Dün akşam oynanan Vakıfbank-Volero Zürich maçının ikinci setine kadar salonda büyük bir stres hakimdi sevgili voleybol severler. Ben ise basın tribününde maçı en rahat izleyenlerden biriydim. Zira Volero Zürich’in Vakıfbank’ı yenme ihtimalini başlıktaki kadar görüyordum.
Tarih ne gösteriyor?
Volero ya da o mantıkla kurulan Azeri takımlarının gelip geçici olduğunu, başarının ise hiçbir zaman istenilen düzeyde olmadığını. Zira sadece bütçe ile kurulan bu tarz takımlar, CEV’in müthiş katkısı (!) sonucu Avrupa voleybolunun can çekiştiği son yıllarda belirli bir noktaya kadar gelebildi. Karşılarında Vakıfbank gibi bir sistemin ürünü olarak kurulmuş ve uzun soluklu düşünen takımlara karşı hiç şansı olmadı. Eczacıbaşı Vitra’nın bu sezon Şampiyonlar liginde sahaya 6 yabancı ile çıkması da buna farklı bir örnek olarak gösterilebilir. Vakıfbank’ın Eczacıbaşı Vitra ile oynadığı maçları hatırlatmaya gerek dahi yok.
Vakıf nerede sendeledi?
Giovanni Guidetti, Rasic’in yokluğunda sahaya Melis Gürkaynak ile çıkmayı tercih etti. Bundan dolayı blok ve hücumda yaşayacağı zafiyeti ise takımın boyunu uzatmak adına Gözde Kırdar’ı kenarda bırakarak sahaya Kimberly Hill ile çıktı. Volero baş antrenörü Zoran Terzic’in ise sadece sahada yer alan altıya dayalı bir oyun formasyonu vardı. Zira kenardan katkı alabilecek bir kadroya sahip değildi İsviçre ekibi. Buna ilave olarak Bojana Zivkovic’in orta hücumlara hiç yüz vermemesi ve oyunu sadece Olesia Ryhkliuk üzerinden kurması, aslında takımımızın işine gelen bir durumdu. Ancak yüksek köşe blokları yanlış zamanlama ile kurup yer defansından yanlış yerde durunca Ukraynalı pasör çaprazı ilk sette yıldızlaştı. Vakıfbank ise ona cevap verecek Çinli yıldız Ting Zhu’yu yeterince kullanamadı. Bunun üzerine çok kritik noktalarda servis kaçırınca ilk set elimizden kaydı gitti.
İkinci setin ortalarından itibaren seyircinin de müthiş desteği ile canlanan ekibimiz, Zhu’nun olağanüstü performansı ve Kübra Çalışkan’ın ekstra katkısıyla maçın yönünü çevirdi. Devrini alan bir araç misali Lonneke Slöetjes başta olmak üzere diğer oyuncuların da devreye girmesiyle Volero’nun gardı iyice düştü ve bizim rahatlığımızın sebebi sahada çok net görüldü.
Maçın dönüm noktası olabilecek bölüm, Ryhkliuk’un yorulacağı an ve Vakıfbank’ta sahneye çıkacak bir lider oyuncunun sazı ne zaman ele alacağı idi.
Lejyonerlik bir yere kadar
Dün akşam Volero oyuncusu Kenia Carcaces’i dikkatli seyredenler, lejyoner oyuncularla bir yere gelmenin pek de kolay olmadığını anlamışlardır. Zira Kübalı smaçör, maçın hemen başında bloğun bir hayli üzerinden vurduğu top için kenar yönetimini ısrarla yanlış yönlendirdi ve bir itiraz hakkının boşa gitmesine sebep oldu. Yetmedi, smaç servisi karşı tarafa filenin altından geçirdi. Hücumda döküldüğü anlarda bile keyfi gayet yerindeydi. Haliyle o keyiflendikçe Vakıfbank’lı oyuncu ve taraftarlar daha da keyiflendi. Bu durum karşısında salonda keyifsiz olan tek kişi ise Volero koçu Terzic oldu.
Smaç servis demişken, bir hususa değinmekte fayda var zira aynı hataya bazı Türk oyuncular da düşüyor. Carcaces’in attığı smaç servisler, manşet bekleyen tüm oyuncuların hayalini süsler. Zira yukarıdan sadece kendi ekseni etrafında dönerek gelen sınırlı hızdaki bir top, excellent diye tabir edilen nokta manşet için bulunmaz bir nimettir. Bu nedenle smaç servis atacak oyuncu, ya topa çok sert vurmak suretiyle topun rakibe paralel düzlemde kırık bir hat çizerek gitmesini sağlamalı, ya da bundan vazgeçip float denilen yere paralel ve topun bir anda hız keserek yere düştüğü servis türünü denemelidir.
