“Milli göreve her zaman hazırım”

Üç kulvarda şampiyonluk yarışını sürdüren Türk Hava Yolları’nın kaptanlığını üstlenen Şeyma Ercan ile bir araya gelerek hedeflerinden örnek aldığı isimlere, voleybola bakış açısından kariyerinin dönüm noktası olarak gördüğü anlara ve milli takımla ilgili düşüncelerine kadar birçok konuya değindiğimiz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Geçtiğimiz yaz A Milli Kadın Voleybol Takımımızın geniş kadrosunda yer almaması hakkında da konuşan başarılı smaçör, rakip olarak oynarken en çok zorlandığı oyuncuyu da açıkladığı röportajda voleybol yaşantısı ve günlük hayatıyla ilgili tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

Voleybola başladığın dönemde kurduğun hayal ile şu an bulunduğun konumu karşılaştıracak olursan neler söylersin?

Voleybola ilk başladığımda tabi ki ilk başlarda sadece keyif almak için ya da güzel vakit geçirmek, sosyalleşmek ve spor yapmış olmak için başladığımı söyleyebilirim. Çok büyük bir hedefle başladığımı söyleyemem çünkü o küçük yaşlarda böyle bir dünyanın olduğunun da açıkçası farkında değildim. Voleybolun bu kadar profesyonel oynandığının ve iş olarak da görüldüğünün çok fazla bilincine varmamıştım. O yüzden ilk dönemler dediğim gibi sadece güzel vakit geçirmek için ve eğlendiğim, keyif aldığım şeyi yapmak için başladım. Sonrasında yaş ilerledikçe ve takım olarak da daha üst seviyeye ulaştıkça bazı şeylerin olabileceğine inandım çünkü kendim oynarken de fark ediyordum ki gerçekten çok çalışırsam ve çok inanırsam belli bir seviyeye gelebilirim. O andan itibaren daha dört kolla sarıldım diyebilirim ama tabi ki o zamanlar da “İyi bir voleybolcu olmak istiyorum.” şeklinde bir düşüncem vardı. Bu seviyelere gelebileceğimi o zamanlar hayal etmiyordum açıkçası. 

Hangi anı veya seçimini kariyerinin dönüm noktası olarak görüyorsun? Kariyerinin geride kalan bölümüne dönüp baktığında pişmanlık duyduğun bir seçimin oldu mu?

Kariyerime dönüp baktığımda şu an hangi yıl olduğunu söylemek istemiyorum ama benim için gerçekten çok zorlayıcı bir sezon vardı ve küçük yaşlarda tecrübe ettiğim bir sezondu. O sezon benim için gerçekten çok zor geçmişti ve bende “Keşke o seçimi yapmasaydım.” dediğim bir an olarak kaldı. Bütün bir yılı öyle geçirmiştim ama sonrasında benim için çok daha güzel bir şey oldu. Hep şuna inanıyorum: “Her şerde vardır bir hayır…” O yüzden pişmanım diyebileceğim bir seçimim olmadı çünkü benim için sonu çok güzel ilerledi. 

Dönüm noktası da aslında benim voleybola başlama hikayem… Aslında voleybol oynamak istiyorum kafasında değildim, hep derslerine odaklı bir çocuktum. Ablamlar voleybol oynuyorlardı, ben bir gün onları izlemeye gittiğimde antrenörün teşvik etmesiyle başladım. Başlangıcımda voleybolcu olma isteği ise söz konusu değildi, o antrenörün olduğu antrenmana gitmeseydim belki voleybola başlamayacaktım. Dönüm noktası olarak o gün o antrenmanı izlemeye gitmiş olmamı diyebilirim. 

Türk Hava Yolları’nda takıma yeni katılan birçok isim oldu, bu sezon hedefler neler ve sizin için sezon nasıl ilerliyor?

