“Bazen sessizlik, kelimelerden daha güçlü olur”

Gelenek ile yenilik arasında: Ferhat Akbaş’ın Japonya ile yeni meydan okuması

Yeni dönemde Japonya Kadın Milli Takımının Başantrenörlüğünü üstlenen Ferhat Akbaş, İtalya medyasından VolleyNews’e konuştu.

Ferhat Akbaş’ın röportajı:

Ferhat, Japonya kadın milli takımının başantrenörü olarak yeni bir serüvene başladın. Bu görevi kabul etmeni sağlayan motivasyon neydi? Sence neden bu görev kariyerinin ve hayatının şu anki dönemine uygun bir meydan okuma?

“Japonya gibi tarihsel olarak güçlü bir milli takımın başına geçmek, benim için hem profesyonel hem de kişisel açıdan son derece anlamlı bir deneyim. Daha önce Japonya’da yaşamış ve çalışmış biri olarak, bu ülkenin kültürünü, iş ahlakını ve insanların ilişki kurma biçimlerini derinlemesine biliyorum. Bu ülkeye geri dönmek ve bu ortama yeniden dalmak beni büyük bir heyecanla dolduruyor. Bu bana güçlü bir motivasyon ve net bir amaç duygusu veriyor.”

Japon milli takımıyla “misyonun” nedir? 2025 hedeflerin neler?

“Japonya’daki misyonum, geleneği ve yeniliği birleştirebilen, kimliğini koruyarak aynı zamanda modern voleybolun getirdiği zorluklara uyum sağlayabilen bir takım inşa etmek. Japon voleybolunun güçlü ve kendine has bir kimliği var. Bu kimliğe saygı göstermek ve onu daha da değerli kılmak istiyorum; ama aynı zamanda takımın oyunun güncel ihtiyaçlarına göre evrim geçirmesine de yardımcı olmalıyım. 2025 yılı için hedefimiz, bu felsefeyi sahaya yansıtarak sağlam ve son derece rekabetçi performanslar sergilemek.”

Sence Japonya’da karşılaşacağın zorluklar neler olacak ve bunların üstesinden nasıl geleceksin? Örneğin dil bariyeri, kültür farkı veya voleybola bakış açısı gibi konulara nasıl yaklaşıyorsun?

“Voleybol evrensel bir dil konuşur. Nerede oynanırsa oynansın, oyunun dinamikleri aynıdır. Japon kültürünü daha önce tanımış biri olarak bu ortama adapte olmakta zorlanacağımı sanmıyorum; bu uyum süreci doğal olacak. Evet, bazı farklılıklar olacak ama herkes aynı hedefleri paylaştığında bu farkları aşmak kolaylaşır. Benim yaklaşımım, her sporcunun potansiyelini temel voleybol prensipleri doğrultusunda ortaya çıkarmak ve çeşitliliği bir avantaja dönüştürmek. Kültürel farklılıkları birer engel değil, deneyimi zenginleştiren fırsatlar olarak görüyorum.”

Bu sezona yaklaşımınız nasıl olacak? Resmî müsabakalara hazırlanmak için yurt dışında kamp ya da hazırlık maçları planlıyor musunuz?

“Yaza dengeli bir yaklaşım ve iyi planlamayla girmeyi planlıyoruz. Oyuncular kulüp sezonlarını oldukça yoğun geçirdikleri için hem hazırlık dönemini hem de maç temposunu dikkatli bir şekilde belirliyoruz. Yurt dışında kamp yapma ve hazırlık maçları oynama ihtimalini de değerlendiriyoruz. Tüm paydaşlarla birlikte, en etkili ve verimli hazırlık sürecini oluşturmak istiyoruz.”

Elindeki oyuncular hakkında ne düşünüyorsun? Daha önce içlerinden biriyle çalışma fırsatın oldu mu?

“Japon oyuncular disiplini, teknik yeterliliği ve açık fikirli yaklaşımlarıyla öne çıkıyor. Takımla ilgili kapsamlı bir analiz gerçekleştirdik ve sahada gösterdikleri karakter ve kararlılık beni gerçekten etkiledi. Geçmişte kulüp seviyesinde Japon oyuncularla çalıştım ancak şu anda milli takımda yer alan oyuncularla doğrudan bir deneyimim olmadı. Yine de yıllar içinde oyun tarzlarının gelişimini ve ilerlemelerini dikkatle takip ettim.”

Japonya, dünyanın en güçlü milli takımlarına karşı iyi sonuçlar aldı ve 2024 VNL’de gümüş madalya kazandı. Ancak uzun süredir Olimpiyatlar ya da Dünya Şampiyonası gibi büyük organizasyonlarda kürsüye çıkılamıyor. Bu projeye senin katılımınla birlikte, sence artık o son adımı atmak için eksik olan şey nedir?

“Japonya, dünya voleybolunun en organize ve disiplinli takımlarından biri ve bugüne kadar elde edilen başarılar kesinlikle tesadüf değil. Bence artık eksik olan şey teknik ya da fiziksel bir fark değil; zihinsel bir sıçrama gerekiyor. Asıl hedef, kazanabileceğine yürekten inanan ve kritik anlarda kendine güvenebilen bir takım oluşturmak. Bu süreçte devamlılık, doğru zamanlama ve güçlü bir takım kimliği belirleyici olacak.”

