Reid Priddy: “Halkbank’a katkı yapabileceğimi düşünüyorum”

Sitemiz dış haberler editörlerinden Murat Çolakoğlu Halkbank’ın yeni yıldızı, ABD Erkek Milli Takımı’nın en iyi oyuncularından biri ve erkek voleybolunun bugüne kadar gördüğü en komple ve çok yönlü oyuncusu William Reid Priddy ile lig maçlarının başlamasına çok kısa bir sure kala biraraya geldi. Yıldız oyuncuyla göz kamaştırıcı başarıları, Olimpiyat tecrübesi ve altın madalyası, ABD Erkek Milli Takımı’ndaki geleceği ve Halkbank’taki ilk sezonu hakkındaki düşüncelerini sorduk.

Siz değerli Voleybolunsesi okuyucularımızın önünde, başarılı olduğu kadar mütevazi olan Olimpiyat altın madalya sahibi Reid Priddy’e yoğun antreman programı içinde bize vakit ayırdığı için teşekkür ediyor ve onun hırslı, kusursuz ve inatçı oyununu Türkiye’de izlemenin bizim için büyük bir keyif olacağını belirtmek istiyoruz.    

-Öncelikle klasik bir soruyla başlayalım: Voleybola nasıl başladın?
15 yaşındayken voleybola başladım. Okulda çeşitli spor aktiviteleri mevcuttu. Tüm spor dallarıyla ilgilenebiliyorduk ancak voleybol oynadığımda çok daha özel bir aidiyet hissettim. Okul takımına girmek için seçmelere girdim. Oynadıktan sonra da çok eğlendiğimi farkettim ve ondan sonra hep devam etti.

“Voleybola geç başladım”

-Sonra ilk resmi şampiyonluk kupanı Arizona’da lisede kazanıyorsun.
Evet, 17 yaşındaydım. Mezun olmadan önceki yıldı. Eyalet şampiyonluğunu kazanmıştık hatta o yıl.

-Daha sonra da Kaliforniya’da Loyola Marymount Üniversitesi’nde okul tarihinin seçilen ilk All-American* oyuncusu oluyorsun. Bunun gibi birçok ödül kazanıyorsun. Gelecekte böyle bir oyuncu olmanın ilk sinyalleri olarak alabilir miyiz o ödülleri sence?
Voleybola geç başladığımı söyleyebilirim. O başarıyı yakalamış olsam da, voleybolun beni nereye götüreceğini ne bilebiliyor ne de anlayabiliyordum. Sadece oynamaktan keyif aldığımı ve oynadıkça daha da iyi olduğumu biliyordum. O yüzden sanırım içimdeki daha iyi olma arzusu ve dürtüsü beni şu an olduğum noktaya getirdi.

-Gençliğinde kendine örnek olarak aldığın veya birlikte üniversitede oynadığın oyuncular voleybola senden daha mı erken yaşta başlamıştı?
Amerika’da voleybolun en temel sorunlarından biri çok fazla görünürlüğün olmaması. Oynayan birini örnek alman çok zor çünkü müthiş oyuncuların hiçbirini oynarken göremiyorsun. Tabii ki takım arkadaşlarım veya başka takımlardaki iyi oyunculardan kendime bir şeyler katmaya çalışıyordum. Ancak ne zaman ki milli takımda oynamaya veya İtalya’da profesyonel ligde oynayıp yüksek seviyedeki voleybolu deneyimleme fırsatı buldum,  o zaman sporun en büyük oyuncularını görme fırsatım oldu.

“ABD’de profesyonel voleybol liginin olmayışı bir dezavantaj”

-1999 Pan Amerika Oyunlarında ilk kez milli takımda oynamaya başlıyorsun. Daha sonrasında Sydney’e gitmek için hazırlanan aday kadroda yer aldın ama girmedin. Biraz o süreçten bize bahsedebilir misin?
1999 Pan Amerika takımı genç oyunculardan kurulu bir ekipti. Giba gibi yıldızların olduğu Brezilya’nın birinci takımı ve yine Küba gibi bir yıldızlar topluluğuna karşı mücadele etmiştik. Gerçek voleybolla tanışmıştım ilk kez. Sonrasında, üniversite için oynamayı bırakıp sadece milli takım ile antreman yapabilir ve Sydney’e gitmek için kendime bir şans yaratabilirdim ama takıma gitmem için hiçbir garantim de yoktu. Daha iyi bir şansım olurdu ama bu fırsatı o an için değerlendirmeyip okulu bitirmeye karar vermiştim.

