Güçlü kalan kazandı

Fenerbahçe HDI Sigorta’nın CEV Şampiyonlar Ligi’nde nüfusu 100.000 dahi olmayan bir kasaba takımına kendi evinde yenilmesi, voleybolumuzun mevcut durumunun incelenmesi için başlı başına bir sebep aslında. Zira son Türkiye Ligi şampiyonunun koruduğu kadrosu, bu sezonu da Galatasaray HDI Sigorta ile birlikte zirvede götürüyor. Buna mukabil Jihostroj Ceske Budejovice, son derece mütevazı takımlardan oluşan Çekya liginde maç fazlasına rağmen ikinci sırada yer alıyor.

Güçlü kalan derken

Yıldız oyuncusu bulunmayan rakibin fiziksel güç kapasitesi, sarı lacivertlilere göre en önemli avantajıydı. Çekya ekibinin oyuncuları, özellikle blokta çok daha hızlı ayaklara sahipti. İş böyle olunca da Fenerbahçe HDI Sigorta’nın oynadığı hızlı toplar bile bloğa takıldı zaman zaman. Bu sezon sarı lacivertlilerin skor yükünü üstlenen ilk isim olan Wouter Ter Maat ve Thibault Rossard’ın ilk set yokları oynaması ve rakibin Ukraynalı orta oyuncusu Valerii Todua’nın file üzerinden adeta karşıya geçmesi, kafa kafaya giden ilk setin yitirilmesine neden oldu. Belki de set vermeden kazanılabilecek bir maçın kaderi değişti. Hollandalı pasör çaprazının ikinci sete muhteşem bir dönüş yapması ve Emre Batur’un beklenen oyununu oynaması ise hem kaptan Ulaş Kıyak’ın elinin rahatlamasını hem de setin son bölümünün rahat geçmesini sağladı. Oğuzhan Karasu’nun servis resitaliyle şenlenen üçüncü set ise temsilcimiz açısından oyunun nasıl oynanması gerektiğinin bir göstergesiydi adeta. Zira sürükleyici bir oyuncusu olmayan Budejovice, tam bir takım oyunu oynamasına rağmen rüzgarı yakalayamadığında nasıl dağılacağının sinyallerini veriyordu.

Ancak oyuna sonradan giren Slovak orta oyuncu Peter Ondrovic’in mükemmel oyunu, rakibin hiç yakalamaması gereken o rüzgara yeniden rastlamasına neden oldu. Filip Krestan ve Petr Michalek’in büyüyen performansına karşın set sonuna doğru saman alevi gibi çıkışlar yapmak, maçı 3 puanla tamamlamak için yeterli olmadı.

Aslında her iki takım da sınırlı bir formasyonla oynadı dünkü maçta. Hatta 3.setin tamamını ve 4.setin bir bölümünü dinlenerek geçiren Rossard’ın oyuna dönüşündeki diriliği bizim avantajımızdı. Ancak geçen sezonun en değerli oyuncusu Salvador Hidalgo’nun bu sezon bir türlü istenilen fizik kondisyon seviyesine gelememesi, final setinde ibrenin Çekya ekibine dönmesine neden oldu. Fizik güç kapasite farkını ortaya koyan Budejovice’nin köşe oyuncuları, maçı bir anda koparıp aldı. Dünyanın her yerine final setinin belirleyicisi olan köşe oyuncularının katkısı temsilcimizde %61,5(8/13) olurken konuk takımda bu oran %75(9/12) oldu. Bunun üzerine liberolar dahil sahanın en kısa oyuncusu olan Budejovice pasörü Miguel Angel De Amo, aslen iyi bir oyun ortaya koyan Rossard’ı durdurarak setin tek blok sayısını üretti. Böylelikle mağlubiyet kaçınılmaz olurken De Amo bu sayıyla maçın sonunda “En Değerli Oyuncu” ödülüne layık görüldü.

Budejovice’yi zafere götüren tek unsur fizik gücü değildi elbet. Çekya ekibinin oyuncuları, maalesef mental olarak da güçlüydü Fenerbahçe’ye göre. Ter Maat’ın çok kısa bir süre içerisinde (2’si ilk setin son 2 hücumu, 1’i ikinci setin başları) -daha önce görülmemiş bir şekilde- 3 kez geri alan ihlali yapması, bu mental zayıflığın bir belirtisi olarak görüldü izleyenlerce. Hollandalı skorerin yine 2.sette bir kez daha yaptığı ihlalin maçın hakemlerince -GDS’de açıkça görünmesine rağmen- çalınmaması, bizim şansımız olarak akıllarda kaldı.

