Cuccarini gitti dertler bitti (mi?)

Sitemizdeki bakım çalışmalarından dolayı geçen haftaki yazımızı yayımlayamadık sevgili voleybol severler. Bundan dolayı sizlerden özür dileyerek başlamak istiyorum yazıma.
Yılan hikayesine dönen Türkiye Kupasında finale gelindi nihayet. Bu sezon yarıştığı her kulvarın en büyük favorisi olan Fenerbahçe Acıbadem, beklendiği gibi Eczacıbaşı Zentiva’yı evinde de mağlup etti ve finalde Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom’un rakibi oldu. Oynanan oyuna baktığınızda teneke ile gönderilen İtalyan antrenör Guiseppe Cuccarini’nin gidişinin pek de bir şeyi değiştirmediğini gördük. Aslında tartışılması gereken husus, Cuccarini’nin gönderilmesi ya da benimsediği çalıştırma felsefesinden ziyade, Eczacıbaşı Zentiva yönetiminin zamanlama hatası. Kimsenin avukatlığını yapacak değiliz. Ama zamanlama hatası sadece oyuncuları değil, Gökhan Sezal’ı da zora sokacak cinsten. Zira kendi kurmadığı bir kadroyla çok kritik bir zamanda yola çıkan Sezal, oyuncuları hem kendi oyun felsefesi içerisinde rotasyona sokmaya çalışacak, hem de onları mental açıdan iyileştirme gayretinde olacak. Birçok kulübün bu tarz uygulaması aklımıza geldiğinde düşündüğümüz tek şey, profesyonellik konusunda kat etmemiz gereken çok yol olduğudur.

Ya oyun?

Eczacıbaşı Zentiva’nın maç öncesi IECL ikinciliğini elde eden rakibi Fenerbahçe Acıbadem’e yapmış olduğu jest, gerçekten takdire değerdi. Ancak daha önce sahaya pankartla çıkmadıkları anlaşılan turuncu beyazlı bayanların seremoni esnasında pankartı döndürmeyi başaramamaları, seyircilerin yüzünde bir tebessüm belirmesine neden oldu. Bir iki futbol maçı izleseler, belki de bu tıkanıklığı yaşamayacaklardı. Oyun karakterini bir yana bırakın, Eczacıbaşı’nın oyuncu yapısı Fenerbahçe Acıbadem’e yaklaşamaz bile. Kadrolara bakın ve düşünün. Eczacıbaşı Zentiva’nın hangi oyuncusu FB Acıbadem’de doğrudan oynayabilir? Sadece Mirka Francia. Peki bir de tersini düşünün. FB Acıbadem’in kenarda tuttuğu Naz değil miydi geçen sene o takımın pasörü? Alice Blom, İpek Soroğlu oynayamaz mı ilk altıda? Yani arada çok büyük bir fark var. Bu farkı kapatabilecek tek unsur, FB Acıbadem’in fiziksel ve mental açıdan yorgun döndüğü Fransa seferinin akabinde tüm zaaflarını kullanmasıydı Eczacıbaşı’nın. Ama olmadı, sahada yapması gereken hiçbir şeyi doğru uygulayamadı Türk voleybolunun efsanesi. Gökçen’in ayakları yavaş olduğundan blok etkinliği sağlanamadı, servisler istenen yere gitmedi. Gerçi ikinci sette Maja Ognjenovic Seda’yı iyi sıkıştırdı ama, oyunun geneline yayılamadı bu durum. Bloksuz topu auta vuran Neriman’ı denedi Sezal. Çare olmadı. Mirka istediği topları alamadı. Sonuçta zaaflarını örtmeyi başaran sarı melekler, Avrupa’nın en iyi takımlarıyla boğuşmasının verdiği güven ve tecrübeyle Türkiye liginde pek zorlanmayacağını gösterdi. Demoralize olmuş Eczacıbaşı o kadar dağıldı ki, FB Acıbadem kaptanı Çiğdem bile arka alandan top vurmaya kalktı!

Erkekler Türkiye Kupası ne oldu?

