Yaima Ortiz: “Gerçekten iyi bir takım olduk”





Sitemiz dış haberler editörlerinden Murat Çolakoğlu Küba’nın 2000’li yıllarda yetiştirdiği en iyi kadın voleybol oyuncularından biri olan Sarıyer Belediyesi’nin yıldızı Yaima Ortiz Charro ile birinci devrenin bitimine doğru bir araya geldi. Yıldız oyuncuyla efsanevi Küba milli takımına nasıl girdiği, takımın onun için önemi, Sydney ve Atina Olimpiyatları, Küba kadın voleybolunun şu anki durumu ve Sarıyer Belediyesi’ndeki ortam ve beklentileri hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

-Voleybola nasıl başladın?
İlk voleybol oynadığımda 8 yaşındaydım. Küba’da sadece sportif aktiviteler için kurulan okullar vardı ve bazen çalıştırıcılar sadece genç yetenekleri izlemek için bu okullara gelirdi. Birkaç antrenman sonrasında ise eğer kişi belirli bir spor için yeterli potansiyeli gösteriyorsa, onu o spor için yetiştirmeye başlarlardı. Bendeki durum da tam olarak böyleydi. Annem ve babam ulusal basketbol takımında yıllarca oynamışlardı. Annem yaklaşık 10 yıl milli takım kaptanlığı yapmıştı. Dolayısıyla spora yabancı değildim zaten. Öncelikle bir çocukken böyle bir atmosferin parçası olmaktan emin değildim. Büyüdükçe bu sporun kişiye güçlü karakter ve disiplin getirdiğini gördüm ve voleybola aşık oldum.

“Milli takım aile gibi”
-Genç milli takımda nasıl oynamaya başladın?

1997’de oynamaya başladım yeterli seviyeye geldikten sonra.

-O zamanlar A Milli takımda efsanevi isimler vardı. Biraz bize o dönemden ve birkaç yıl içinde o kadronun bir parçası olabilme şansının olduğunu bilmenin nasıl bir duygu olduğundan bahseder misin?
Evet, o zamanlar Küba için müthişti. Benim gibi genç bir oyuncu için Mireya Luis, Regla Torres ve Yumilka Ruiz gibi çok tecrübeli ve iyi oyuncuları örnek alabilmek çok büyük bir şanstı. Onlarla antrenman yapmak bile büyük onurdu. Henüz gençken, yedekte beklerdim ya da onları oynarken izlerdim ama bu bile müthiş bir duyguydu çünkü milli takım aile gibi. Aynı kızlarla birlikte gülüp birlikte ağlıyorsunuz hayatınızın her günü. Tam anlamıyla hayatın tanımı o benim için.

-Milli takımla bu tip bir empati kurma özellikle Küba’da çok farklı ve yoğun bir seviyede.
Evet, çünkü Küba’da buradaki gibi profesyonel lig anlayışı yok. Bütün sezon boyunca zaten milli takımla çalışıyoruz.

“Tek ilkemiz çalışmak, çalışmak ve çalışmaktı”
-Milli takım seviyesindeki maçlarından biraz bahsedersek, 2000 Sydney Oyunlarından sonra aslında Küba birçok yıldızını kaybetmişti ve sen de böyle bir dönemde A Takımda oynamaya başlıyorsun.
Birçok oyuncu birçok farklı sebepten milli takımı bırakmıştı. Bazıları aile kurmak için bazıları yurtdışında oynamak için bırakmıştı. Dolayısıyla benim gibi bazı genç oyuncular A Takıma yükseldi. Benim gibi genç oyuncular için zor bir dönemdi çünkü önceki dönemden sadece Yumilka Ruiz, Marta Sanchez ve Zoila Barros kalmıştı. Tek ilkemiz çalışmak, çalışmak ve çalışmaktı. Kendimizi adeta yeniden kurduğumuz ve geliştirdiğimiz dönemde çok maç kaybettik. Ancak iki yıl sonra Küba yine zirvedeydi.

-Doğru zamanda performansınızı zirveye çıkarıp Atina’da bronz madalyada kazanıyorsunuz.
Omuzlarımızda sorumluluğun büyüklüğünü tam anlamıyla hissettik geçtiğimiz dönemde. Biliyorduk ki Küba bizden önce dünyanın en iyi takımıydı. Bir yandan da tüm o beklentileri karşılamak için çok gençtik. Çok çalıştık, kendimize inandık, azimliydik, çok güçlü bir karakterle oynadık ve ne olursa olsun hep birlikte kalmaya söz vermiştik.

“Eski yapı artık Küba’da işe yaramıyor”
-Senin parçası olduğun nesil de bir önceki çok büyük bir dönemin yükünü taşımak zorundaydı ama ilk büyük turnuvanızda bronz alabilmiştiniz. Ancak daha sonra baktığımızda Küba’yı 2000’li yılların sonundan itibaren en azından sonuçlar anlamında düşüşte görüyoruz. Sence bunun nedeni ne?
Bence şu anda çok farklı bir zamanda yaşıyoruz. Artık tecrübeli ve iyi oyuncular dışarıda profesyonel liglerde oynamak veya Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde oynamak istiyor. Ama Küba’da işler böyle yürümüyor. Bütün milli takım birlikte bütün yıl çalışmak zorunda. O yapı eskiden Küba’da çalışıyormuş ama artık işe yaramıyor.