-Yani sence Amerika’da profesyonel bir voleybol liginin olmayışı dezavantaj mı?
Kesinlikle bir dezavantaj. Benim gibi oynamaya devam etmek isteyenleri oldukça zor bir durumda bırakan bir sistem. İyi bir voleybolcu olmak için hem çok ciddi bir yaklaşımınız olmalı hem de çok genç bir yaşta çok iyi olmalısınız çünkü bir lig yok. Bu sistem Amerika’ya öyle bir zarar veriyor ki 25, 26 beya 27 yaşlarına gelene kadar Amerikalı oyuncular en iyi performanslarına ulaşamıyorlar. Ya da o zamana kadar çoktan bir bankada işe girmiş oluyorlar veya başka işlerle uğraşıyorlar. Sorun tam olarak şu aslında: daha çok oyuncunun voleybol oynamasını sağlayamamak içinden oyuncu seçilebilecek daha geniş bir havuzumuz olmasını engelliyor.

 “ABD bir takım gibi oynamayı çok iyi beceriyor”

-2003’e doğru ABD milli takımının vazgeçilmezlerinden olmuştun. 2004’te de Atina’da bronz madalyayı son anda kaçırmıştınız. Daha önceden voleybola geç başladığını söylemiştin. Geç başlasan da çok kısa bir sürede voleybolun en üst noktasına tırmanmayı nasıl başardın?
2001 itibariyle Amerika milli takımı kadrosunda yer alan bir oyuncu olmuştum. 2002’de Dünya Şampiyonası ve Atina’ya yolculuk başladı. Bu süreçte çok şey öğrendim. Atina ilk Olimpiyatımdı. Organizasyonun büyüklüğüne farkına varıyorsunuz her şeyden önce. Kazanmak için ne gerektiğini öğreniyorsunuz. Yunanistan’ı bir sonraki sefer nasıl hazırlanmam gerektiğine dair çok açık bir resimle terketmiştim. Bunun yanında Oyunlar sırasında ulusal takımın benim için önemini daha da çok kavradım.  Olimpiyatların önemini ve ne kadar özel olduğunun farkına vardım. Bu benim için çok önemliydi çünkü ulusal takımda ve yurtdışında her yıl oynamak çok fedakarlık gerektiren bir şey. Ailenizden ve arkadaşlarınızdan uzaktasınız. Kaliforniya’dan Kolorado’ya taşınmak zorunda kalmıştım. Ne yapmam gerektiğinin, bunun için ne kadar heyecanlı olduğumun ve bu değişimin benim için iyi olduğunun farkına varmıştım.  2005’e girerken ve tüm 2008’e gittiğimiz o hazırlık sürecinde Olimpiyatlara nasıl hazırlanılması gerektiğine dair oturmuş bir perspektif ve anlayışım oluşmuştu.

-Her ülkede milli takım için oynamak hem de bunu Olimpiyatlarda tecrübe etmek kuşkusuz çok büyük bir onur. Ancak gözlemlediğim kadarıyla Amerikalı her oyuncunun yaklaşımı bile tüm ülkelerden çok daha farklı ve profesyonel. Sence bunun nedeni ne?
Voleybolu meslek olarak seçmiş kişiler ve bunu iyi bir şekilde yapabilenler ülkesinin çok dışında yaşıyorlar. Bu benim oynamaya başlayalı 13. yılım. Ülkemden çok dışarıda vakit geçirdim. Bu yüzden birlikte oynamak, kendi dilini konuşmak ve ülkeni temsil edebilmek çok özel bir şey. ABD milli takımının da en önemli özelliklerinden biri bunu iyi yapıp takım gibi oynayabilmesi.