Fark serviste görülüyor


“Voleybol servis ile başlar, onu iyi atan her zaman kazanır.”
Bu köşede zaman zaman tekrarladığımız bu cümle, antrenör eğitimlerinde de üzerinde durulan önemli bir yargıyı ifade eder. Güç voleybolu olarak adlandırılan günümüz oyununda, hele de erkek voleybolunda taktik sistemler son derece sınırlıdır. Dünyanın her yerinde de aynı şekilde uygulanır. Klasik 5-1, çift orta oyuncu, 4 numaraların geri hücumu ve özellikle de rakibin blok kurmasına fırsat vermeyecek seviyede hızlı paslara hücum. Peki bu standart sistemleri engellemenin ilk şartı nedir? Elbette rakibin file önüne iyi manşet getirmesini önleyecek etkili servisler. İşte batıda oynanan voleybol ile aramızdaki en önemli fark burada ortaya çıkıyor. 80’li 90’lı yıllarda yakındığımız fizik kapasite yetersizliği artık söz konusu değil. Zaman zaman dünyanın en üst seviye oyuncuları ile sürekli antrenman yapma, maç oynama şansına da sahip oluyoruz. Teknik imkanlarımız da (file, anten, top, ayakkabı, salon, vb.) Dünya standartlarında. O halde neden bu tarz basit takımlara dahi kolayca diş geçiremiyoruz? Benim kanaatim, o takımlar seviyesinde servisi bir türlü standart hale getiremiyoruz. Smaç servis atıyoruz, gün geliyor sahanın 2 metre dışına düşüyor, gün geliyor filenin altından geçiyor. Çoğu zaman rakibe ”Açık top saha antrenmanı” yaptırır kadar kolay gidiyor karşıya. Tenis servise dönüyoruz, filenin 1 metre üzerinde geçiyor karşıya. Top bir türlü “Floating” denilen havada dalgalanma hareketini yapmıyor ve rakip kolay manşet getiriyor. İşte bu konu üzerinde özellikle durmak gerekiyor.

35 kişi kendi arasında anlaşamaz mı?

Fenerbahçeli taraftarlar da diğer büyük kulüp taraftarı gibi yalnızca kadın takımlarını destekliyor. Erkekler üvey evlat adeta! Takım, Dünyanın kulüpler düzeyindeki en önemli turnuvasında ilk maçına çıkıyor, salon bomboş! Buz gibi bir ortamda salona gelen vefakar taraftarlar da kendi arasında ikiye bölünmüş durumda. Sahaya yakın yerde duran 15 kişilik bir grup bir şarkı söylüyor, aynı tribünde yukarıda duran 20 kişilik bir grup ise apayrı bir tezahürat! Salon zaten boş, desteği biraz daha fazla hissettirmek adına toplanıp aynı tezahüratı yapmak bu kadar mı zor?


Güler yüz gerginliği azalttı

Maçın hakemlerinin bize hatırı sayılır derecede yardım ettiğini söylemeliyiz. Elbette bu durum, rakip takım oyuncuları ve baş antrenörü Rene Dvorak tarafından pek hoş karşılanmadı. Ter Maat’ın ayağının çizgi üzerinde olduğunu gösteren kamera görüntüsüne rağmen sayıyı bize vermesi, hiçbir yerde çalınmayacak bir taşıma kararını bizim lehimize çalması, baş hakem Agnieszka Michlic’in tepki almasına neden oldu. Ancak gelen tepkilere sert bir tutumla cevap vermek ya da direkt kartlarına başvurmak yerine gerek kaptanlara, gerekse kenar yönetimlerine neşeli bir gülümseme ile karşılık vermesi, Polonyalı baş hakemin başa baş geçen maçın tansiyonunu her daim düşük tutmasını sağladı. Hele Michlic’in servis düdüğü çaldıktan sonra yardımcı hakem Michail Koutsoulas’ın Budejovice’ye mola vermesi ve Polonyalının bu karara uyarak molaya gitmesi, Fenerbahçe HDI Sigorta tarafının çok tepkisini çekebilecek bir uygulama idi. Ancak sarı lacivertliler ile kısa bir diyalog sonrası neredeyse kahkahalara boğulan kadın hakemin o görüntüsü, tansiyonu bir kez daha 0’a indirdi salonda.

Hidalgo’nun De Amo ile oyunun durduğu anlarda file önünde yaptığı İspanyolca kısa sohbetler ise sporun mücadele olduğu kadar dostluk da içerdiğini anımsatan güzel hareketlerdendi.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem

kkayhan@hotmail.com


Haberi Paylaş

Comments are closed.