Cephanesi bitmiş

Galatasaray’ın şampiyonluk mücadelesi veren diğer üç takıma göre çok daha mütevazı ve dar bir rotasyonla oynadığını sağır sultan bile biliyor. Bu durumda sarı kırmızılı takımın zirveye giden yolda en büyük anahtarı, kendisinin oynamasından ziyade rakibi oynatmamak oluyor. Yarı final serisinde bunu harika uygulayan Galatasaray, final serisinin açılış maçında ise zirveden dibe vurmuş gibi bir görüntü sergiledi.

Cephane kalmadı mı?

Galatasaray, bugünkü maçta bir cephede savaş verirken diğer cephede cephanesi tükenmiş bir ordu görünümündeydi. Vakıfbank’ı dağıtan servisler gitmiş, yerine en kritik yerlerde kaçan ya da rakibi rahatlatacak servisler gelmişti. Fenerbahçe ile aynı sayıda servis kaçıran Cimbom’un servisten aldığı sayı ve rakibi bozma yüzdesi ise sarı lacivertlilerden bir hayli gerideydi. Böyle olunca da hücum yükünü Natalia Pereira’nın sırtına yıkan Fenerbahçe, rakip hücumlara yaptığı yüksek bloklarla sarı kırmızılıların file üstü varyasyonlarını paralize etmiş oldu.

Galatasaray’ın maçtaki tek eksiği servisler değildi elbet. Manşette de çok sıkıntı yaşadı sarı kırmızılı takım. Öyle ki, Güldeniz Önal’ın manşet yüzdesini beğenmeyen baş antrenör Ataman Güneyligil, Seda Aslanyürek’i sürdü sahaya. Ancak Aslanyürek de gününde değildi. Hem hücumda hem manşette sıkıntı devam etti sarı kırmızılılar adına. Gamze Alikaya’nın ikinci topları ve gelen iyi manşetleri hızlandırma çabası ise saman alevi gibi bir yandı bir söndü. Ancak Önal ve Aslı Kalaç’ın hücumu çeşitlendirmemesi, Galatasaray’ın ivmesini hep zamansız kesti. Öyle ki, Kalaç üst üste gelen iki güzel pasta bir adım sağa ya da sola kaymadı ve Dicle Nur Babat’ın bloğuna yakalandı. Önal ise Ezgi Dilik-Eda Dündar ikilisine karşı çapraza vurmak isterken Dündar’a takıldı. Sonrasında ise tekli blokta Dilik’ten kaçmak isterken topu dışarı vurdu. Yani Galatasaray’da sorun, birden fazlaydı.

Takımın lokomotifi Nadia Centoni ise ilk set haricinde sahada yok gibiydi. Takımın genel gidişinden o da olumsuz etkilendi. Ne o ölü topları sayıya çevirebildi, ne de istediği gibi servis kullanabildi. O da Vakıfbank serisinin yorgunluğu taşır gibiydi sahada adeta. Takımın en istikrarlı oyuncusu Charlotte Leys idi ama onun da tek başına yapabilecekleri çok sınırlıydı.

Ders almak

Fenerbahçe-Eczacıbaşı Vitra serisinin altın setinde yaşananlar, Galatasaray pasörü Alikaya’yı hiç etkilememiş belli ki. Zira Maja Ognjenovic’in üst üste üç topu 1 numaradaki Tijana Bokovic’e atarak Fenerbahçe’yi 14:10’dan maça geri döndürmesi, Galatasaray’ın ilk sette 20:24’ten sonra 1 numaradaki Centoni’yi üst üste kullanmasından farksızdı. İtalyan pasör çaprazına iyi blok kurup ikinci topları öldüren sarı lacivertliler, bir kez daha aynı noktadan dönmeyi başardı ve Eczacıbaşı’ndan sonra Galatasaray’a da aynı dersi vermiş oldu.

Elbette Eczacıbaşı ile Galatasaray’ın kadroları aynı değil. Ancak yaşanmış bir durum ortada iken o rallilerde Alikaya’nın ne yapıp edip hücumu farklı oyuncularla denemesi ve rakibin beklemediği yerden vurması şarttı.

