Avrupa Şampiyonası’nın üstünden günler geçti, şampiyon olan oldu, biten bitti, oyuncular evlerine döndüler derken CEV’ dream team’i açıkladı.
Son yıllarda gelenek haline getirdi bu açıklama kısmını. Oylamanın nasıl yapıldığı tartışılır ama asıl kafama takılan ‘hocam ödüller nerede?’ Koskoca CEV iki plaket şeettiremiyorsa ne bileyim yani…
Boskovic ve Eda dışında ödüller İtalyanlara gitti diyeceğim ama dediğim gibi ortada ödül yok.
Avrupa üçüncüsü olduk yetmez mi? İlla ödül mü olmalı? Diyebilirsiniz de.
Üçüncülük mevzusuna hiç girmeyelim. Hâlâ Guidetti’ye kızgınım! Yahu kaç şampiyona turnuva oldu hâlâ ‘hoca buraların tecrübelisi değil’ diyoruz. Tecrübesiz olan İlkin’dir o kadroda, biraz da Yasemin’dir (Milli Takım tecrübesi olarak diyorum. Aman hopp noluyoruz olmayalım!) Guidetti dünkü antrenör değil ama öyle saçma sapan şeyler yapıyor ki korkuyorum iyi giden maçlarda da dümdüz yoldan çıkıp çıkmaz sokaklarda navigasyonsuz kalacağından. Neyse konumuz o değil. Dediğim gibi hâlâ kızgınım kendisine!
Konumuz : Dream Team
Ondan önce başka bir şey daha var.
Dikkat ettiniz mi maçtan sonra İtalyan oyuncuların hayat hikayeleriyle nasıl da efsaneleşti madalyaları. Bir kış gününden kaptanlığa giden yol evet kesinlikle çok mücadele ve zordur ve çok da hak edilmiş bir efsanelikti bu, ona asla sözüm yok. Çünkü benim için de tarihi destanlaştıran hikayeleridir, kronolojik ya da alfabetik sırayla ezberlettirilen, testin C) şıkkında çıkacak rakamları kimse hatırlamaz mesela. Tıpkı yıllar sonra ‘İtalya hangi sene Avrupa Şampiyonu olmuştu?’ sorusu sorulurken Sylla’nın ya da Egonu’nun hikayeleri hâlâ bugün gibi hatırlanıyor olunacak.
Ya bizim takım? Bizde öyle bireysel hikayeler var mı bilmiyoruz. Ama bizde çok başka bir mücadele oldu ve benim rüya takımım bizim kızlardır benim için.
İtalyanların hikayeleri ne olursa olsun ya da diğerlerinin, bizim dışımızdaki tüm takımların rakipleri sadece sahadaydı. Bizim gibi kimsenin özeli konuşulmamıştır ülkesinde. Tvsinden papazına kadar kimse de konuya müdahil olup reyting kasma derdine düşmemiştir. Kıyafeti, saçı başı kimseyi ilgilendirmemiştir. Ülkeleri ikiye bölünüp bir taraf tarafından sırf kadın oldukları için o kadar seviyesizce eleştirilmemişlerdir. Tüm İtalya, tüm Polonya, tüm Hollanda, tüm Rusya ve diğer tüm ülkeler sadece sahadaki oyuncularını ‘daha iyi nasıl motive ederim?’i düşünürken, bizler saha dışını ayıklayıp bizi oyuna motive edecekleri seçmeye çalışıyorduk. Her şeyimiz ayrı bir konuydu ‘kadın’ takımında. Bu topraklarda kadın olmak evet zordur ama aynı zamanda da çok güçlü olmak demektir.
Kore ve sonra Sırbistan maçını rakibin gücüne boyun eğen, her yenilgi sonrası ‘en iyi oyunlarını oynadılar’ diyen, elinde Boskovic olmadığını, onu durdurabilecek kimse olmadığından dem vuran, yenince de ‘Türk kadını her şeyi başaracak güçtedir’ diyen bir erkek kaybettirdi. Dediği ama hep unuttuğu gibi.. Türk kadınının başaramayacağı hiçbir şey yok, yeter ki ona engel olunmasın, voleybolun takım oyunu olduğuna bireysel olarak Egonu ile skor üretirken orta oyuncun ile de Boskovic’i durdurmayı bilmen gerektiği kadar da bilgili ve yıllardır başında olduğun bu takımla bunu yapman gerektiğini bilen bir Koç olsun kenarda.
Benim dream teamim bu toprakların güçlü kadınları Filenin Sultanları’dır.
Kazanılmış maç sonu klişesinden çıkarıp söylediğimize inanalım yeter. Gerisini zaten kızlarımız sahada halleder.
Fatma Madi Babuşcu
Comments are closed.