Her anını tekrar…

Sevgili voleybolunsesi.com okuyucuları;

Ben Hakan Polat, Galatasaray FXTCR Erkek Voleybol Takımı oyuncusuyum. Sevgili Begüm Doğanay Süülker’den Sporcu Gözüyle köşesine konuk olmam için gelen teklifle birlikte, bu yazıda neler anlatabileceğimi düşünmeye başladım. Kendi gözümden hikayem, her anını tekrar yaşayabildiğim bir hikaye olsa da, voleybol hayatımın dönüm noktaları yaşamımın gidişatını değiştirdi.

Hayatımın üç dönüm noktası oldu. 1989 yılında doğduğum Kars’dan üç yaşında babamın işi nedeniyle Karadeniz Ereğli’ye taşındık. Bu taşınma gerçekleşmeseydi belki de voleybolla tanışmayacaktım. Burada okuduğum okulun beden eğitimi öğretmenin fiziksel özelliklerimi farkedip, voleybol antrenörü eşi Yavuz Barut’a durumdan bahsetmeseydi, Gelişim Spor’un nerede olduğunu hiç öğrenmeyebilirdim. Gelişim Spor altyapısında geçirdiğim iki yılın ardından, hayatımın ikinci dönüm noktası karşıma çıktı: Arkas Spor. Güneşli bir yaz günüydü; bu kadar iyi hatırladığıma ben bile şaşırıyorum. Arkas Spor’dan teklif almak tüm camiada ter döken herkesin hayal ettiği bir şeydi. Ama aynı zamanda erken yaşta ailemin yanından ayrılmam, tek başıma başka bir şehirde, İzmir’de yaşamam anlamına geliyordu. Kardeşlerim Burcu ve Erdem’in dahi itirazı kararımı etkileyebilirdi.

Altyapı yaşlarında şehir dışından teklif alan bir sporcu için bence en kritik nokta ailesinin, tüm ailesinin, desteğini almış olmak. İçinizde bir yan hala çocukken, öbür tarafta gerçek sorumluluklara sahip bir profesyonel olmanın ilk adımlarını atıyorsunuz. Ailenin desteği, spora ilgisi ve voleybol sevgisi oyuncu için işte bu iki nokta arasındaki dengeyi kurmak için çok önemli. Ben şanslıydım; tüm ailem 10 yaşındaki Burcu bile azami biçimde İzmir’e gitmemi desteklediler. Bu noktada, ailesinden aynı desteği görmeyen sporcu kardeşlerime şunu söylemek isterim: siz yine de çok çalışmaya devam edin. Yolunuz daha zorlu olacaktır, evet ama vazgeçmek hiçbir zaman çözüm değil.

İzmir maceram daha en başından başka maceralarda yanımda olacak insanlarla karşılaştırdı beni. Dönemin Arkas Spor A Takım Antrenörü, bugün ise armasını gururla taşıdığım Galatasaray Spor Kulübü’nün Voleybol Altyapı Koordinatörü olan Şükrü Yengil, bundan 11 yıl önce transferine kendisinin önayak olduğu, ilk şansı kendisinin tanıdığı bir çocuğun bugün yine kendisiyle birlikte Türkiye’nin büyük camiası Galatasaray ailesinin bir parçası olacağını düşünmüş müydü acaba? Şükrü Hocam’a vefa borcum kelimelerle tarif edilemez.

İzmir’e gitmem kararını ailecek vermiştik ama işin sorumluluğu temelde benimdi. Çok çalışmalı, başarı için gelişmeli ve neredeyse çocuk yaşta verdiğim kararımı sonuna kadar, yılmadan destekleyen ailemi de hayal kırıklığına uğratmamalıydım. 14 yaşında gittiğim Arkas Spor’daki ikinci yılımdan itibaren, Yıldız Milli Takım ve Genç Milli Takım kadrolarında görev alma şansım oldu. Aynı sıralarda, yaş gruplarında sayısız Türkiye şampiyonluğu yaşadım. Yaş gruplarında elde edilmiş başarıların her zaman A Takım seviyesinde sürdürülemediği bir gerçek. Bunu o zaman da biliyordum. Ancak benim için önemli olan, İzmir’e giderken hedeflemiş olduğum bu başarılara ulaşmaktı. Çok ama çok çalışarak, kolay kolay razı gelinmeyecek fedakarlıklarla ulaştım hedeflerime. O yıllarda bana yol gösteren, yardımcı olan Metin Başkır, Ali Umut Çürükoğlu, Osman Çakıray, Şevket Kılıç, Tamer Çamlıbel, Yavuz Barut ve İsmail Yengil’e özellikle teşekkür etmek isterim. Hayatınızın, profesyonel yaşantınızın yol taşlarını döşeyen insanlara hep birden teşekkür etmek her zaman ele geçen bir fırsat değil; anlayışınıza sığınıyorum. Hedeflere ulaşmak konusunu biraz açmak gerekir: kendi adıma “doğru” ve “çok” çalışmanın bir arada verim verdiğine inanıyorum. Türkiye Milli Takım forması her sporcunun hayalidir. Ben de bu hayale ulaşabilen, bu zevki tadan sayılı oyunculardan olmaktan gurur duyuyorum. Elbette yaş gruplarında giyilen milli takım formasından sonra çok ter dökmem gerekiyordu, en iyilerin arasında yer alabilmek için. Arkas Spor’dan sonra Konak Belediye takımında iki sezon geçirdim. Birinci ligdeki ilk sezonumda, sezonun en çok blok yapan sporcusu olmak bana A Milli Takım formasını terletme onurunu getirdi. Bu süreçte antrenörlerim Aykut Lale ve Aykut Aydın gerek teknik gerekse taktik anlamında hep yanımda oldular. Bireysel gelişimimle yakından ilgilendiler. O dönemde bu anlamda yardım alabileceğim kimse yoktu etrafımda. Bir sporcu için antrenörün takımla ilişkisi çok büyük önem taşır. Ancak sporcunun kişisel gelişimine de önem veren bir antrenörle ve ekiple çalışmak sporcunun o takımda oynadıktan sonraki dönemlerinde de kritik etkiler bırakır diye düşünüyorum.