-Evet, kesinlikle. En çok övgü aldığınız özelliklerinizden birisi.
Bu yüzden takım olarak oynamak konusunda çok iyiyiz. Amerikalıların dışarıda çok iyi oynama gibi bir ünleri var. Hatta belki de diğer tüm ülkelerden çok bunu en iyi Amerikalılar yapıyor bile diyebiliriz. Çünkü iyi oynayamazsak, işimiz yok demektir. Dolayısıyla iyi oynamak zorundayız. Bazı ülkelerde bir yıl ortalama bir oyun oynayıp bir sonraki yıl başka şehirde bir takıma transfer olabiliyorsun. Ancak Amerikalılar bir yıl kötü oynarsa, gelecek yıl işimiz yok demektir.

“McCutcheon kalsaydı, son 4 yıl çok daha farklı olurdu”

-Sonrasında Hugh McCutcheon ile en büyük zafere ulaştığınız Pekin’e uzanan süreç var. Amerika milli takımı ile ilgili en önemli detaylardan biri belki de en doğru zamanlarda zirveye ulaşmanız. Tam Olimpiyatlar öncesi örneğin 2008’de Dünya Ligi’ni kazanmıştınız. Pekin’de McCutcheon’ın başına gelen tüm talihsiz olaylara rağmen, takım birlikte oynamaya devam edebildi. Bu mükemmel başarıya nasıl ulaştınız takım olarak?
Bence Hugh McCutcheon voleybol tarihinin en iyi antrenörlerinden biri. Çok özel bir antrenör çünkü oyunu sadece tekniğiyle öğretmekle yetinmiyor ama aynı zamanda oyuncularla en etkili bir biçimde konuşarak onları anlayabiliyor. 4 yıllık dönemin en başında takım olarak hedeflerimizi yazdık. O zaman oyuncular olarak bunun biraz gülünç olduğunu düşünmüştük. Ancak şimdi geriye bakınca Olimpiyat Oyunlarını kazanmak istediğimizi bir hedef olarak kağıda dökmek çok önemliydi. Kağıtta nasıl bir şekilde kazanacağımız ve nasıl savşaçı bir şekilde takım olarak oynayacağımız yazıyordu. Sonra her gün antremanlarımızı ve maçlarımıza baktık, kendimizin nerede olduğuna baktık. Bence McCutcheon 2009, 2010, 2011 ve 2012’de de antrenörümüz olarak kalsaydı belki de Brezilya’nın uzun bir süre gösterdiği dominant güce rakip olabilirdik. Kesinlikle son 4 yıllık dönemimiz çok farklı olurdu çünkü çok özel, çok ciddi ve kendimizi olabileceğimizin en iyisi olmaya adadığımız bir antreman kültürümüz vardı.

-O dönemde sahaya çıktığınızda bile yüzlerinizden o konsantrasyon ve kendini adamışlık belli oluyordu.
Evet, onun gitmesine çok üzülmüştük. Bu son dört yıl çok zordu çünkü kültür çok farklıydı.

-Belki de takım Alan Knipe’ın kültürüne, tekniğine ya da stratejisine adapte olamadı.
Çok farklı bir kültürdü. Şimdi umarım Doug Beal milli takım için doğru kumaşı bulur çünkü bence erkek voleybolunda en önemli rol antrenöre ait. ABD’de erkek voleybolunun yaşadığı tüm sorunlara rağmen, hala mükemmel oyuncular var. Bir gün ABD Milli Takımını sadece Olimpiyat yılında mükemmel değil, bir sonraki yıl da, ondan sonraki yıl da Dünya Şampiyonası’nda ve sonra Dünya Kupası’nda mükemmel görmeyi çok istiyorum. Doug Beal’dan Hugh’e sonra Alan’a kadar çok antrenör değişikliği oldu. Şimdi yeni bir antrenör gelecek. Bu değişiklikler yüzünden tutarlılık yakalamak çok zor oldu.

