Avrupa serüveni

Herkese merhaba!

Voleybolunsesi.com’un nazik ricası üzerine Avrupa Şampiyonası ile ilgili görüş ve düşüncelerimi sizlere aktarmaya çalışacağım.

Kendi internet sitemde yazdığım blog yazılarını takip edenler bilir, ilk olarak yolculuktan ve organizasyondan bahsetmeyi tercih ederim. İtalya ve Sırbistan’ın ortaklaşa organize ettikleri Avrupa Şampiyonası’nda grup maçlarını İtalya’nın Monza kentinde oynamak üzere 21 Eylül’de yola çıktık. Önce havayoluyla Milano’ya sonrasında da yaklaşık 1 saatlik otobüs yolculuğuyla Monza’ya ulaştık. Kafilemiz Monza şehir merkezine 10-15 dakika uzaklıkta bir otele yerleşti. Monza denince akla tabi ki Formula 1 ve MotoGP yarışları geliyor. Ayrıca sanayi kenti olması sebebiyle de otelimizin çevresinde fabrikalar yer alıyordu. Birinci günümüzü idman yapmadan, dinlenerek geçirdik. Ertesi gün de turnuva ile ilgili hazırlıklarımıza başladık ve şehir turunu, ben dinlenme ihtiyacı hissettiğimden dolayı katılmamış olsam da, yapmış olduk.

İlk maçımızı 23 Eylül’de Azerbaycan’a karşı 3-1’lik galibiyetle tamamladık. İyi bir giriş yapamamış olmanın verdiği tatlı stres ile maça başlasak da hızlıca toparlanarak güzel bir oyunla galip geldik. İkinci maçımızı Hırvatistan ile yaptık. 3-0’lık mağlubiyet, haliyle bizden beklenmeyen bir sonuçtu fakat turnuvanın geneline bu mağlubiyetten çıkarttığımız derslerin çok büyük katkısı olduğunu söylemeliyim. Üçüncü gün karşımızda, hem ev sahibi olmanın verdiği seyirci avantajı ile hem de turnuvanın favorisi olarak gösterilmenin sağladığı özgüven ile İtalya vardı. Bu maçın önemi Azerbaycan’ın Hırvatistan’ı 3-1 yenmesinden dolayı bizim turnuvaya devam edebilmemiz için son derece yüksekti. Bu yüzden ekip olarak çok iyi konsantre olduk ve aklımızda kazanmaktan başka hiçbir seçenek yoktu. Turnuva boyunca sergilediğimiz güçlü duruşun ilk tohumlarını bu maç ile attık diyebilirim. Birbirimize kenetlendik ve maçı 3-2 kazanmayı bildik. Bu maç sayesinde birbirimizin hatalarını telafi etmek adına, daha fazla sorumluluk alıp, daha fazla mücadele etmemiz adına büyük bir ilerleme kaydettik. Bizim takımımızın bana göre jenerasyon olarak genç ve tecrübeli olması hem büyük bir avantaj hem de karşı takımlar için büyük bir risk. Çünkü Avrupa voleybolunda arkadan gelen jenerasyonlara bakıldığında, Yıldız Kızlarımızın Dünya Şampiyonluğu’nu da düşünürsek, başarılı bir nesil yetişiyor. Bu yüzden 5 setlik mücadelelerde biz hem mental hem de fiziksel güç olarak rakibe göre biraz daha fazla ayakta kalabiliyoruz.

İtalya zaferinin ardından verilen izin ve ertesi gün 3-0 kazandığımız İspanya maçı ile tüm gözler Rusya ile oynayacağımız ve Sırbistan vizesi için kalan tek maça çevrilmişti. Rusya karşısında 3-0’lık galibiyetle taçlandırdığımız harika oyunu uzun süre hafızamda taze bir şekilde tutacağımı söyleyebilirim.  İyi defans ve beraberinde gelen iyi hücum yüzdemiz rakibin önemli silahlarında ciddi bir direnç kaybına sebep oldu. Maç sayısında Gizem’in yaptığı süper defans sonrası Özge, zekice rakip sahaya bıraktığı plase ile maçı bitirirken, rakibimiz maçın 3-0 bittiğine inanmakta zorluk çeker bir görüntü sergiliyordu. Kesinlikle güzel bir sayıydı..