Hayatımın üçüncü dönüm noktası, ki hala o dönemeçteyim, büyüklüğü tartışılmaz Galatasaray Spor Kulübü camiasına katılmak oldu. Galatasaray’dan önce, haberi ailemle paylaştığımda nasıl bir coşkuyla sevindiklerinden bahsetmek isterim. Belki sıradan bir röportaj cümlesi olacak ama yine de, ailemin desteği olmadan bu yolda ilerlemem mümkün olmayacaktı. Her gün şükran duyuyorum, hem onlara hem de yanımda olan herkese.

Büyük kulüpte oynamak sporcular üzerine fazladan sorumluluk getiriyor, hatta bazen çok yorucu olabilir gibi görünüyor olmalı. Ben Galatasaray’da kendi adıma samimiyet, dürüstlük ve yakınlık buldum. Şerefli bir sorumluluk taşıyoruz, armamızı. Takımca iyi şeyler yapacağımızı düşünüyorum. Uyumlu bir takımız. Kaptanım Selçuk Keskin başta olmak üzere, takımdaki tecrübeli sporcular uzun zamandır Türkiye 1. Voleybol Ligi’nde oynayan, kendini kanıtlamış sporcular. Genç sporcularımızsa ya Galatasaray Altyapısı’ndan yetişme, ya da altyapı gruplarında Galatasaray’a gelmişler. Sporcu olarak yetişmiş gençler hepsi. Her geçen gün daha iyi olacağımıza ve Galatasaray’ı daha iyi yerlere taşıyacağımıza inanıyorum. Bunun için ter dökeceğiz.

Sporcu hayatı, günde iki antrenman, bir top peşinde, başka da bir şey yapmayan insan hayatı zannediliyor bazen. Her ne kadar geçtiğimiz yıllarda ülkemizde spor kültürü branşlara yayılmaya başladıysa da hala ne kadar disiplin isteyen bir alan olduğunun farkında olunduğunu sanmıyorum.

Benim hikayem ana hatlarıyla bile bu kadar uzun. Bugün televizyonda, sahada görülen, hikayeleri çok daha uzun nice sporcular, ağabeylerim, ablalarım var. Hiçbirimiz olduğumuz yere oturarak gelmedik. Antrenman arasında ders çalışıp, işimizi bahane etmeden dış dünyada da başarılı olmak için uğraşıyoruz. Ben halen Ege Üniversitesi’nde Voleybol Antrenörlüğü 4. Sınıf öğrencisiyim. Gülbin Nalçakan hocam bilir, iki ayrı şehirde akademi-iş hayatı sürdürmek hiç kolay olmadı, olmuyor. Sağolsun, desteklerini hiç esirgemedi. Demek istediğim şu; ben voleybol oynamayı çok seviyorum. Hep çok sevdim. Gelişimimi sürekli kılmak için elimden geleni yaptım. Hala da her bir hatayı gelişim için fırsat görüyorum. Hayatınız, onula çok sevdiğiniz şeyi birleştirdiğinizde, bunun için çok çalıştığınızda, biraz şansınız ve bolca manevi desteğiniz de varsa, arkadaşlarınızla paylaştığınız, ilgi alanlarınız olan, bazen, çok çok nadir de olsa tembellik edebildiğiniz, dünyayı tanıdığınız, izlemenin tadını çıkarabildiğiniz ve sağlıklı olmanın yaşam biçiminiz olduğu bir hayat haline gelebilir.

Kendimce voleybolun yaşamımdaki yerini anlatmaya çalıştım. Sürç-i lisan ettiysem affola. Bu zorlu ama çok güzel yaşamın en büyük parçası olan sahada, bizi desteklemeye tüm voleybolseverleri davet ediyorum. Voleybolunsesi.com okuyucularına sevgi, saygı ve selamlarımla.

Hakan Polat
Galatasaray FXTCR


Haberi Paylaş

Comments are closed.