2024-2025 sezonunda Vodafone Sultanlar Ligi sahnesinde Nilüfer Bld. Spor Eker ve Beşiktaş formalarıyla izlediğimiz Polonyalı pasör çaprazı Julia Szczurowska, ülkesi medyasından Strefa Siatkowki’ye açıklamalarda bulundu
Türkiye’de harika bir sezon geçirdiği hatırlatıldığında Szczurowska, “Kesinlikle, şu ana kadar oynadığım en iyi ligde geçen bir sezondu, bu yüzden bu açıdan en iyi sezonum diyebilirim. Kesinlikle en zoru buydu; rakipler de Polonya veya Fransa liglerinden çok daha üst düzey bir oyun gerektiriyordu. Genel olarak sezonun nasıl geçtiğinden çok memnunum, yıl içinde kulüp değiştirmiş olmama rağmen. Daha iyi bir kulüpte kendimi gösterme şansı bulduğum için çok mutluyum. Bu bana adeta kanatlarımı daha iyi açmam için rüzgâr verdi. (Bu beni daha da motive etti.)
“Sanki yeniden beş yaşındayım”
Polonya Milli Takımı geniş kadrosunda yer almasıyla ilgili olarak ise: “Bu duyguyu tarif etmek benim için zor. Heyecan var, hafif bir stres de. İçimi pozitif bir enerji ve gurur kaplıyor. Çünkü şu anda hem kendi en büyük hayalimi hem de dedemin ve ailemin en büyük hayalini gerçekleştirdiğimi biliyorum: Milli takımda yer almak. Tüm hayatım boyunca ülkemi temsil etmeyi hayal ederek antrenman yaptım. Bu konuda konuşurken gülümsemekten kendimi alamıyorum.En küçük şeylerden bile çocuk gibi mutlu oluyorum. Zorunlu sporcu muayeneleri için Varşova’ya gittiğimde, orada Bartosz Kurek de vardı. Böylesine önemli bir isimle karşılaşmak bile çok güzeldi. Aynı şekilde antrenmanlar, ısınmalar… Çok mutluyum, hâlâ aklım almıyor. Umarım burada olabildiğim kadar uzun süre kalırım, çünkü sadece burada olmak bile bana mutluluk veriyor. Sanki yeniden beş yaşındayım ve hayalini kurduğum oyuncağı almış gibiyim, inanılmaz bir his.” şeklinde konuştu.
Milli takımda 14 numaralı formayı giyecek olmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Milli takımla ilgili hayaller listemdeki en önemli şeylerden biri, Asia Wołosz ile aynı takımda oynamaktı. Onunla yan yana sahaya çıkmak hep istediğim bir şeydi. Çocukluğumdan beri o benim spor idolümdü – tıpkı Michał Kubiak ya da Bartosz Kurek gibi. Kadroya girme hayalim biraz da onunla birlikte oynamak içindi. Geçen sezon milli takımdan emekli olduğunu öğrendiğimde gerçekten çok üzülmüştüm. Asia’ya kariyeri boyunca yaptıkları için tebriklerimi sunuyorum. O yaşayan bir efsane ve bu kadar yıl oynadıktan sonra emekliliği sonuna kadar hak ediyor. Ama bu habere üzüldüm çünkü onunla milli takım forması altında oynama hayalimin artık asla gerçekleşmeyeceğini biliyorum.
Bu yüzden, onun numarasını almak bir tür saygı duruşu gibi geldi bana. Belki sahada onunla birlikte oynayamayacağım ama… Kim bilir? Belki de onun forma numarası bana şans getirir. Böylece gerçekleşmeyecek olan bir hayalimi bir nebze de olsa yerine getirmiş olurum.”
Kulüpte aynı takımda forma giyme ihtimalleri olduğu hatırladığında ise Julia, son derece alçakgönüllü bir tavırla şöyle dedi: “Bu kesinlikle bir hayalin gerçekleşmesi olurdu. Ama sanırım ben onun oynadığı kulüp seviyesine ulaşana kadar – eğer bir gün ulaşabilirsem – Asia kariyerini tamamen noktalamış olur.”
“Beşiktaş’ta yapmam gereken çok şey var”
İtalya’da oynamayı hedefleyip hedeflemediği sorulduğunda Julia Szczurowska şöyle konuştu:
“Benim hedefim öncelikle gelişmek. Şu an için benim adıma en iyi yön Türkiye. Diğer liglere de açığım ama şimdilik Beşiktaş’ta yapmam gereken çok şey var ve önümüzdeki sezon benim için bir öncelik.”
“Ayrıca Brezilya’da oynamak da büyük hayallerimden biri. Oradaki ligin yapısı çok ilginç; voleybol daha tutkulu ve fiziksel oynanıyor. Tribünlerdeki biraz çılgın atmosferi seviyorum ve insanların hayata daha farklı bir yaklaşım içinde olmaları hoşuma gidiyor.”
