Sevgili voleybol severler, geçtiğimiz hafta oynanan Avrupa Kupalarındaki maçlardan sonra “Tulum çıkarttık” diye bir başlık atmayı planlıyorduk. Ancak Halkbank ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin son 15 sayıyı yeterince iyi oynayamaması sonucu böyle bir başlık ile girmek zorunda kaldık yazıya. Avrupa’da mücadele eden takımlarımıza kısaca göz atalım.
Challenge Cup
Başlıktan da anlaşılacağı üzere Halkbank’a yazık oldu gerçekten. İlk maçta oyuncuların kötü olduğunu belirttiği salon şartları altında rakibine 3-0 yenilen Ankara ekibi, evinde aynı sonuçla kazanarak maçı “Altın set”e uzatmayı başardı. Ancak okyanusu geçen temsilcimiz, derede boğuldu ve Avrupa’dan acı bir şekilde elendi. Halkbank bundan sonra lige ve Türkiye Kupasına konsantre olacak.
Bu kupadaki diğer Ankara temsilcisi Ziraat Bankası, İsrail’de güle oynaya kazandığı maçın bir benzerini Başkente taşıdı ve set kaybetmeden bir sonraki tura çıktı. Bu turda tanıdık bir takımla eşleşen Ziraat’in mevcut formuyla Alman rakibi Generali Haching’i elemesi, hiç de sürpriz olmayan bir sonuç sayılabilir.
Bayanlardaki temsilcimiz Galatasaray ise evindeki antrenman maçından sonra Azerbaycan’a turistik bir gezi yaptı ve rakibini deplasmanda da set vermeden geçti. Ancak bir sonraki turda karşısına gelen Volero Zürich, Azeri ekibinden çok daha kuvvetli bir takım ve Avrupa Kupalarında oldukça tecrübeli. Buna rağmen kadrosu çok genç oyunculardan oluşuyor. Kadrosunda bulunan 8 yabancı oyuncu, adeta yetiştirilsin diye gönderilmiş İsviçre ekibine. Bu yabancı oyuncular içerisinde genç Ana Grbac’a, Hırvatistan’ın gelecekteki en önemli oyuncularından biri olarak bakılıyor. 3 Sırp, 1 Bosnalı, 1 Belçikalı, 1 Alman, 1 Bulgar ve 1 Hırvat oyuncu bulunan Volero Zürih’in yaş ortalaması 21.3. 37 Yaşındaki pasör çaprazı Sybille Keller’i saymazsanız ortalama 20.2 oluyor. Yani konsantrasyonunu bozmayan bir Cimbomun tur şansı yüksek.
CEV Cup
Geçtiğimiz hafta yayımlanan yazımızda gerek Arkas’ın, gerekse Eczacıbaşı Zentiva’nın bir sonraki tura rahat geçeceğini ve 3. turdaki rakiplerinin kim olacağını yazmıştık. Eczacıbaşı Zentiva’nın çok tanıdık rakibi Azerrail Bakü’yü Türkiye’de tanımayan yok. Faik Karayev’in yıllarını verdiği takımı bu yıl ülkemizden bir isim çalıştırıyor. Fenerbahçe’nin başında iken 4 yabancı skandalına imza atarak Fenerbahçe’nin Dicle Üniversitesi’ne 3-0 hükmen mağlup olmasına neden olan Adnan Kıstak, yeni takımıyla Avusturya ekibi SVS Post Schwechat’i 3-2 ve 3-0’lık skorlarla eleyerek çok iyi tanıdığı Eczacıbaşı’na rakip oldu. Eski zamanlarda Azerbaycan Milli takımı olarak karşımıza çıkan Azerrail Bakü, son yıllarda yeni bir yapılanmaya gitti ve kadrosunu farklı ülkelerin oyuncularıyla kurmaya başladı. Kadroda, geçtiğimiz sene Fenerbahçe Acıbadem’de forma giyen Belarus’lu Marina Tumas, pasör Nisa Kuliyeva ve Azeri libero Valeriya Korotenko, Amerikan Milli takımında da yer alan Elisha Margaret Thomas ve bir diğer Amerikalı Lindsay Danielle Phillips gibi oyuncuların yanı sıra Azerbaycan’ın son yıllarda yetiştirdiği genç yeteneklerden Polina Rahimova, Darya Zamanova, Aynur Karimova ve Natalyan Gasimova gibi isimler yer alıyor. Eczacıbaşı’nın ilk maçı Bakü’de oynayacak olması avantaj, ancak rakibin başında Eczacıbaşı’nı çok iyi tanıyan bir hoca olması da dezavantaj.