Bu, benim Türk Hava Yolları’ndaki beşinci sezonum. Türk Hava Yolları’nda her sene gayet güzel bir ekip kuruluyor ama bu seneki takımla gerçekten en keyif aldığım sezonlardan birini geçiriyorum diyebilirim. Çünkü takımın atmosferinden, hem staff hem de kızlar olarak birbirimizle olan uyumumuzdan son derece memnunum. Takımda çok güzel bir arkadaşlık var. Bu sezon çok kaliteli oyuncular da katıldı aramıza. Hedefimiz ligi ilk üç içerisinde bitirmek, çok zor olacak evet farkındayız ama bunun için çok çalışıyoruz. 

Bir de CEV Kupası yolculuğumuz var, orada da zorlu rakipler var ama bu takıma bir Avrupa Kupası yakışacağını düşünüyorum. İnşallah kupayı ülkemize getirebiliriz. 

Marcello Abbondanza ile hem Fenerbahçe’de hem de Türk Hava Yolları’nda çalıştın, beraber altıncı sezonunuz oluyor. Abbondanza nasıl bir antrenör, gelişimine özellikle hangi yönlerden katkısı oldu?

Marcello, zor bir antrenör ama bence iyi bir antrenör. Bizim ilişkimiz nazar değmesin iyi, aslında birbirimizin dilinden anlamamız biraz zaman aldı ama o uyumu iyi bir şekilde yakaladığımızı düşünüyorum. Bir de şu an kaptan olduğum için çok daha fazla iletişim içerisindeyiz, birbirimizi anladığımızı dolayısıyla iyi anlaştığımızı düşünüyorum. Güzel bir iletişim dili kurduk o yüzden gayet iyi gidiyor. Marcello, gerçekten mükemmeliyetçi bir antrenör; asla yetinmiyor, hep daha fazlasını istiyor. Ve olayları da birazcık negatif yönden görmeye meyilli bir antrenör o yüzden onu da destekleyerek “Marcello, bak iyi yapıyoruz, iyi gidiyor aslında…” şeklinde yaklaşıyoruz. Bu özelliği zorlayıcı ama elbette geliştirici de oluyor. 

Forma giydiğin takımlarda sevilen bir oyuncu ve uyumlu bir kişilik olman hakkında ne düşünüyorsun? “Her takıma lazım bir sporcu” olarak görülmen hakkında neler söylersin?

Benim karakterim bu şekilde, ben dışardaki hayatımda da böyle olduğum için ekstra bir çaba sarf etmiyorum. Hani insanlarla çok iyi olayım falan diye özel olarak bir davranışım da yok. Ben normal karakterimi ortaya koyuyorum, onlar da sağ olsunlar beni seviyorlar. (Gülüyor)

Türk Hava Yolları’nda kaptan olarak üçüncü sezonunu yaşıyorsun, bu görevin ilk verildiği zaman ile şu ana baktığında sende bir değişim yarattığını düşünüyor musun? Kendinden yaşça büyük isimlere kaptanlık yapmak neler hissettiriyor?

Kaptanlık yaptığım ilk sezonki Şeyma ile bu seneki ben arasında fark olduğunu düşünüyorum. Ben genelde de olgun bir sporcuydum ama kaptanlık, insanın üzerinde daha fazla sorumluluk ekliyor o yüzden hem oyundan düşmemek ve takımdakilere destek olmak açısından sahada mental olarak daha güçlü kalmamı sağladı hem de kendi oyunumu geliştirmem açısından bana çeşitli faydaları oldu. 

Takımdaki herkes her şeyden önce çok uyumlu, evet benden büyükler de var ama onlar da o kadar tatlı ki “Ben onlara kaptanlık yapıyorum” gibi bir düşüncem olmuyor. Biz belli kurallar çerçevesinde herkesin birbirine destek olduğu güzel bir uyum yakaladık, onu devam ettiriyoruz. Onlar da bana hiç zorluk çıkarmıyorlar, hiç negatif bir durumla da karşılaşmıyorum. Bu sebeple, takımda kaptanlık yaparken zorlanmıyorum diyebilirim açıkçası. 

Tokyo 2020 ile olimpik sporcu olma heyecanını yaşadın, profesyonel bir voleybolcunun mücadele edebileceği en üst seviye platformda bulunmak nasıl bir duyguydu? Orada yaşadığın unutulmaz bir anını anlatabilir misin?