Ve Sırbistan maceramız başladı…

İki uçak değiştirerek Milano’dan Roma’ya, Roma’dan da Belgrad’a geldik. Hepimiz hem çok mutlu hem de gururluyduk. Bir de eşlerimizin, ailelerimizin Rusya galibiyeti sonrası hızlı bir organizasyonla bizlerle beraber olacağını duymak hepimizi heyecanlandırdı. Eşim Erdem’i, Cuma günü otelin kapısında görünce o tatlı yorgunluk yerini mutluluğa bıraktı. Türkiye’den gelen güzel haberler ve turnuvaya olan ilgi de motivasyonumuzu yükseltti. 

Finalde Almanya ile oynayacağımızı düşünerek, rakibi tanıdığımız için bu maçı kazanırsak Avrupa Şampiyonu olmamızın çok yakın olduğuna inanarak, Sırbistan maçına kazanma parolası ile çıktık. Sırbistan’ın maçlarını İtalya’da takip ederken göremediğim seyirciler, bizim maçımızda tüm salonu hıncahınç doldurmuştu. Yüksek sesli bir tezahürat ve ciddi bir baskı vardı. Her ne kadar etkilenmemeye çalıştıysak da ilk set oynadığımız oyunu düşününce, sanırım bu atmosfer bizim konsantrasyonumuzu kötü yönde etkiledi. Sonrasında oyuna ve maça ortak olmaya başladık ve 2-0’dan 2-2’ye taşıdık. Tie-break setine çok iyi başladık, skor tabelasında yazan 1-5, 2-6, 5-9’luk biz öndeyken gördüğüm skorlar hala zihnimde diyebilirim. 13-12’de Rasic’in attığı serviste topun filenin üstünde tutunma mücadelesi verip adeta sayı olmak için çabalaması sonucunda 14-12 ve sonrasında da Brakocevic’in plasesi ile maç sona erdi. O servis sayısı aslında maçın genelinde topun bize karşı sergilediği olumsuz tavrın da bir göstergesiydi. Şans onlardan yanaydı. Elbette çok üzüldük, bu zorlu maçın üzerine bir de doping testine seçilmiş olmak benim adıma ayrı bir şanssızlıktı çünkü otele arkadaşlarımdan 3 saat sonra ulaşabildim. Gece 1’de akşam yemeğimi yediğimi hatırlıyorum..  O gece mağlubiyetin vermiş olduğu hüzünle oda arkadaşım Gözde ile geç saatlere kadar uyuyamadık. Hepimiz şanssızlığımıza ve final oynayamayacak olmamıza kızgındık. Ama ertesi gün madalya ile turnuvayı tamamlamak gibi bir tesellimiz olacaktı bu sebeple de İtalya maçına zor da olsa kendimizi hazırladık. Yine 3-2 zorlu bir mücadelenin ardından, İtalya gibi ekol olmuş bir ülkeyi, ikinci kez mağlup ederek, hak ederek turnuvayı 3.’lükle tamamladık.

8 yıl aradan sonra Türkiye’nin dörtlü final görmesinin ve 3. olmasının başarılı bir sonuç olduğunu kabul etmek gerektiğine inanıyorum. Elbette Şampiyon olamazsanız, mağlup olmuşsunuzdur ve bu her zaman oyuncularda ve destekleyenlerde bir burukluğa sebep olur. Fakat günün sonunda tarih, sizin aldığınız madalyayı yazar.

Kendimden bahsetmek gerekirse, iyi bir turnuva çıkartarak, istikrarlı bir oyun sergilediğimi düşünüyorum. Elbette eksiklikler vardı  ve turnuva boyunca elimdeki sakatlığın beni zorlaması sonucunda kimi zaman istediğim şekilde performans sergileyemedim fakat sakatlıklar da bu işin bir parçası olsa gerek.

Bu vesile ile tüm takım arkadaşlarıma ve turnuva boyunca kahrımı çeken oda arkadaşım Gözde’ye sevgilerimi gönderiyorum. Ayrıca ödülleri ile bir kere daha bizi gururlandıran Neslihan ve Bahar’ı tebrik ederim. Bizi destekleyen herkese, zaman zaman onları tribünde ve ekran başında kızdırmış ya da üzmüş olsak da, Milli Takım formasını sadece ülkemizi gururlandırmak için giydiğimizi hatırlamalarını dileyerek; duaları ve destekleriyle daha da büyük başarılara ulaşacağımızı belirtir,  sevgi ve saygılarımı sunarım.

Artık kulüp zamanı ve dostlar rakip oldu, tüm sporcular için sakatlıklardan uzak, bol başarılı ve kupaların bizim müzemize gittiği bir sezon dilerim.. 🙂

İyi bakın kendinize ! 

Eda Erdem Dündar


Haberi Paylaş

Comments are closed.