IECL
Yıllardır Şampiyonlar Liginde Final Four’a abone olan Dinamo Moskova’yı evinde bozguna uğratan Fenerbahçe Acıbadem, gruptan lider çıkma konusunda büyük bir adım attı. Bazı şezlong yorumcuları gibi televizyondan seyrettiğim maçları teknik taktik olarak yorumlamayı sizlere saygısızlık olarak gördüğümden bu konuda fazlaca yazamıyorum, rövanş maçını ayrıca değerlendireceğiz.
Bayanlardaki diğer temsilcimiz V. Güneş Sigorta Türk Telekom ise ilk iki setinde adeta kabus gördüğü maçta İtalyan rakibi Scavolini Pesaro’ya teslim olmadı ve maçı söktü aldı. Maçın genelinde rakibinden 10 sayı fazla kazanan temsilcimiz, daha iyi oynamasına rağmen kritik noktalarda yaptığı basit hatalar sonucu iki set kaybetmiş oldu. Maçın dönmesinde 23’er sayı üreten Neslihan Darnel ve Jelena Nikolic’in büyük rolü olduğu doğru. Ancak en büyük pay, en kritik topları akıl dolu vuruşlarla sayıya çeviren, müthiş sezgisi ve tekniği ile çıkmayacak topları, hem de pasörü ile buluşturacak kadar iyi defans yapan Debby Stam’in idi. Baş smaçör olarak oynayan, yabancı oyuncu olması sebebiyle takımın kendisine bel bağladığı bir oyuncunun 5 sette 10 sayı üretmesi yadırganabilir. Ancak çoğu zaman başa baş giden bir maçta libero dahil başka hiçbir oyuncunun yapmadığı defans ve pasörüne getirdiği manşetlerle takımını ayağa kaldıran isim oldu Hollandalı Milli oyuncu. Kısa sayılabilecek boyuna rağmen en kritik set olan üçüncü sette takımına kazandırdığı 3 blok sayısı da, katkısının bir başka göstergesi oldu. Alkışların büyüğü Debby Stam’e. Yine oyunun kilitlendiği anlarda ortaya çıkarak altısı bloktan olmak üzere 12 sayı üreten Kinga Maculewicz, takımını ayağa kaldıran bir diğer oyuncu idi. Ancak VGSTT’de orta oyuncular, özellikle 2 numaraya gittikleri tek ayak hücumlarında yeterince verimli olamıyorlar. Bunun en temel sebebi, pasör Özge’nin topu antene doğru uzatmaması. Gerek Maculewicz, gerekse Poljak, 2 numara hücumlarında antene kayıyor ve bloğun boşalttığı alandan çapraza ya da paralele vurabiliyorlar. Ancak kısa kalan toplara hücum ederken ya bloğa yakalanıyorlar, ya da riske girmeden etkisiz plaseler atmak zorunda kalıyorlar. Pasör Özge bu maçta öyle toplar attı ki, her iki orta oyuncu da zaman zaman sol elle gönderdi topu karşı sahaya. Özge’nin bu konuda biraz daha çalışması şart.
5 antrenör
Maçta enteresan bir görüntü, dördüncü setin başında yaşandı. Baş antrenör Giovanni Guidetti’nin yanı sıra yardımcı antrenör Muhammet Görkem, doğal olarak takıma taktik veren kişiler. Ancak bahsettiğimiz anda gördüğümüz manzara, insanların ne denli heyecanına yenik düştüğünü ifade ediyordu açıkça. Isınma sahasına giren İtalyan yardımcı antrenör Alessandro Bracceschi yedeklere, Masör Sabri Erdoğan Neslihan’a, hakemlere yakalanmamak için üzerindeki kırmızı sweat shirt ile yer silen kızların arasına karışan menajer Nalan Ural ise bench arkasından tüm oyunculara taktik veriyordu. Böylece VGSTT, 5 antrenörün katkısıyla maça daha fazla asılıyordu.
Sonuçta her iki bayan temsilcimiz de bir üst turu garantiledi. Gruptan 3 takımın bir üst tura yükseldiği formatta önemli olan husus, grubu tepede bitirerek kurada nispeten daha zayıf bir takımla eşleşmek.