-1984’ten 1992’e kadar iki Olimpiyat altın madalyası ve bir bronz madalya kazanan Amerika Erkek Milli Takımı kuşkusuz bir efesaneydi. Senin de parçası olduğun, birçok final oynayan ve kupa kazanan, Olimpiyat altın madalyası kazanan bu jenerasyon için de aynısını söyleyebilir miyiz sence?
Bence kazanacak gibi hazırlanmıyorsan, kazanamazsın. Şans eseri kazanamazsın. Tek bildiğim bu.

“Amerika Milli Takımının yeni antrenörü kim olacak merak ediyorum.”

-Facebook sayfanda Londra Olimpiyatları sonrasında yayınladığın mesajın acı tatlı bir tat bırakmıştı ama tüm hayranlarını da kalbinden yakalamıştı. Amerika Milli Takımına vedan olarak mı almalıyız o mesajı?
Hayır, bir veda değildi. Böyle değerlendirmiyorum o mesajı. İlk kez bu milli takım deneyimimde Amerika’nın gerçek anlamda bizi takip ettiğini fark ettim. Oyunlarımız canlı yayınlanıyordu, izleyiciler bizimle iletişime geçiyordu ve bizim yaşadığımız heyecanı onlar da yaşıyordu. Dolayısıyla gelecek benim için ne gösterir bilmeden bizi destekleyenlerle iletişime geçme ihtiyacı hissettim. Artık ben yokum demiyordum. Sadece tüm destek için müteşekkir olduğumu söylemek istemiştim. Kaybetmiştik ve iyi oynamamıştık. Çok büyük bir hayal kırıklığıydı hepimiz için. Bizi takip edenlerin de bir oyuncudan teşekkür duyma hakları vardı.

-Yani milli takımı henüz bırakmadın ve milli takım sezonunda da seni izlemeye devam edebileceğiz, değil mi?
Beni milli takımın hangi formasında göreceğinizden emin değilim. Bir formada göreceksiniz ama bu spor salonu mu olur plaj mı – henüz bilmiyorum.

-Çok iyi bir plaj voleybolu geçmişinin de olduğu aşikar. AVP (Voleybol Profesyonelleri Kurumu) Turu’nda oldukça iyi bir performans da gösterdin. Plaj voleybolu oynamandaki motivasyon kaynağın neydi?
Daha gençken gördüğüm ilk şeylerden biri plaj voleyboluydu. Bu yüzden üniversitedeyken bile plaj voleyboluna kariyer yolu olarak bakmıştım çünkü bir yandan da Avrupa’da oynayamadığın tek şey oydu. İtalya Ligi’nde bir anda oynamaya başladım ve şu an çok mutlu olduğum bir kariyer yolu açıldı önümde. Şimdi 2 yaşında bir oğlum var. Hep daha profesyonel ve rekabetçi plaj voleybolu oynamak istedim ama spor salonlarında oynanan voleybol hep daha iyi bir iş oldu. Ancak hala memnunum salon voleybolu oynamaktan. ABD Erkek Milli Takımının yeni antrenörü kim olacak diye bekliyorum tabi. 

-Bu durumda ABD Erkek Milli Takımının yeni antrenörü ulusal takımda devam etme kararında önemli bir faktör olacak diyebilir miyiz?
Evet. Son birkaç hafta formda kalmak için plaj voleybolu da oynadım. Daha önce Olimpiyatlarda oynamış birkaç arkadaşla oynadım. Fransız ve Kanadalı bir ekibe karşı oynadık. Bir yandan da FIVB Dünya Turu nasıl olur diye değerlendirmeye çalışıyorum. Çok ilginç geliyor bana. Bu sezonun sonunda hangi yönde gideceğime dair daha çok fikrim olacak sanırım.