Olimpiyatlara gitmek benim hayalimdi, hatta küçüklüğümde il karmalarının olduğu dönem çok net hatırlıyorum. Antrenörlerden biri hepimize tek tek ilerdeki hedefimizi soruyordu. Ben o zaman “Olimpiyat” ne demek bilmiyorum belki ama “Olimpiyatlara gitmek.” demiştim. Bu mesela sonradan aklıma geldi, Tokyo’ya giderken kendi kendime “Böyle böyle bir olay olmuştu.” diye düşündüm. Tabi insanın hayalini gerçekleştirmesi çok güzel ki biz pandemi döneminde denk geldik ama o hali bile şahaneydi. 

Unutamayacağım an tabi ki Kore maçı… Çok kötüydü, herkesin yıkıldığı bir maçtı. Ellerimizden kayıp giden bir şanstı, herkes çok üzgündü zaten ama bu voleybol, sporun içinde ne yazık ki böyle durumlar da oluyor. 

A Milli Kadın Voleybol Takımımızın geçtiğimiz yazki kadrosunda yer almayacağını öğrendiğinde neler hissettiğini hatırlıyor musun, ligin o sezonki en yüksek yüzdeyle servis karşılayan yerli smaçörü olarak böyle bir kararı bekliyor muydun?

Aslında geçen sene kadroda olmayacağımı içten içe biliyordum, öyle bir durumu hissetmiştim. Milli takım forması benim hep gururla taşıdığım bir forma, o takımda olmayı her zaman çok seviyorum. Antrenörün o anki kadro seçiminde bulunmamak tabi ki beni üzdü ama sonuçta profesyonel bir iş yapıyoruz. O yazki turnuvaları belki o kadroyla geçirmek istedi, o yüzden elbette saygı duyuyorum. 

Peki milli formaya veda gibi bir kararın söz konusu mu?

Hayır, tabi ki milli göreve her zaman hazırım. 

Bugüne kadar birçok önemli smaçörle yan yana oynama fırsatı buldun, birlikte aynı sahayı paylaştığın isimleri spesifik olarak düşünecek olursan özellikle hangilerinin sana ne yönden faydası olduğunu düşünüyorsun?

Gerçekten düşündüğümde hep en iyi, en kaliteli Türk ve yabancı oyuncularla birlikte çalıştım. Mesela Esra ablanın (Esra Gümüş Kırıcı) kaptanlığını çok beğeniyordum -ne haddime beğenmekse- zaten çok da seviyorum. O yüzden mesela onun karakterinden feyzaldım diyebilirim. Mesela Jordan Larson ile oynamıştım, birlikte çok çalışıyorduk. Onun manşet tekniği zaten muazzamdır, oyunu okuma ve manşet tekniği anlamında da çok yardımı oluyordu. 

Birlikte oynadığım her oyuncudan bir şeyler kapmaya çalışıyorum çünkü onlar çok tecrübeli ve farklı farklı seviyelerde çok önemli işler başarmış isimler. Herkesin farklı kendi kişisel özelliği olduğu için iyi özelliklerini görüp kendime katmaya çalışıyorum. 

Sence voleybolda önemli olan “potansiyel” midir yoksa “ortalama performans” mıdır, bu konuya bakış açın nedir?

Bence en önemlisi istikrardır, potansiyel olup ona ulaşamamaktansa her maç belli bir seviyede oynayıp en azından neler yapabileceği göstermektir. Bir maç çıkıp 40 sayı alıp diğer maç -20’de bitirendense öyle olmayan oyuncuyu daha çok tercih ederim. Bana daha az hata yapan, daha stabil oynayan, daha takım için oynayan oyuncular daha yararlı gibi geliyor.

Özellikle smaçör pozisyonunda altyapıdan gelen isimlerin çok azının en üst seviyede şans bulabildiğini ve çoğu takımın bu mevkide yabancı oyunculara daha çok güvendiğini görüyoruz. Bu durumu sebepleriyle birlikte nasıl değerlendirirsin?