Erkeklerde ülkemizi Şampiyonlar Liginde temsil eden İBB, ayağına kadar gelen fırsatı değerlendiremedi ve liderliği kaçırdı. Ancak oyun gücü göz önüne alınırsa İBB, bu grupta ilk iki takımdan biri olur rahatlıkla.
Teknik-taktik üzerine
Haftalardır yazacağım, unutuyorum. Eskiden voleybol bu denli profesyonel değilken oyuncular kendi kendilerine ısınırlardı. Şimdi ise erkek oyuncular kendileri, bayan oyuncular ise birkaç yardımcı antrenör eşliğinde hazırlanıyorlar maça. Maç öncesi ısınmada fileye geçilince libero oyuncular, sahanın dışında bir antrenör tarafından ayrıca hazırlanıyorlar maça. İşte bu noktada çoğu yardımcı antrenör arkadaşımızın çok küçük gibi görünen ancak aslen çok kritik bir hatası göze çarpıyor. Sahayı enine kullanan yardımcı antrenör, karşısına geçen liberoya karşıdan gelen servis benzeri toplar atıyor. Sert, falsolu. Doğrusu da bu. Libero da gelen topu manşetle üçgeni tamamlayan diğer oyuncuya yönlendiriyor. Bu da güzel. Kritik hata bu noktada göze çarpıyor. Günümüzde voleybol takımlarının çok büyük bir kısmı klasik sistem dediğimiz 5-1’in standart rotasyonuyla oynuyor. Bu noktada manşet alarak hücum yapan takımlar, pasörlerini 2 numaraya yönlendiriyorlar. Sadece arka alanda (1-6-5) yer alan libero, gelen servisi manşetle 2 numaraya, bir diğer deyişle ya karşısına (1 numarada iken) ya da sağına doğru yönlendiriyor. (6-5 numarada) O halde maçın bir kopyası olarak yapılan ısınma drillerinde de libero, yardımcı antrenörün attığı topu sağına yönlendirmeli. Ancak çoğu takımımızda bu yönlendirme uygulamıyor. Karşıdan topu atıyor antrenör, libero soluna manşet alıyor! Hayretle seyrediyorum, ne uyaran var ne de bunun mantığını düşünen. Sadece manşet alsın libero yeter diye düşünüyorlar herhalde. Ama ezber hareket bazen maça da yansıyor ve manşetler tribüne gidiyor, biraz dikkat!
Ah TRT vah TRT
Türkiye’de televizyonculuğun okulu olan devlet kanalı, bildiğiniz gibi voleybol adına yıllardır en fazla yayın yapan kuruluş. Bu yıl da Avrupa Şampiyonlar Ligi maçlarının yayın haklarını aldı. Herkes naklen yayınlar mı yayınlamaz mı diye tartışırken TRT şu ana kadar çok sayıda maçı canlı yayınlayarak akıllarda kalan şüpheleri giderdi. Bu tutumuyla da voleybol severlerden büyük takdir topladı. Ne var ki TRT, yıllardır spiker sorunu yaşıyor ve bu sorunu bir türlü çözüme kavuşturamıyor. Voleybol maçlarını yayınlayan digital platformlar harici diğer kanallar, kendi içlerinden en iyi gördüğü futbol spikerleri ile göstermelik bir iş yapıyorlar, bunu da son derece doğal karşılamak lazım. Ancak Türkiye’nin her yerine yayın yapan ve televizyonculuğun okulu olan bir kanalın doğru dürüst voleybol maçı anlatacak spikerinin olmaması büyüklüğüne yakışmıyor doğrusu. İBB ve Fenerbahçe Acıbadem’in deplasmanda oynadıkları maçları anlaşıldığı kadarıyla stüdyodan anlatan spikerler, sonradan edindikleri üç kuruş voleybol bilgisi ile seyirciyi bezdiriyorlar. Ne oyuncuları doğru dürüst tanıyorlar, ne de oyunun genel gidişatını okuyabiliyorlar. Kuralları da bilmeyince hata üstüne hata yapıyorlar. Umarız TRT bu sorunu acilen çözecek adımlar atar. Aksi takdirde voleybol severler, işkence çekmemek adına maçı televizyondan seyrederken sesi kısmaya devam edecekler.
