Türkiye’nin yetiştirdiği yeni dönem jenerasyonu antrenörlerinden Ferhat Akbaş, göğsümüzü kabartmaya devam ediyor. Romanya Ligi’nde şampiyon olan, Japonya teknik kadrosunda Dünya Şampiyonası’nda mücadele edecek olan Akbaş ile hem Dünya Şampiyonası’nı hem Romanya Ligi’ni ama en çok da Milli Takımımızı konuştuk, hayallerinden bahsettik.
-Japonya Milli Takımı ile Dünya Kupası’nda mücadele edeceksin. Hazırlık dönemi nasıl geçti, geçiyor. Heyecanlı mısın?
Hazırlıklarımız çok tempolu ve iyi geçiyor. Böyle bir şampiyonada ev sahibi olmak heyecan verici. Maçlar başlamadan önce Amerika Milli Takımı’yla iki hazırlık maçı oynayacağız. Bu maçlar geldiğimiz seviyeyi görmek için önemli bir fırsat olacak. Organizasyon da çok üst düzeyde olacak. Japonya’nın ev sahipliğine çok organize ve iyi hazırlandığını söyleyebilirim. Keyifli bir turnuva olacak.
-Kupa’dan beklentilerin nedir?/Japonya ile kupaya uzanacağınızı düşünüyor musun?
Bu turnuvanın çok önemli iki aşamadan oluştuğunu düşünüyorum. İlk aşama ilk 6’yı belirleyecek olan uzun ve zorlu kısım. Biz Hollanda, Brezilya, Sırbistan, Dominik Cumhuriyeti ve Almanya’nın da bulunduğu A ve D grubunda en iyi 3 takım arasına girmeye çalışacağız. Eğer bunu başarıp bahsettiğim ikinci aşamaya gelirsek, devamında B ve C gruplarında Türkiye, Amerika, Çin, Rusya, İtalya ve Bulgaristan’ın kendi arasında mücadelesinde çıkacak ilk üç takımla beraber ilk 6 takımı oluşturacağız. Bu ekiplerle oynanacak her maç günlük form durumuna, takımların atmosferine göre her sonuca açık maçlar. Bu tarz uzun soluklu turnuvalarda her güne final maçı motivasyonuyla çıkmak önemli. Japonya olarak hedefimiz ev sahibi olduğumuz turnuvada madalya kazanmak olacak.
-Milli Takım hocalığı yaptın, Guidetti ile birlikte çalıştın. Senin için farklı duyguları barındırdığın bir turnuva olacaktır. Neler hissediyorsun?
Türkiye’yle karşılaştığım ilk turnuva olmayacak. Bu yaz VNL’de karşılaştık, rakip hangi takım olursa olsun maç esnasında oyuna odaklanıyorsunuz. Ama tabii ki maçtan önce milli marşımızı duymak, tanıdık yüzlerle, beraber çalıştığım oyuncu ve antrenörlerle karşılıklı mücadele etmek çok keyifli.
-Milli formaya veda eden bir çok voleybolcudan sonra yeniden yapılanan bir Milli Takımla Dünya Şampiyonası’ndayız. Milli takımımız için neler söyleyeceksin?
Milli forma ülkenin en oyuncularının giydiği en asil forma. Bunu önceki nesiler en iyi şekilde yaptı ve bu asil formayı giyerken gençlere örnek oldular. Yeni gelen nesil de; çok canlı, çok diri, çok istekli bir yapıda. Böyle devam edip her gün üzerine koyan bir takım, tecrübeyle beraber çok önemli işler başaracaktır.
-Dünya Şampiyonası’na gelene kadar önemli turnuvalar oynadılar. Bunların içinde en önemlisi herhalde Milletler Ligi’ydi. Performanslarını nasıl buldun?
Turnuvanın basından sonuna kadar hem oynamaktan keyif alan, hem de izleyenlere keyif veren bir oyun oynadılar. Bunun da sonucunu final oynayarak aldılar. Bu tarz turnuvalar takım iskeletini oluşturma adına çok önemli ve bu yeni oluşum için çok iyi bir fırsattı. Yurtdışında en iyi takımlarla mücadele etmek, genç oyuncuların özgüveni için çok önemli, ben bu özgüvenin oluştuğunu gözlemledim.
-Milli Takımımız sence Dünya Şampiyonası’nda nereye kadar gider? Ön görün nedir?
Dediğim gibi ilk grup aşamasındaki performans çok önemli. Zor olan kısım ilk 6’ya kalmak. İlk 6’ya kalmış, bu psikolojik siniri geçmiş her takım, her türlü sonuca açık maçlar oynayacak ve madalyalara eşit uzaklıkta olacak. Burada genç oyuncularımızın enerjisi çok önemli.
-Bir çok önemli hoca ile çalışma fırsatı buldun. Her biri eminim ki sana önemli şeyler katmıştır. Kumi Nakada neler değiştirdi sende?
Burada voleybola olan basın ilgisi, çok fazla. Türkiye’de spor basını daha çok futbola endeksli ve biz voleybolda çok yalnız kalıyoruz. Antrenör olarak basının takibini kontrol etme, programlama, basınla ilişkiler gibi günlük kaygılarımız olmuyor. Burada bu çok önemli bir madde ve Kumi’nin bunu çok iyi başardığını düşünüyorum. Takım antrenmanları, maç taktikleri, rakip analizlerini ben yapıyorum; kendi takımlarımda uyguladığım sistemi aynı şekilde devam ettiriyorum. Bana bu konuda çok yardımcı oluyor, bana Japon oyuncuların oyun kültürleriyle ilgili önemli puf noktalarını veriyor ve ben de kendi sistemimi Japon oyun tarzıyla harmanlamaya çalışıyorum.