Abbondanza hatasından dönmüş

Fenerbahçe’nin İtalyan koçu Marcello Abbondanza’yı yarı final serisinde eleştirmiştik. Zira Abbondanza, Tayland Milli Takımının kısa pasörü Nootsara Tomkom’u ya 4 ya da 3 numarada başlatıyor ve takımı adına blok zaafiyeti oluşturuyordu. Sonra bu açığı kapamak adına pasör-pasör çaprazı ikili değişikliğine gidiyordu. Dünkü maçta bu hataya düşmeyen İtalyan çalıştırıcı, Taylandlı pasörü servis atarken 1, karşılarken 2 numarada başlattı. Böylelikle de olası blok zaafiyetinin birkaç pozisyon daha az yaşanmasını sağladı.

Psikolojik baskı önemli

Galatasaray’ın ilk seti kaybediş şekli, sarı kırmızılı oyuncuları diğer setlerde de olumsuz etkiledi psikolojik olarak. Çok basit servis ve manşet hatalarının bir sebebi de buydu. Zira Galatasaray gibi bireysel yetenekten ziyade takım oyununa dayalı ekipler için motivasyon çok önemli. Yoğun seyirci baskısının yanı sıra ilk setin sonunda yaşananlar, çöküşün ayak sesleri oldu.

Nöbet değişimi

Fenerbahçe’nin yarı final serisinde fazla görünmeyen Babat, bugün takımına kazandırdığı 7 blok sayısı ile lokomotif oyuncu konumundaki Dündar’ı dinlendirdi adeta. Bu tarz maçlarda fazla rastlamadığımız şekilde hücum da yaptı Babat. Hem de iyi bir yüzdeyle. Son yıllarda takımın en büyük skor opsiyonu olan Yeon Koung Kim de rölantideydi bu akşam. Kendisinden beklenmeyecek derecede zayıf servisler ve hücumlar izledik Koreli yıldızdan. Polen Uslupehlivan da bu akşamın kayıplarındandı. Ancak bu sezonun en önemli oyuncusu olan Pereira’nın müthiş enerjisi ve tekniği, bu kayıpları fazla aratmadı. Tomkom’un orta oyuncularını son derece hızlı kullanması da açığı kapatan bir başka faktördü.

Bu nöbet değişimi olmasaydı bile Fenerbahçe’nin kazanması süpriz olmayacaktı bugünkü maçta. Zira manşette duruşunu ve adımlamasını; blokta zamanlamasını; hücum ve serviste ise konumunu ayarlayamayan bir Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi yenmesi mucize olurdu adeta.

Bundan sonrası ne olur?

Galatasaray için çözüm belli. Servis, servis, servis. Sonrasında da dönen topları hızlandırıp rakip blokları dağıtmak. Babat ve Dündar’ı iyi kovalayarak file önüne gelen toplarda kolay top öldürmelerini engellemek, Pereira ve Kim’e geç bloklar kurup Abbondanza’nın son iki maçtır kullandığı blok üstü arka çizgiye hücum varyasyonunu bozmak. Tüm takım sporları içerisinde en kollektifi olan voleybolda oynamak da yazmak kadar kolay olsa, hiçbir maçta favori diye bir kavram olmazdı. Yani söylemesi kolay. Ancak şampiyonluğu hedefleyen Galatasaray’ın bu yazılanları uygulamaktan başka bir çaresi de yok.

Galatasaray’ın bugünkü manşet sıkıntısına küçük de olsa çare olabilecek bir seçenek, ikinci libero Işıl Öz’ü normal oyuncu olarak sahaya sürmekten geçiyor. Zira genç libero, Cimbom’un geride sıkıntı yaşadığı bir turu daha kolay atlatmasına yardımcı olabilir. Bu sayede geri alan hücumu yapmayacak olan ve manşet sıkıntısı yaşayan smaçörünü de dinlendirme fırsatı bulmuş olur.