-Biraz da kulüp seviyesinde neler yaptığınla ilgili konuşmak istiyorum seninle. İtalyan ve Yunan Ligleri de dahil olmak üzere birçok Avrupa Ligi’nde oynadın. Ama beklediğin esas başarı Rusya’da geldi. Novosibirsk’te oynadın ve sonra Zenit Kazan’da birkaç kişisel ödül de dahil olmak üzere Şampiyonlar Ligi, Rusya Ligi ve tüm o büyük kupaları kazandın. Geriye baktığında, Rusya’da oynadığın dönemi kişisel performansın açısından da zirvede olduğun dönem olarak değerlendiriyor musun?
Bence kesinlikle çok fazla odaklanmamı gerektiren bir dönemdi. Karım da dahil olmak üzere hayatlarımızın tüm enerjisini takıma ayırmamızı gerektirdi. Novosibirsk’teki zamanımızda çok iyi vakit geçirdik.

-Çok da farklı bir iklim bir yandan da.
Evet, kesinlikle. Bizim için de o kadar yıl orada kalmamız çok sürprizdi çünkü sadece bir yıl orada oynarım diye düşünüyorduk fakat sonrasında çok iyi vakit geçirdik. Bireysel bir açıdan bakmak gerekirse, Novosibirsk’te bence çok geliştim. Zenit Kazan ise tam bir yıldızlar geçidiydi. Real Madrid gibiydi. Bireysel baskı daha azdı. Sadece gruba ayak uydurman gerekiyordu. O kadar yıl orada oynadığım için çok mutluyum diyebilirim. Profesyonel kariyerime baktığımda, her yıl oradan oraya gitmektense Rusya’da oynadığım beş yıl için çok gurur duyuyorum. Şimdi ise Türkiye’de önümdeki yeni bölüm için heyecanlıyım.

“Hansen ve Billings’ten ligle ilgili çok güzel şeyler duydum”

-Herkesin merak ettiği bir konu da bu. Neden Türkiye? Biraz beklenmedikti.
Bence fırsat çok iyiydi. Profesyonel bir açıdan baktığımda, tarihler çok uygundu. Olimpiyatlardan sonra biraz dinlenebilecektim. Avrupa’da da başarı hedefi var Halkbank’ın. Hansen ve Billings’ten de çok güzel şeyler duydum. Bu benim Türkiye’nin güvenilir bir yer olduğuna dair bir algı oluşturdu. Tecrübe aradığım bir dönemimde değilim açıkçası. Oynamak istiyorum. Rekabet etmek istiyorum. Daha iyi olmak istiyorum. Tabi para da kazanmak istiyorum (gülüyor). Tüm diğer ülkelerde bu tarz konular çok güvenilir olmuyor. Kontratta imza attığın rakamla aldığın rakam arasında farklar olabiliyor. Bu yüzden bu liglerle çok fazla ilgilenmiyorum. Zamanımı boşa harcamak istemiyorum. Duyduğuma göre Türkiye gerçekten dengeli ve tutarlı bir lig bu açıdan. Sadece belki maç programları bir kere daha gözden geçirilebilir (gülüyor).

-Kesinlikle haklısın. Sen daha dengeli bir programa alışkınsın tabii ki. Burada maç programı senin beklentinin biraz dışında olmalı.
Türkiye için bundan sonraki adım o olabilir. Biraz daha iyi planlama ile Türkiye en üst seviyeyi yakalayabilir. Duyduğuma göre geçen sene ligin bitimiyle play-off’lar arasında üç hafta ara verilmiş. Bu tarz aralar gereksiz bence. Daha düzenli bir program devam ederse, bu ligden daha büyük başarılar da çıkabilir.

-Son olarak, yeni takımınla ilgili düşüncelerini de alabilir miyiz?
Herkes çok iyi ve yardımsever görünüyor. Bu takıma yardımcı olabileceğimi düşünüyorum. Her zaman yaptığım şeyi yapmaya devam edeceğim: antremanda her gün %100’ümü vermek, en iyi şekilde maçlara hazırlanmak ve herkesle iletişim kurmak. Bir yandan da buradakilerden de öğreneceklerim için oldukça heyecanlıyım.

* ABD’de sezon içinde olağanüstü performans sergilemiş oyunculara verilen bir unvan

 


Haberi Paylaş

Comments are closed.