-Küba milli takımının bu değişikliğe adapte olamadığını düşünüyorsun.
İyi ve tecrübeli oyuncular hem kulüplerde hem de milli takımda oynamak istiyor ama ülkemiz buna izin vermiyor maalesef. Gerçekten anlayamıyorum böyle bir şeyi.

“Milli takımı bırakırken çok ağladım”
-Ve sence bu Küba’ya çok zarar verdi?
Küba böyle bir pratiği uygulamadan kaldırsa, birçok Kübalı oyuncunun yararına olurdu açıkçası. Hepimiz tekrar birlikte oynamaya başlardık.

-Bu yüzden mi 2008 Pekin Olimpiyatlarından sonra oynamayı bıraktın?
İki Olimpiyatta görev aldım ve milli takım için her şeyimi verdim. Ancak artık profesyonel olarak kulüplerde oynayıp o deneyimi yaşama vaktimin de geldiğini düşünüyordum. Milli takımı bırakırken çok ağladım ama bu kararı vermek zorundaydım.

-Sence Küba bir gün eski formuna veya zirveye döner mi?
Evet, neden olmasın? Sadece bizim eskiden yaptığımız gibi çok çalışmalılar.

-Biraz da kulüpler seviyesindeki kariyerinden bahsedelim. Rusya’ya 2004’te ilk transferinde sana bu kararı almayı kolaylaştıran faktörler neydi?
Rusya Ligi çok güçlüydü. Ruiz, Martha Sanchez, Zoila Barros ve Nancy Carrillo da oradaydı. Onların varlığı kararımı kolaylaştırdı. 

-Uralochka’da Nikolay Karpol ile çalışmak nasıldı?
Bence dünyadaki en iyi çalıştırıcılardan biridir. Bana çok şey öğretti. Birlikte çalıştığı oyuncularına çok şey kattığına inanıyorum. Kariyerimde bir yerde onunla çalıştığım için kendimi çok şanslı sayıyorum..

-Dinamo Moskova’da oynadın geçen sene. Şampiyonlar Ligi’nde oynama fırsatın oldu. Sence nasıl bir deneyimdi?
Angelina Grün, Goncharova ve Eva Yaneva gibi çok yetenekli oyuncularla oynama fırsatım oldu. Seyirci, kulüp ve atmosfer çok güzeldi. Gerçekten çok mutluydum orada.

-Sonra Türkiye ve Sarıyer’e gelme kararını nasıl verdin?
Menajerimle konuştuk ve gelen teklifler arasında Sarıyer’in en iyisi olduğuna ve burada oynamamın benim için iyi olduğuna karar verdik. Özellikle ligin geldiği noktadan sonra Türkiye Ligi’nde oynamayı çok istedim.

-Geçen sene 2. Ligde olan bir takımın 1. Lige çıktığı zaman hemen böyle başarılar yakalaması, sürpriz galibiyetler kazanması çok büyük bir başarı. Sence bunun en önemli nedeni ne?
Buraya gelip ligin tüm o güçlü takımlarına karşı her şeyimiz koyup oynamanın ve Galatasaray maçında olduğu gibi yenmemizin müthiş bir tecrübe olacağını düşündüm. O duygu çok tarifsiz benim için. Benim kaç sayı aldığımın da bir önemi yok. Maçın sonunda birlikte yaşadığımız sevinç en önemlisi. Bence birlikte takım olarak oynayabilen bir ekibiz ve bu yüzden bu sonuçları alabildik. Şu ana kadar oynadığımız şekilde oynamaya ve çok çalışmaya devam edersek, sonunda ligde iyi bir sıralamamız olabileceğine inanıyorum.

-Sarıyer’in etkili bir taraftar grubu var ve sizleri her maçta destekliyorlar. Bu ilgiden memnun musun?
Çok cana yakın ve sıcak bir taraftar grubumuz var. Onların sayesinde çoğu maçta konsantrasyonumuz artıyor. Sarıyer ufak bir balıkçı kasabası görünümünde, insanların sıcaklığı ve cana yakınlığı bizim takımı da olumlu etkiliyor. Ben de bundan çok memnunum.

-Önümüzdeki yıl için düşüncen nedir, tekrar Sarıyer’de veya Türkiye’de baka bir takımda oynamayı düşünüyor musun?
Bu yıl İstanbul’da ve Sarıyer’de olmaktan mutluyum. Türkiye’yi çok sevdim. Seneye de burada olmak isterim.

-Türkiye’de oynayan Kübalı oyuncularla görüşüyor musun?
Boş zamanlarımda genellik dinleniyorum. Diğer zamanlarda ise arkadaşlarımla buluşuyorum. Bu çok hoşuma gidiyor. Genellikle Galatasaray’da oynayan Calderon’la görüşüyorum.

-İstanbul’u nasıl buldun, burada yaşamaya alıştın mı?
İstanbul çok güzel. Burada yaşamaya alıştım. Türk insanı kendi ülkemdeki insanlar gibi sıcak kanlı. Özellikle Belediye başkanımız Şükrü Genç  ve kulüp yönetimi beni çok sıcak karşıladılar ve her şeyle ilgileniyorlar. Onlara teşekkür ediyorum.

Günde çift idman yaptığımız için zamanım çoğunu evde dinlenerek  geçiriyorum. Onun dışında alışveriş merkezlerini severim, en çok İstinye Park’a gitmekten hoşlanıyorum. Yemek olarak balık severim. Sarıyer civarında bolca olduğu için balık lokantalarına gitmeyi seviyorum. 

 



Haberi Paylaş

Comments are closed.