ABD’de çok uzun zamanın ardından bu sene yeniden Profesyonel Kadın Voleybol Ligi düzenleniyor. Jordan Larson, Karsta Lowe gibi ülkenin yıldızlarının yanı sıra Bethania De La Cruz gibi uluslararası isimler de bu ligde mücadele ediyor.
Elbette ABD gibi kadın voleybolundaki en güçlü ülkelerden birinde artık profesyonel bir lig olması sevindirici, voleybolseverler olarak daha fazla çekişmeli maç izleyebiliyoruz.
Ne var ki, bu lig alıştığımızdan farklı bir formata sahip. Oyuncular takım oyunlarının yanında bireysel olarak değerlendiriliyor ve maç boyunca aldığınız her sayı, yaptığınız her defans; kısacası yaptığınız her hareket size artı veya eksi puan olarak geri dönüyor. Yalnızca bununla da sınırlı değil, her hafta en iyi performans gösteren oyuncular önümüzdeki hafta takımların kaptanları oluyor ve takımlar her hafta baştan yaratılıyor. Ayrıca ligde her sayı eşit öneme sahip, örneğin maçta setlerde 2-1 mağlup ayrılsanız bile eğer kazandığınız seti farklı kazanırsanız ve maçta aldığınız toplam puan daha fazlaysa maçın galibi siz oluyorsunuz.
Bütün bu değişimlerle birlikte şüphesiz seyir zevkinin artması ve izleyicilere kaliteli bir voleybol izletmek amaçlanmış. Ancak bu kadar farklı kuralın insanın kafasını karıştırdığı da bir gerçek. Yine de kendi başınıza oyuncuların puanlarını boş verip maçları izlemeye koyulursanız oldukça keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Seyir zevki konusunda ise tereddütlerim var. Elbette her sayının eşit derecede önemli olması mücadeleyi arttırıyor. Bir takım, sette farkla geride olsa bile yine de bir sonraki sayıda aynı konsantrasyon ile mücadele edebiliyor, bu sayede her sayıda aynı heyecanı yaşayabiliyoruz. Bu açıkçası bizim lig gibi setin başında açılan farklara alışık bir izleyici olarak beni oldukça mutlu ediyor.
Öte yandan, yeni formatın olumsuz etkileri de olmamış değil. İlk olarak takımlar her hafta değiştiğinden dolayı oyuncular arasındaki uyumsuzluk oldukça göze çarpıyor. Özellikle pasör ve orta oyuncular paslarda anlaşamayabiliyor. Aynı zamanda defans ve blok kurgusunda da yeterli antrenman yapılamadığından dolayı oyuncular arasında çeşitli iletişimsizlikler çıkabiliyor. Bu da tabii ki oyun kalitesine ve seyir zevkine de yansımakta.
Ek olarak, oyuncuların bireysel olarak değerlendirilmesi takım ruhunu da kötü etkilemişe benziyor. Her oyuncu takımın performansından önce kendi yapacağı defansa, atacağı servise odaklanıyor. Elbette aslında defanstan rahatça çıkabilecek bir topa üç oyuncunun atlamasının sebebi de bu. Ayrıca takım sayıyı kazansa bile eğer siz topu öldüremediyseniz, manşeti iyi alamadıysanız sevinmek yerine üzülebiliyorsunuz. Bir voleybolsever olarak ben takımların birlik olmasını seviyor ve oyuncuların kendilerinden çok takımın faydasını gözetmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden bu bireysel değerlendirme olayının seyir zevkine çok da olumlu etki göstermediğini düşünüyorum.
Her ne kadar çeşitli negatif yönleri olsa da yeni ABD Profesyonel Ligi eminim ilerideki zamanlarda adından daha da çok söz ettirecek. Dünya ile birlikte voleybol da artık değişiyor, geleneksel kurallardan sıyrılıp kendi formatını oluşturan bir lig, her ne kadar bu değişimlerin yararları ve zararları olsa da, büyük bir takdiri hak ediyor. Er ya da geç değişim herkes için şart olacak.
Alperen Bakırlıoğlu
Comments are closed.