Voleybolda hücum yükünü genellikle köşelerin ve pasör çaprazının çekmesi sebebiyle genelde takımlar bu pozisyonlara yabancı oyuncu koymayı tercih ediyor. Bu da tabi ki Türk oyuncuların forma şansı bulması için zorlayıcı şartlar oluşturuyor. Genç sporcuların oynayarak kendi performanslarını geliştirebilecekleri takımlarda bulunmaları gerekiyor çünkü o maç tecrübesi gerçekten çok başka bir şey…

Antrenmanda evet “İyi antrenörlerle çalışılıyorum, güzel antrenman yapıyorum, kendimi geliştiriyorum.” diye düşünüyorsun ama maçta edindiğin tecrübe hiçbir şeyde yok. Tamamen oynayabilecekleri kulüplere gitmeleri ve gerekirse şehir dışı veya yurt dışı fikrini de göz önünde bulundurarak neresi olursa olsun oynayabilecekleri kulüpte olmaları onlar için çok faydalı olabilir.

Peki spor yaşamının kalan bölümünde senin yurt dışı deneyimi yaşama düşüncen var mı, varsa özellikle hangi ligde yer almayı istersin?

Ben açıkçası kaptan olduğum takımda mutluyum o yüzden tabi hayat bu ne gösterir bilemiyorum ama şu an için burada devam edebilirim gibi görünüyor. Yurt dışı fikri oluşursa da İtalya Ligi şeklinde düşünebilirim. 

Günlük rutinini planlarken nelere dikkat ediyorsun, voleybol senin hayatının neresinde? Şeyma Ercan voleybol dışında neler yapmaktan keyif alır?

Valla voleybol ister istemez hayatımın tam merkezinde. (Gülüyor) Marcello çok fazla mesai isteyen bir antrenör, toplantılarımız her gün bir saat sürüyor, onun dışında antrenman sürelerimiz de uzun. Açıkçası voleybol dışında bir şeyler yapmaya gerçekten çok fazla vaktim kalmıyor. Köpeğim var, onunla ilgileniyorum; kendi çapımda yemek yapmayı seviyorum. 

Kısa Kısa:

“Küçükken hayranıydım, takım arkadaşı oldum” diyebileceğin sporcu?

Neslihan Demir Güler

Rakip olarak oynarken en çok zorlandığın isim?

Tijana Boskovic

Üç kelimeyle Türk Hava Yolları?

Aile, huzur, hedef.

İzlerken en keyif aldığın dizi?

Friends

Smaçör olmasaydın hangi pozisyonda oynamak isterdin?

Libero

Bir araya geldiğin en ünlü isim?

Novak Djokovic

“Efsane” diyebileceğin bir sporcu?

Roger Federer

“Birlikte oynamadım ama oynamak isterdim” diyebileceğin bir pasör?

Maja Ognjenovic

Hayatın sana öğrettiği en büyük yaşam tecrübesi?

Ben artık şuna inanıyorum, bir olayda gerçekten çok zorlandıysam ve “Neden bu oluyor?” diye düşündüysem sonrasında hep bana güzel kapılar açıldı. O yüzden olaylara artık çok karamsar bakmamaya çalışıyorum çünkü diyorum ki bu şekilde olduysa vardır bir hayır… Artık bu kafadayım diyebilirim.

Haberi Paylaş

3.744 thoughts on ““Milli göreve her zaman hazırım”

  1. kaan says:

    şeyma göreve hazır olabilir ama ben bir voleybol sever olarak şeymanın milli takım için yeterli olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. hande şeyma saliha meliha!! kesinlikle milli takım oyuncuları değil!!! yerli smaçörler içinde en iyisi neriman özsoydur ki milli takımda, en sıkıntılı olduğumuz pozisyon da, senelerdir sırf birilerinin egosu yüzünden (ki en büyük muhalifi de kurtaran mumcudur) nerimandan faydalanmıyoruz!!bu milli takım için çok ama çok büyük bir skandaldır!!! neriman tecrübesiyle bu takımda elini kolunu sallaya sallaya oynar. latin amerika uzak doğu avrupa voleybollarını gayet iyi bilir. minasta lig şampiyonluğu japonya da imparatoriçe kupası şampiyonlukları gördü. neredeyse tüm kıta voleybollarını bilen bir oyuncudan yararlanmamak tek kelimeyle skandaldır!!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.