“Öncelikle şunu söylemeliyim ki, lig gerçekten çok güçlü. Ben takıma başlangıçta planlanandan daha geç katıldım. Beşiktaş’ta epey sakatlık yaşandı. Aslında çok iyi bir takımdı, sadece belli bir noktada bir ya da iki oyuncu eksikti diyebilirim.”
Yeni sezon için kadroda kalan tek oyuncu olmasıyla ilgili olarak ise şunları söyledi:
“Bu benim için de biraz sürpriz oldu çünkü böyle bir durumla ilk kez karşılaşıyorum. Ama artık kimin geleceğini biliyorum, antrenörün kim olduğunu da öğrendim. Yani benim için tamamen belirsiz bir durum değil. Geleceğe umutla bakıyorum. Sadece üzüldüğüm şey, Olivia Różański’nin benimle birlikte olmayacak olması.”
Taraftarların kendisine olan sevgisinden ise övgüyle bahsetti:
“Evet, burada her şey harika. Türkiye’de maç atmosferi gerçekten bambaşka. Karşılaşmalara inanılmaz sayıda insan geliyor. Türkiye hem futbolla hem de kadın voleyboluyla yaşıyor. Erkek voleybolu bile burada, kadın voleybolu kadar ilgi görmüyor. Bu da Polonya’da oynadıktan sonra benim için oldukça farklı bir deneyim oldu. Hatta şunu söyleyebilirim, burada taraftarlar tam anlamıyla voleybol fanatiği. Ama aynı zamanda harika insanlar; tribünlere büyük bir samimiyetle geliyorlar. Burada hiçbir negatif duygu yok, sadece büyük bir destek var. Takımları kazansa da kazanmasa da, sadece destek vermekten ve orada olmaktan büyük keyif alıyorlar.”
“Voleybol o dönemde benim tek kaçış noktam oldu”
Nilüfer Bld. Spor’da takım arkadaşı Pilar Marie Victoriá’nın hayatını kaybetmesinin kendisini psikolojik açıdan çok etkilediğini belirten Polonyalı pasör çaprazı:
“Oraya gittiğimden beri hayatım tam anlamıyla 180 derece değişti. Giderken bambaşka bir kızdım. Hem sportif anlamda, hem de yaşadığım hayat tecrübeleri bakımından. Daha kontratımın başında bir tacizciyle karşılaştım. Sonra, Fransa’da aynı takımda oynadığım arkadaşım (Pilar Marie Victoriá) hayatını kaybetti. Benim için bu sezon psikolojik olarak gerçekten çok ağır geçti. Fransa’da aynı kulüpte oynadık ama öncesinden de tanışıyorduk. Birbirimize çok bağlıydık. Türkiye’de tekrar birlikte oynayacağımızı öğrendiğimizde çok heyecanlanmıştık. Onun ölümü öylesine aniden oldu ki beni tamamen sarstı. Etrafımda olup biten hiçbir şeyi anlayamaz hale geldim. Kendimi toparlayamadım ama o andan itibaren biliyordum ki, artık sadece kendim için değil, onun için de oynayacağım.”
“Benim için çok zor bir sezondu. Sevdiğim insanları o kadar hızlı kaybediyordum ki… Ayaklarımın altındaki zemin adeta kayıyordu. Kulüp bana bu süreçten sonra Polonya’ya dönme imkânı sundu. Hepimize birkaç gün izin verdiler, isteyen evine gidebildi. Ama ben şunu biliyordum: Eğer o ‘Pandora’nın Kutusu’nu açarsam, yani o duygularla yüzleşirsem, Türkiye’ye bir daha geri dönemem. Gücüm yetmezdi. Voleybol o dönemde benim tek kaçış noktam oldu.” şeklinde konuştu.
Kısa bir süre sonra dedesini kaybeden Szczurowska, ilk yasını atlatamamışken ikinci yasının içine düştüğünü şu sözlerle ifade etti:
“Kendimi toparlamaya çalışıyordum ki… Beşiktaş’tan teklif geldi. Sevinçten havalara uçtum çünkü İstanbul da hayallerim arasında yer alıyordu. Dedem de çok sevinmişti. Konuşmuştuk, ona Beşiktaş formaları getirecektim. Aramızda böyle bir gelenek vardı; oynadığım kulüplerden mutlaka ona forma götürürdüm. Zaten başka kıyafet giymezdi, sadece kulüp formalarımı. Hatta maçlarıma gelip tribünde desteklemeyi bile planlıyordu. Ama sonra hastalandı… Daha ilk yasımı atlatamamışken ikinci bir yasın içine düştüm. Bazen düşünüyorum da, sanırım beni sadece voleybol hayatta tuttu.”