Biraz da ligler
Cumartesi TVF 50. Yıl’da bulunmayan voleybol severler, gerçekten çok şey kaçırdılar. Sakatlarının ve hastalarının tamamen iyileşmesiyle tam kapasite oynayan Ziraat Bankası, İBB’den sonra Fenerbahçe’ye de aynı tarifeyi uyguladı ve 0-2 geriden gelip maçı kazandı. Maçın genelinde rakibinden 13 sayı fazla kazanan Ankara ekibi, ilk iki seti ikişer sayı farkla kaybederken, adeta kritik anlarda yaptığı basit hataların diyetini ödüyordu. Hücumda toplam 12 hata yapıp setleri Fenerbahçe’ye adeta hediye etti Ziraat. Buna karşılık İstanbul takımının hücumda yaptığı hata sayısı sadece 3 oldu ilk iki set. Ancak ayağa kalkan Ziraat Bankası, maçın kalan bölümünde şef Gundars Celitans’ın yönetiminde voleybol resitali sundu izleyenlere. Üçüncü setteki %74’lük hücum oranı, böylesi maçlarda pek rastlanmayacak türden bir istatistik. Böylesi bir maçta böylesine güçlü bir rakibe karşı %59 ile hücum ederek 4 blok, 1 de servis olmak üzere 32 sayı üreten Gundars Celitans, sadece takımını taşımakla kalmadı, aynı zamanda Fenerbahçe’nin en büyük hücum gücü Gabriel Gardner’ı da canından bezdirdi. Ziraat Bankası Andrei Bedulin’den sonra aradığı pasör çaprazını nihayet buldu. Krasimir Stefanov ve Ivan Contreras gibi kariyerli oyunculardan istediği verimi alamayan Başkent ekibi, Gundars Celitans ile rahat nefes alabiliyor. Çek Peter Platenik ise % 73 gibi muhteşem bir yüzdeyle hücum ederek 22 sayı üretti ve galibiyette büyük pay sahibi oldu. Ligdeki tüm liberoları kıskandıracak bir manşet yüzdesi ile oynaması da cabası oldu. Zaman zaman rakibini durduran Gardner’ın rakip antrenöre ve ürettiği sayı sonrası rakip oyunculara tavrı, voleybol adına kesinlikle kabul edilemez türden davranışlardı. Bu hareketlerin tetiklediği stres sonucu hem protokol tribünü karıştı hem de seyircilerin bulunduğu bölümler. Birkaç kendini bilmezin Ziraat Bankası eski antrenörü Şükrü Çobanoğlu’na yaptığı hakaretler ve rakip takım oyuncuları servis atarken “hoşt” diye bağırmaları haricinde fazla bir çirkinlik yoktu tribünde. Ancak böylesine kritik bir maçta bu kadarı bile yetiyor salonun havasını bozmaya. Neticesinde polis, tezahürat yapan bir grup Fenerbahçe taraftarını salondan dışarı çıkartmaya kalktı ancak FB yöneticilerinin çabalarıyla bundan vazgeçti. Sürekli yineliyoruz, tribündeki ve sahadaki insanların can güvenliği söz konusu olmadıkça tribünlerin boşaltılmasına karşıyız, başka türlü önlemler göz önünde bulundurulmalı.
Fenerbahçe’de durum kritik. Oyuncular sürekli stres altında, tribün baskısını arttırıyor. Bir yandan Türk voleybol tarihinin en büyük bütçeli ve en kuvvetli bayan takımı, bir yandan da üst düzey takımlara karşı sürekli alınan mağlubiyetler. Oyuncular kaliteli aslında, tek ihtiyaç moral motivasyon. Onu da sağlayacak olan kenar yönetim, sorunu çözmek çok zor değil. Gardner’ın sorununu çözmek şart, zira diğer oyuncuların stresini de arttırıyor. Keza Arslan da çok sıkıntılı. Set aralarında ve molalarda sürekli arkadaşlarına moral aşılayan kaptan, saha içerisinde yaşadığı en ufak bir olumsuzlukta aşırı tepki göstererek hem kendisini, hem de takım arkadaşlarını oyundan düşürüyor. Nitekim tribün olaylarının yaşandığı bir anda yardımcı hakemin çaldığı pozisyon hatası, Arslan’ı adeta çıldırttı, aşırı tepki veren genç pasör, setin geri kalanında çok verimsiz bir oyun ortaya koydu. Sükunet şart.
