediği ve kimseye bir zararı olmayan bir kulüp olmamız anlamında da çok önemli. Yerel yönetim ve Belediye olarak da herkesle çok barışığız. İnsanları siyasi düşüncesiyle veya herhangi bir şekilde ayrıştırmak gibi bir düşüncemiz yok. Bu alana da yansıyor, maçlara hiç tanımadığımız insanlar takımı takip ederek geliyor. Geçen bir maçımızda bana “Şükrü Bey beni tanıyor musunuz?” diyen kişi “Ben senin üniversiteden hocanım.” dedi. 4-5 kişi maçlarımızı izlemeye geliyorlar, her maçta yerleri ayrı. Çok güzel gerçekten.

-Boğazın Sultanları’nın gelecek sezonki teknik ekip ve kadro yapılanması çalışmalarına başlandı mı?
Şu an gelecek sezon için gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bu arada sporcuların sağlık durumları bizi çok yakından ilgilendiriyor. Bir sporcumuz genç milli takım kampından geldi, sezon öncesi sağlık kontrolü sırasında kalbinde delik olduğu tespit edildi. 19 yaşındaki sporcumuzun normal şekilde hayata devam edecekse bir problemin olmadığı ancak spora devam etmesi durumunda bir seri tetkikten geçmesi gerektiği belirlendi. Sağlık sponsorumuz Acıbadem’in de desteğiyle sağlığına kavuştu ve şu an yeniden voleybol oynuyor, bu bizim için çok büyük bir gurur. Her çocuğumuzun problemiyle bire bir ilgilenmeye çalışıyoruz, gerçekten bir sporcu kolay yetişmiyor.

SPORSUZ ÇOCUK OLMAMALI

-Çok talep gören bir yaz okulları projeniz var, özellikle çocukların spor sevgisi kazanmasına büyük önem veriyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Pandemi’den dolayı bir süre aksamak durumunda kaldı. Bir dönem 4.500 katılımcı sayısına ulaşmıştık. Burada futboldan hemen sonraki tercihin kadın voleybol olduğunu söylemek istiyorum. Neredeyse futbol ile kafa kafaya gidiyor; kadın voleybolunu seçenlerin sayısı, gelen çocuklarda neredeyse futbolu seçenler kadar. Futbol genelde her yerde açık ara öndedir biliyorsunuz ama burada farklı olması çok mutlu ediyor. Yaz Spor Okulları’nı oluşturmamızın temel amaçlarının başında o geliyor. Yaz Spor Okulları, kışın da devam edebilsin diye az önce bahsettiğim spor salonumuzun dışında bir spor salonumuz daha yapılacak. Rusya’da bulunduğum dönem her kasabada bir spor salonu olduğunu görmüştüm, biz onu da hedeflyoruz. Şu an Büyükşehir ile biraz daha yakınız, Büyükşehir’in de bir salonu var. O salonu da kullanarak sadece Sarıyer’deki çocuklara değil dışarıdan gelen çocuklara da spor yapma imkanı sağlamak istiyoruz. Onları yaşamda tutmak ve onlara yaşamda aktif olma şartları oluşturmak gerekiyor. Pandemi sürecinde bunu çok fazla hissettik. Burada en çaresiz kesim çocuklar ve yaşlılardı. Yaşlılara şu an kurduğumuz Fizyoterapi Merkezi’nde pandemi döneminde yaşadıkları kas sorunlarına çare bulabilmek amacıyla ve eklemlerine yürüme kısmında yardımcı olabilmek için oradaki fizyoterapistlerimizle destek veriyoruz. O da ayrı mutlu ediyor ama çocukların olmazsa olmazı spor, sporsuz çocuk olmamalı. Spor yapmadan büyümeyi normal kabul etmemek lazım. Sarıyer’in bir de avantajı var, yürüme alanları ve Atatürk Kent Ormanı. Geçmiş dönemlerden bünyemizde çalışmalarını sürdüren milli sporcularımız var, onlar da devam ediyorlar. Spor her şeyin önünde geliyor, profesyonel olarak bir süreklilik arz etmese bile insanların yaşı ne olursa olsun düzenli olarak spor yapabilmeleri için bir ortam yaratabilmek çok iyi olur.

Şu an oynadığımız salon İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin salonu, burası kullanılabilir durumda değildi. Her yıl ciddi bakımlar yaparak devam ediyoruz, üniversite tarafından kullanılıyor olması bile güzel. Birkaç kulüp burada antrenman yapıyor, bunu karşılıklı organize ettik. Burası aynı zamanda bir spor merkezine dönüştü. Şu bir gerçek ki spor olmazsa olmaz olmalı, bireysel sporlardan çok bu tarz sporlara önem vermek gerektiğini düşünüyorum. Çok fazla insanı yakından ilgilendiriyor.

Son olarak Sarıyer Belediyespor’un bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu zamanlara gelmemizde katkısı büyük olan başkanlarımızdan Ali Ergenç’e, ilk antrenörümüz aynı zamanda beden eğitimi öğretmeni olan Recep Ergül’e, ilk kaptanımız Aysel Gökçeoğlu’na ve emeği geçen tüm sporcularımıza çok teşekkür ederim.

Haberin Fotoğrafları

Haberi Paylaş

Comments are closed.