Fenerbahçe ise dün akşam yaptığı gibi smaçörlerin üzerine servis kullanıp rakibin hızlı hücum yapmasını engellemeye çalışacak. Dönen toplarda ya da iyi gelmeyen manşetlerde ise Pereira ve Kim’in bireysel yeteneklerine; maç genelinde de bugünkü gibi kendisini sürekli destekleyen taraftarına güvenecek.

GDS can sıkıyor

Dünkü maçta yaşananlar, önümüzdeki sezon GDS uygulamasının yenilenmesi zorunluluğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Zira daha önce de yazdığımız üzere aut-elden aut pozisyonlarında kimse tatmin olmuyor. Bugünkü maçta ise;

– İlk sette Galatasaray’ın yaptığı elden aut itirazı, ekrana in/out (içeride/dışarıda) olarak,
– Yine ilk sette yapılan orta çizgi ihlali itirazı ekrana service line fault (servis çizgisi ihlali) olarak yansıdı.

Anlayacağınız GDS’nin alacağı yol, bir hayli uzun.

Böyle hata olmasın

GDS’nin en büyük avantajı, hakemlerin yönetimine olan itirazları azaltması. Zira verilen yanlış kararların çoğu düzeltiliyor ve takımların hakemlere karşı olan olumsuz yargısı ortadan kalkıyor. Ancak unutulmamalıdır ki, -bugünkü maçta olduğu gibi- itiraz sayısı ne kadar fazla ise hakemlerin yönetimi de o denli hatalı demektir. Yani bir maçta yapılan itiraz (Challenge) sayısı, MHGK’nın hakem atamalarında kullanabileceği önemli bir done olabilir.

Maçın ikinci setinde skor 14:10. Fenerbahçe hücumunda yardımcı hakem Metin Korkut, Galatasaray orta oyuncusu Kalaç’ın blok yaparken fileye değdiğini çaldı. Haliyle sarı kırmızılılar itiraz etti ve haklı çıktı. Böyle bir maçta böylesi bir hata olmamalıydı. Yıllardır hep aynı şeyi savunurum. Hakemler maça mümkün olduğunca müdahale etmemelidir. Hata aramamalıdır. Hata varsa zaten kendini belli eder. Zaten artık GDS var ve file kararlarında fazla itiraz olmuyor. Şüpheli bir durumda hakem düdüğü çalmamalıdır. Maç oynanır, file hatasını gören itiraz eder. Aksi takdirde izleyenler, hakemin niyetini sorgulamaya başlar.

Patlayıcının, küfrün yeri yok

Takımını maç boyu destekleyen Fenerbahçe taraftarı, ezeli rakibine ettiği galiz küfürlerle sınıfta kaldı. Maçın başlamasından yarım saat önce sadece bir tribünde başlayan küfürlü tezahüratlar, sonlara doğru diğer tribünlere de yayıldı ve hiç hoş olmadı. Fenerbahçe’nin kazandığı bir maçta böylesi küfür oluyorsa kaybettiği maçta neler olacak varın siz düşünün.

Fenerbahçe tribünlerindeki farklı grupların birbiriyle uyumsuz olduğu çok belli oluyor. Her tribün farklı telden çalıyor. Ancak iş küfretmeye gelince tüm tribünler birleşiyor ne hikmetse. Bu da Fenerbahçe gibi bir kulübün taraftarına yakışmıyor.

Maçın başından sonuna dek atılan patlayıcıların ise salona nasıl sokulduğu merak konusu. Temennimiz odur ki, birileri zarar görmeden bu tarz şeyler ortadan kalksın. Aksi takdirde telafisi olmayan hasarlar ortaya çıkabilir. Taraftarın düşünmesi gereken bir başka durum ise bu patlayıcılar ve küdür nedeniyle salon boşaltılabilir ve maç seyircisiz oynanabilir. Böyle bir duruma oyuncular nasıl tepki verir düşünmek gerek.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com


Haberi Paylaş

Comments are closed.