Ligde hakem olmadığından 6-7 hakemle tüm maçlar yönetiliyor. Bu maçta görev yapan Uluslar arası hakem Serdar Nişancıoğlu, geçtiğimiz haftalarda yaptığı hataları aratmayan 2 kritik karara imza attı. Birincisinde Ziraat Bankası liberosu Özer’in ön alandan attığı parmak pasına file üstünden yapılan hücuma çalmadığı düdük, sonucu değiştirmese de (sayıyı yine de FB kazandı) göze çok battı. Pasör Arslan’ın top rakip sahaya geçmişken yaptığı müdahale de kaçırdığı diğer bir karar oldu.
Beşiktaş’ın Ankara’da Halkbank’ı yenmesinden sonra Diltaş karşısında, hele de Brezilyalı Renato ile takviye edilmiş kadrosuyla çok rahat kazanacağını sananlar yanıldı. Konya temsilcisi ligin başından beri beklediği patlamayı BJK’ya karşı yaptı ve rakibini İstanbul’a eli boş gönderdi. Maçın genelinde %38 ile hücum eden BJK’ya karşı ilk kez %64 ile hücum eden Diltaş, 1.Ligden kolay kolay vazgeçmeyeceğinin mesajını vermiş oldu.
Kalan maçlarda ise beklenmedik bir skor yoktu. Tüm maçları kazanacağı düşünülen takımlar rahat kazandı ve ligde bir hafta daha böyle geçmiş oldu.
Martin Stoev
Halkbank, 1.5 senedir beklediği verimi alamadığı Bulgar çalıştırıcıyı sonunda gönderdi. Bizce de doğrusunu yaptı. Ancak bu doğrunun zamanı tartışılır. Bulgar antrenörün sezon ortasında feshedilen sözleşmesinden dolayı tazminat alıp almayacağını bilemiyoruz, ama alacaksa vah halimize demek geliyor içimden. Geçen sene yaşanan hüsrandan sonra tüm yabancılarını değiştiren Halkbank, aslen lig başlamadan göndermeliydi Stoev’i. Belli ki hoca uzun vadeli bir plan yapmamış, geçiş dönemi diye bir şey de yok, takım komple değişiyor. Bu durumda başarı kolay gelmez. Madem başarısızlıkta gönderilen oyuncuların payı büyük, o halde hocanın sorumluluğu belirlenmeliydi. Bu sene geçti artık Halkbank için. Yapılması gereken, bu seneki başarısızlıkta konu olan saha içi faktörleri belirleyerek önümüzdeki sezon için planlar oluşturmaktır. Hoca, transferler, oyun şablonu vs….
Bayanlarda
Beklenenin haricinde sonuçların gelmediği Bayanlar liginde kadrosunu eski oyuncusu Brezilyalı Tatiana Dos Santos ile güçlendiren Beşiktaş, biraz daha yukarı çıkmaya en büyük aday haline geldi. Sanja Popovic’in yükünü paylaşacak olan Dos Santos, Beşiktaş’ın hücumda yaşadığı sıkıntıları büyük ölçüde giderecektir.
Yukarıdakilerle aşağıdaki takımların arasında uçurum olmasından dolayı Şampiyonluğa oynayan takımlar, kolay maçlara yedeklerini sahaya sürebiliyorlar. Eczacıbaşı Zentiva ise antrenör Guiseppe Cuccarini sayesine bu özellikten muaf oluyor. Seti 25-0 kazansa bile İtalyan antrenör, kenardaki oyuncuları oynatmayı düşünmüyor bir türlü. Biz de bu durumu bir türlü anlayamıyoruz.
Ereğli Belediyespor antrenörü Ata Onar ise Türk voleybolunun Nikolay Karpol’u olma yolunda ilerliyor. Yabancı oyuncuları olmadan kümede kalmaya çalışan bir takım halini alan Konya ekibinin tecrübeli koçu, en ufak bir hatada oyuncularını yerden yere vuruyor. Oyuncularına seyircilerin dahi duyabileceği şekilde bağıran Ata Hocayı daha önce hiç böyle görmemiştik. Belki başka faktörler var içinde bulunduğu durumu açıklayan. Bilemiyoruz. Her ne olursa olsun Türk voleybolunun oyunculuktan gelme en kıdemli antrenörlerinden olan Ata Onar, yıllardır insanların gözünde oluşturduğu takdire şayan intibasını bu kadar kolayca harcamamalı.
Bu haftalık da bu kadar, haftaya görüşmek dileğiyle.
Kayhan KÖSEM
Comments are closed.