Uygulamalı ders
Dünkü maçta yaşanan bazı pozisyonlar, adeta uygulamalı ders niteliğindeydi. Daha önce bu köşede defalarca yazdım. Oyunculara blok öğretimindeki ilk kuralı maalesef sahada uygulayamıyoruz. “Her topa blok çıkılmaz”. Ancak dün Volero’nun topu hücuma sokamadığı bazı basit topları bile blokla durdurmaya çalıştı oyuncularımız. Bu tarz toplar çok geriden vurulduğu için de üçlü blok denemesi yaptık adeta. Ancak aynı durumda İsviçre ekibinin tecrübeli oyuncuları bloğa çıkmadı. Bizim mecburi kullandığımız topları ya defansta karşıladı ya da auta gitmesini seyredip kolay sayı kazandılar.
Bu tarz toplarda bloğa çıkmak çok tehlikelidir. Çünkü;
– Auta gidecek bir top elinize çarpıp alacağınız sayıyı rakibe hediye edebilir.
– Auta gidecek bir top için fileye dokunup sayıyı rakibe hediye edebilirsiniz.
– Arkadaki takım arkadaşlarınızın defans yapmasını zorlaştırır, daha fazla alan savunmak zorunda kalmalarına sebep olursunuz.
– Defanstan çıkan topta kendi hücum varyasyonunuzu olumsuz etkilemiş olursunuz.
Pozisyon demişken
Türk takımlarının yabancı takımlarla oynadığı maçlarda salonun havası bir başka oluyor. Ancak fazla duygusallık, yarardan çok zarar getirir diye düşünüyorum. Dünkü maçın bazı pozisyonlarında hakemleri gereksiz yere eleştirdik. Ancak maçın genelinde hakemler hep lehimize kararlar verdi. Örneği ilk sette 21:21 iken Volero hücumunda yerden çıkan topa devam dediler. Sakin kişiliğiyle tanıdığımız ve hakemlere fazla itirazda bulunmayan Terzic, bu pozisyona isyanında haklıydı. Ayrıca Zivkovic’in yaptığı çift vuruşlara acımayan (taşımayı da yanlışlıkla çift vuruş olarak gösteren) Rumen baş hakem Lucian-Vasile Nastase, Naz Akyol’un ilk sette iki kez ve ikinci sette 20:18’de yaptığı çift vuruşu es geçti. İkinci sette 19:17 iken Volero hücumunda gözünün önünde bloktan dışarı giden topa (biz basın tribününde dahi gördük elden gittiğini) aut kararı verdi. Bu durumda hakemleri eleştirmek biraz acımasızlık olsa gerek.
Peki yarı final ne olur?
İki takım arasında bu sezon oynanan 4 maçın tamamını Vakıfbank kazandı. Sarı siyahlıların Şampiyonlar liginde tam kadro mücadele eden Eczacıbaşı Vitra’yı iki kez yenmesi elbette büyük iş. Ancak iki takım arasındaki psikolojik bariyer, ligin ilk yarısında oynanan ve Vakıfbank’ın müthiş bir geri dönüşe imza attığı maçı kazanması oldu. O dönüşe cevap veremeyerek rahat kazanacağı bir maçı son anda rakibine kaptıran Eczacıbaşı Vitra, o baskı altında ezildi ve turuncu beyazlı ekip, sonraki maçları kazanabileceğine kendisi de inanmadı.
Buna ilave olarak Thaisa Menezes’in sakatlığından dolayı sezonu kapaması ve Vakıfbank’ın dün akşam çok aradığı Milena Rasic’in geri dönecek olması, Eczacıbaşı Vitra’nın final şansını azaltan önemli faktörler. Ancak favori olmasa da Vakıfbank’ın dünkü zaaflarını kullanabilecek bir Eczacıbaşı, geniş kadrosuyla iki sene önceki başarısını tekrarlayabilir.
Seneye düzelmesi gerekir
Dünkü maçta protokol bir hayli yoğundu. Salon da kalabalıktı. Ancak bütün bunlar, Vakıfbank gibi sporu kurumsal bir yapı içerisinde sürdürme düşüncesindeki bir kulüp için mazeret olmamalı. Böylesi önemli bir uluslar arası maçta basın giriş kapısının ve basın odasının kapalı olması enteresan bir durumdu. Yabancı basın mensuplarının fazlaca itibar etmediği bir maçta akreditasyon düzeninin gevşek olması ise anlaşılabilir. Ancak bu tarz kalabalık bir basın organizasyonu olursa, önümüzdeki senelerde sıkıntı olabilir. Vakıfbank’ın bu sene kendi salonunda oynayacağı başka bir resmi müsabaka olmadığından bu hususları önümüzdeki sezon öncesi düzeltmesinde fayda var.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.