Valla ne siz sorun, ne biz söyleyelim. Birkaç hafta öncesinde belirttiğimiz gibi planlama hatası nedeniyle sonu meçhul. Elbette final maçları oynanacak ve kupa sahibini bulacak. Ancak bu denli programsız ve dağınık bir uygulama, gerek kulüpleri gerekse oyuncuları çok zora sokuyor. Kupa finalisti Ziraat Bankası, Fenerbahçe ile ligin final serisine başlıyor bu hafta. Seri en erken 17 Nisan, en geç 22 Nisan’da bitecek. Yani Türkiye Kupası Final maçları en erken 20 Nisan’da başlayacak. Belki de 23-24 Nisan’ı bulacak. Diğer finalist Galatasaray’ın maçları ise 29 Mart’ta bitti. Yani Galatasaray yaklaşık 1 ay maç oynamadan bekleyecek Türkiye Kupası finalini. Kulübe de yazık, oyunculara da. Seneye bu tarz bir durumla karşılaşmamak adına sezon başında çok iyi bir planlama yapılmalı mutlaka. Hatta bayanlar ve erkekler final maçları, tek maç üzerinden tarafsız bir yerde aynı salonda oynatılmalı. Seyirci ve voleybol adına güzel bir uygulama olacaktır. Bizden söylemesi.

Tarihte ilk mi dediniz?

Fenerbahçe Acıbadem bayan voleybol takımı, büyük bir başarıya imza attı ve Avrupa’nın en büyük kupasında ikinci oldu. Birçok gazete, televizyon, dergi ve internet sitesinde tarihte elde edilmiş en büyük başarı olarak görünüyor kulüpler bazında bu ikincilik. Böyle düşünenlerin voleybol tarihimizi daha dikkatli incelemelerini öneririm. Zira 1979-1980 sezonunda Eczacıbaşı bayan voleybol takımı, sadece ülke şampiyonlarının katıldığı ve o zamanki adı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasında ikinci olarak tarih yazmıştı. O kupanın şimdiki adı ise Indesit Şampiyonlar Ligi oldu. FB Acıbadem’in başarısı elbette küçümsenemez, ancak eşdeğer diğer başarıları da gölgede bırakmamalı.

Miras bitti

Normal sezonun son haftalarında keskin bir düşüşe geçtiğini belirttiğimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi, çok kısıtlı rotasyonuna rağmen kendisini fazlaca hırpalayan SGK’yı zor geçmişti. Ancak geçtiğimiz sezonun mirası, bu senenin en iyi takımı Ziraat Bankası karşısında bitti. Tüm oyuncular kötüydü yarı final serisi boyunca. Ne ciddi bir sakatlık vardı takımda, ne de hastalık. Üstelik Ziraat Bankası’nı oldukça eksik yakalamıştı son şampiyon. İstanbul’daki maçta Fransız Frantz Granvorka da yoktu, Çek yıldız Peter Platenik de. Ama Ziraat’e bu senenin en iyi voleybolunu oynatan takım oyunu aynen duruyordu. Yıldız oyuncuların takıma katkısı tartışılmaz ancak takım oyununun en az yıldızlar kadar önemli olduğunu gördük bu seride.

Maçı kafada bitirmek

Fenerbahçe-Arkas serisinin ilk 3 maçı birbirinin aynısıydı. İki maçı kazanan Fenerbahçe de, bir maçı alan Arkas da aynı oyunla dize getirmişti rakibini set vermeden. Hızlı düşünerek oynamanın sonucunda hep bir adım öndeydi ayaklar, hep bir derece yüksekti kollar, hep bir kademe kuvvetliydi omuzlar. 2 kez İstanbul ekibi uygulamıştı bu formasyonu, bir kez de İzmirliler. Ancak dördüncü maç çok farklıydı. Zira hız, kuvvet, düşünce hep eşitti iki takım adına. Arkas manşette zayıf karnı olan Macar Domotor Meszaros’u manşetten kaçırıyor, hızlı ve yatık paslarla rakibinin blok yükseltmesini engelliyordu. Neticede ligin en iyi geri çizgi savunmasını yapan, en yüksek bloğuna sahip olan bir rakip vardı sahada. Zaman zaman seviyesi tutmayan paslar, genç Ceyhun’un moralini ve Arkas hücumunu bozsa da inancını yitirmiyordu mavi beyazlılar. Bu sayede rakibinden daha iyi servis atıp daha iyi hücum ederek öne geçti Arkas. Dördüncü sette 9-16 öndeydi hatta. İşte ne olduysa orada oldu. 25.sayı alınmadan maçı bittiğini sanan Arkaslı oyuncular karşısında seyircisinin de desteğiyle dirilen Fenerbahçe, rakibinin karşısında adeta duvar ördü ve kolay hücum şansı tanımadı. Gabriel Gardner ve Emre Batur’un başını çektiği sarı lacivertliler, 11-2’lik bir seri ile 20-18 öne geçti. Öyle ki, İspanyol antrenör Fernando Munoz Benitez, skor 17-18 iken ikinci molasını almış, oyuna müdahale şansı çok azalmıştı. Paul Charles Duerden’in soğukkanlılığı ve emektar kaptan Gökhan Öner’in tüm çabalarına rağmen çantada denen set gitti. O moral bozukluğunu son sete de taşıyan İzmir ekibi karşısında ummadığı kadar kolay bir final yaşadı Fenerbahçe. Kaybedilen setlerde hakemlere fazlaca itiraz eden Fenerbahçe kaptanı Arslan, kafasını tartışmalarla yormaktan azat edince takımını daha iyi oynattı. Daha önce de belirttiğimiz üzere kendisini oyuna verdiğinde müthiş bir silah olan Arslan Ekşi, verilen kararlara asabi bir şekilde yaklaşınca kendisini oyundan düşürüyor. Bu konuda biraz daha sakin olmalı kendisi.

Hakemlerin kondisyonu yetmedi

Dördüncü sete kadar çok iyi bir yönetim gösteriyordu Serdar Nişancıoğu-Temel Öneri ikilisi. Tribün baskısına, oyuncuların zaman zaman kötü niyet göstermelerine rağmen kontrolü kaybetmediler. Kartlar havada uçuşmadı bu çok kritik maçta. Ancak maalesef kondisyonları yeterli gelmedi müsabaka hakemlerinin. Dördüncü sette durum 17-18 iken Arkas aleyhine çalınan pozisyon hatası, ancak amatör küme maçlarında çalınan cinstendi. Bir de durum 21-21 iken yapılan Arkas hücumunda Fenerbahçeli oyuncunun defanstan çıkardığı top, Arkas oyun sahasına gitti. Koşarak topa yetişen Arslan Ekşi, geriye çevirdiği topla takımının o sayıyı kazanmasını sağladı. Ancak Fenerbahçeli oyuncunun defansından gelen top, antenlerin arasından geçerek Arkas sahasına gitmişti. Kural 10.1.2 “Top, file dikey düzlemini, tamamen ya da kısmen geçiş boşluğu dışından geçerek rakibin serbest bölgesine girdiğinde, takımın vuruş limiti dahilinde kalmak koşuluyla, geri oynanabilir. “
Yani antenlerin arasından karşıya geçen topun geri çevrilmesine düdük çalmayan hakemler, çizgi hakeminin uyarısına rağmen çok kritik bir hataya imza attı. Bu pozisyon ve akabinde gelen sayıya itiraz eden Arkas’a bir de sarı kart gösteren Serdar Nişancıoğlu, setin çok kritik bir anında ikinci hataya imza atarak maçın önüne geçti. Bu pozisyonlar, uluslar arası hakemin kafasında o kadar yer etti ki, 5.sette durum 11-5 iken normal seyrinde oyunda olan bir topa düdük çalarak oyunu kesti. Sonra hatasını kabul ederek ralliyi baştan oynattı. Böylelikle iyi başladığı maçı çok kötü bir şekilde bitirmiş oldu.

Ceyhun Tendar

Genç ama çok genç değil. Fiziği fazlasıyla yeterli. Yılların pasörü Hüseyin’in arkasında kalması, doğal olarak maç eksiğini beraberinde getirdi. Ancak bu sıkıntıyı büyük ölçüde aştı. Bazen pas koordinasyonunu sağlayamıyor. Bazen hızlı giren smaçöre yüksek top atıyor. Kule gibi çıkan orta oyunculara düşük dağıtım yapıyor. Ancak bunların hepsi aşılacak sorunlar. Dünyanın tüm pasörleri yaşar bu tarz sıkıntıları. Kendisinden çok daha tecrübeli ağabeylerinin desteğini de alarak takımını oynattı yarı final serisi boyunca. Bazı tercihleri elbette tartışılacak. Mesela kaybedilen 1. ve 4. setin son sayılarında oyuna yeni giren Meszaros’a 2 numarada attığı paslar. Ama kendisini geliştirecek oynadıkça. Zaten kolay oyuncu yetiştiremeyen bir ülkeyiz. Bu yüzden elimizdekilerin kıymetini bilelim ve Ceyhun’a sahip çıkalım. Bu çocuğu bir şekilde kazanalım.

Paul Charles Duerden

2 sezondur sorunlar yaşıyor Fenerbahçe seyircisi ile. Müthiş profesyonel bir oyuncu. Kanadalı olmasının verdiği soğukkanlılıkla en kritik virajları en iyi şekilde dönebiliyor. Ancak seyirci ile girdiği anlamsız diyaloglar, bütün bu özelliklerine gölge düşürüyor. Hele tie-break setinin ikinci bölümünde Fenerbahçe tribünlerine söylediği sözler ve yaptığı hareketler, yenilir yutulur cinsten değil. Arkas’ın seneye başka bir pasör çaprazı düşünmesinde hem kulübün hem de Türk voleybolunun karı olacaktır. Yoksa salonlarda istenmeyen görüntüler sürekli bir hal alacaktır.

Birkaç Fenerbahçe seyircisi

Birkaç diyorum zira hepsini aynı kategoriye sokmak haksızlık olur. Yukarıda görüyorsunuz, oyuncu suçlu. Yanlış üzerine yanlış yapmış. Peki oyuncuyla küfürleşmeyi başlatan provokatörler olarak sizin hiç mi suçunuz yok? Hadi bana inanmıyorsunuz, aşağıdaki satırlara da mı inanmıyorsunuz? Takımınız çukurdan çıkıp geri gelmiş, maç geldi geliyor. Şarkılar söyleyin, eğlenin, coşun. Takımınızı coşturun. Ne işiniz var elin yabancısıyla? Ne kazanır Fenerbahçe siz ona küfrettikçe?

Ali Koç

Maçtan sonra Fenerbahçe tribünleri ile Arkas’lı oyuncular arasındaki gerilim bitmedi. Bazı oyuncular seyirci ile tartışırken kaptan Gökhan Öner son derece olgun bir şekilde seyirciye durumu anlatıyor, Abdullah Paşaoğlu ise eski oyuncusu tecrübeli kaptana mevcut durumdan FB yönetiminin de üzüntü duyduğunu belirtiyordu. Bu esnada tribünün önüne gelen FB yöneticisi Ali Koç, seyircilere sakin olmalarını, zaferi kutlamalarını, rakip takım oyuncusu ve idarecisiyle tartışmaya girmemelerini söyledi. Tribündekilerin Kanadalı oyuncu tarafından kendilerine küfredildiğini hatırlatmaları üzerine de: “Arkadaşlar, önce siz küfrettiniz, olayları siz başlattınız. Bu durumu bitirin, galibiyeti kutlayın” demesi, Türk voleybolu adına müthiş bir davranıştı. Gerçek bir yöneticinin nasıl davranması gerektiği konusunda herkese ders verdi Ali Koç. Kendisini buradan bir kez daha tebrik etmek istiyorum.

Pazar akşamı maç

Bayanlar Teledünya Türkiye Kupası finalinin ilk maçı, bu yazının yayıma girdiği saatlerde oynanıyor olacak. Ancak bu saatin ne denli doğru olduğu, tartışmaya açık bir konu. Zira Pazar akşamı 20.00, ülkemizde bir voleybol maçı için geç sayılacak bir saat. Ulaşım problemlerini, iş durumunu ve öğrencilerin okul vaziyetlerini göz önüne alırsanız, salona seyirci çekmek için yapılabilecek büyük bir hata olduğunu görürsünüz. Bunun temel sebepleri;
– Maçın saat 22.00 civarında bitme olasılığı neticesi seyircilerin eve 23.00 gibi geç bir saatte dönecek olmaları.
– Haftanın ilk çalışma/okul gününe yapılacak hazırlıkları sekteye uğratması
– Genç voleybolcuların maçın oynandığı saatlerde uyku dilimine girmeleri
– Aynı saatte futbol maçlarının oluşu
olarak gösterilebilir. Bu maç için yapılabilecek bir şey yok, ancak önümüzdeki maçlar için aynı sıkıntıları yaşamamak adına daha uygun bir zaman dilimi seçilmesi iyi olacaktır.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com

 


Haberi Paylaş

Comments are closed.