-Gelelim Bükreş’e. Geçen sezon senin ve takım için başarılı geçti. Giderken ilk senende kupaları kazanacağını hayal etmiş miydin?
Ben Bükreş’e gittiğimde Romanya’da 4. sırada bulunan sıradan bir takımdı. Ama kulüp kültürünün güçlü olduğunu gördüm. Başından beri karşılıklı güven içinde çok çalışarak, şampiyon bir takım yarattık. Bütün sezon boyunca çok mutlu, çok çalışan ve her bireyin birbirine değer verdiği bir takım olduk. Sezon sonunda takımımızın geldiği nokta ve tarihinde ilk kez 2 kupa birden kazanmak inanılmaz gurur verici.
-Bu sezon için neler söyleyeceksin? Beklentiler en üst seviyeye çıktı diye düşünüyorum.
Bu sezon kulüp tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi oynayacağız. Aynı bütçeyi koruyarak takımımızı oluşturduk, Şampiyonlar Ligi’nde dev bütçeli takımlar var. Bu yüzden beni tanıyan milli takımda da beraber çalıştığım Japon oyuncularla anlaştık. Geçen sezon sistemin temelini oluşturan oyuncuların yanına Maret Balkestein, Nadia Kodola gibi tecrübeli isimleri ekledik. Keyif veren, mücadele eden bir oyun oynayacağız.
-Bütün yazı neredeyse Japonya Milli Takımı ile geçirdin bir yandan da Bükreş ile ilgileniyorsun. Bu iki işi bir arada nasıl götürüyorsun? Nasıl bir çalışma temposu içindesin?
Bükreş’te sezonu açtık. Ekibim her gün yaptığımız antrenmanları gönderiyor, Japonya’da antrenmanlarım bitince, Bükreş’i videodan izliyorum. Geçen sezon da böyle geçmişti, bu sezon daha oturmuş bir düzenim var. Voleybolda ekip çok önemli, güvendiğim insanlarla çalışıyorum. Türkiye Milli Takımı’nda beraber çalıştığımız Caner Atasever’i de kondisyoner olarak ekibimize kazandırdık. Hem Japonya’da hem Romanya’da aynı anda çalışmak çok yoğun ve çok zevkli. Hem milli takım hem kulüp takımında çalışmak bir antrenörün kendisini geliştirmesi acısından çok önemli.
-Yoğun bir yaz dönemi hemen ardından sezon açılacak bu yorgunluk sezonda seni etkiler mi?
Dünya Şampiyonası 20 Ekim’de bitecek, Romanya’da ilk maçım 27 Ekim’de. Dinlenecek zamanım yok, düzenli yaşayarak kendimi zinde tutmaya calisiyorum. 22 yaşımdan beri hem milli takımlarda hem kulüp takımlarında aynı anda çalıştım, bu tempoya alışığım. Kendimi iyi hissettiğim sürece de fırsatım varken, böyle devam etmek istiyorum.
-Bir Türk transfer ettin takıma acaba oyuncu transfer etmeyi de düşündün mü?
Türk oyuncu transferi şu ana kadar gerçekleşmedi ileride Türk oyuncularla çalışmak da mümkün. Doğru zamanda doğru transfer her zaman çok önemli, zaman gösterecek.
-Romanya Ligi’ni biraz anlatır mısın. Nasıl buldun orayı?
Romanya liginde Alba Blaj ligi domine eden bir takımdı. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi’ne finale kalma başarısını da gösterdiler. Bu düzeni, geçen sezon her kulvarda onları geçerek değiştirdiğimizi düşünüyorum. Galatasaray’ın bu sezon Avrupa Kupası’nda karşılaşacağı Targoviste, Bacau ve Timisoara çok dikkat edilmesi gereken takımlar. Çok kısa zamanda gelişen bir lig, yabancı sınırı yok ama takımlar yerli oyuncu dengesini koruyorlar.
-Romanya’ya hoca olarak kendi tarzını mı götürdün yoksa oraya ayak mı uydurdun?
Antrenör olarak her takıma kendi tarzınızı götürürsünüz ama oradaki oyuncuların oyuncu yapısını da göz önünde bulundurmalısınız. İlk sezon kendi transferim olmayan oyuncuları kendi sistemime adapte etmeye çalıştım ama bu sezon daha önce bahsettiğim gibi beni tanıyan, beraber çalıştığım oyuncuların ağırlıkta olduğu bir takım kurduk.
-Milli Takım başındayken zaman zaman eleştirilere de maruz kaldın. Yurtdışını tercih etmende ki sebep buradan uzaklaşmak mıydı?
Eleştiriler her zaman olacaktır ve bir antrenörün kendini geliştirmesinde doğru eleştirileri dinlemesi, kendi süzgecinden geçirmesi çok önemli. Eleştirilerden kötü etkilenen bir antrenör, mesleğini acilen değiştirmeli. Milli Takım sürecinden 3 gün sonra Bükreş’ten teklif aldım. Sezon ortasıydı ve denemeye değeceğini düşündüm. Şimdi dönüp baktığımda önce Romanya hemen ardından Japonya kariyerim açısından çok önemli ve olumlu geri dönüşler aldığım, kendime çok şey kattığım bir sürece dönüştü.
-Türkiye’de dönecek misin?
Spor çok farklı bir zemin, birbirine bağlı bir çok değişken var. Bunu zaman gösterecek.
-İlerde kendini nerede görüyorsun?
İleride ne olacağımı bilmiyorum ama tek bildiğim ve inandığım şey, çok ama çok çalışmak. İyi çalışan her insan, er ya da geç bunun karşılığını alıyor. Her gün bir önceki günden daha iyi olmak için çalışıyorum ve yaşadığım her yeni tecrübeden çok keyif alıyorum.
Comments are closed.