Biraz geçmişe dönelim. Eczacıbaşı’nda yaşananlardan sonra ruh hâlin nasıldı? Erken ayrılığı bekliyor muydun?

“Eczacıbaşı’nda yaşananlar hakkında söylenecek çok şey var ama bazen sessizlik, kelimelerden daha güçlü olur. Zamanın her zaman gerçeği ortaya çıkardığına ve çıkarmaya devam edeceğine inanıyorum. Benim için asıl önemli olan, her günümü tutkuyla ve adanmışlıkla yaşadığımı bilmek. Bu deneyimi, içinde yer alan herkese saygı duyarak ve her hayat bölümünün bize değerli bir ders verdiğinin farkında olarak yanımda taşıyorum.”

Eczacıbaşı’ndaki deneyimini genel olarak nasıl değerlendiriyorsun? Böyle önemli bir kulübün parçası olmak nasıldı? Hep içinde taşıyacağın bir an var mı?

“Birlikte kazandığımız iki kupayı unutmak imkânsız: bunlar gerçek takım ruhu, adanmışlık ve güvenin bir sonucuydu. Ama aynı zamanda kaybedilen finallerin duygusal ağırlığını da kabul etmek gerekiyor. En üst düzeyde oynamak, zaferin coşkusunu yaşamak ama aynı zamanda hedefe çok yaklaşıp ulaşamamanın hayal kırıklığını da tatmak demek. Bu yolculuğun her iki yönü de bizi derinden etkiledi ve ben her ikisini de aynı açıklık ve saygıyla içimde taşıyorum.”

Eczacıbaşı’nda yaptığın çalışmalar çeşitli zamanlarda eleştirildi. Taraftarlardan, oyunculardan veya yöneticilerden gelen eleştirilere genelde nasıl tepki veriyorsun?

“Türkiye’de spor bağlamında yapılan eleştirilerin çoğu zaman sağlıklı ya da yapıcı bir biçimde ifade edilmediğini fark ettim. Tepkiler bazen çok ani ve düşünülmeden geliyor ve bu tür bir ortam, voleybolumuza giderek daha fazla zarar veriyor. Daha da endişe verici olan ise, sektör içindeki bazı kişilerin bu ortamdan kendi çıkarları için faydalanmaya çalışmaları, iyileştirmek yerine durumu kötüleştirmeleri. Bu sorunun fark edilmesi ve bilinçle ele alınması gerekiyor. Ben kendi adıma, her zaman işe, takıma ve inandığımız değerlere odaklanmaya çalışıyorum. Sonuçta, gerçekten önemli olan şey sahada inşa ettiklerimizdir, dışarıdaki gürültü değil.”

Voleybol dünyası şimdiden kulüplerin gelecek sezonunu konuşuyor. Bu konuda senin planların neler?

“Şu anda tüm odağım Japon kadın milli takımının 2025 sezonuna en iyi şekilde hazırlanması üzerine. Bu yeni yolculuğun henüz başındayız ve benim önceliğim bu projeye dikkatle, dengeyle ve süreklilikle odaklanmak. İleride, eğer inandığım değerlere sahip, organize bir yapıya sahip, pozitif bir ortam sunan ve gerçekten çalışmak istediğim bir ülkede bulunan bir kulüpten bir fırsat çıkarsa, bunu JVA ile tamamen şeffaf şekilde değerlendirmeye açık olurum. Ama şu anda tüm enerjimi yalnızca milli takıma veriyorum.”

Avrupa Antrenörler Komisyonu Başkanı olarak görevin nedir? Bu görevi kabul etmeye seni ne itti? Hangi yeterliliklere ve hedeflere sahipsin?

“ECoC Başkanlığı sadece bir unvan değil; voleybolun gelişimine daha geniş bir perspektiften katkı sağlama fırsatı. Bu görev, bana Avrupa’nın dört bir yanından gelen antrenörlerle yakın temas kurma ve bilgi paylaşımına, ortak değerlerin inşasına yönelik girişimlere liderlik etme imkânı sunuyor. Ana hedefim, antrenörlerin mesleki gelişimini desteklemek ve mesleğimizin güvenilirliğini ve görünürlüğünü artırmak. Bu görevi kabul etmemdeki en büyük motivasyon ise, sahada edindiğim tecrübeyi tüm voleybol camiasının hizmetine sunma isteğimdi.”

Son olarak küçük bir merak: Normalde özel hayatını voleyboldan ayrı tutuyorsun ama baba olmanın seni nasıl etkilediğini ve bu yeni rolü antrenörlükle nasıl dengelediğini merak ediyorum.

“Baba olmak hayatımdaki en derin değişimlerden biri oldu. Hayata bakışımı, önceliklerimi ve zaman yönetimimi değiştirdi. Kariyerim her zaman büyük disiplin ve çok sayıda fedakârlık gerektirdi, ancak artık yalnızca kendim için yaşamıyorum. Oğlum ve ailem bana her gün denge ve varlığın değerini öğretiyor. Bu kadar yoğun bir programın içinde bile, her anı kıymetli kılmaya çalışıyorum. Onların varlığı beni hem kişisel hem de profesyonel anlamda daha bütün bir insan yaptı.

Haberi Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir