Savaştı ama olmadı

Dün akşam oynanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin favorisi, ligdeki yerlerine bakarak karar veren herkes için konuk takım olarak görünüyordu. Sarı lacivertli taraftarların böylesine önemli bir maçta takımını yalnız bıraktığı da görülünce Cimbom’un kolay bir galibiyet alacağı öngörülebilirdi. Ancak sarı kırmızılı takımın üç gün önce oynadığı Ziraat Bankası maçının ilk iki setindeki felaket oyunu ve Fenerbahçe’nin yeni baş antrenörü Mariusz Sordyl’in takıma yansıtacağı etki hesaba katıldığında sonucun bu kadar kolay olmayabileceği anlaşılıyordu.

Formasyon aynıydı

Her iki takım da aynı formasyonla başladı dünkü maça. Sayı yükünü gereksiz derecede fazla çeken pasör çaprazları, ortada çok yüksek ve tecrübeli orta oyuncu ile beklenmedik hücumları bekleyen ikinci blokör, kenarda bekleyen yabancı köşe oyuncuları yerine sahada yer alan dinamik smaçörler. Hepsinin ötesinde birbirini çok iyi tanıyan, çok iyi blok zamanlaması ve sezgisine sahip iki kurt pasör. Bütün bu faktörler, maçın bir tempo meselesi olacağını, bu tempoyu yakalayanın da sonuca ulaşacağını gösteriyordu. Ancak ilk sette durum kritik bir noktaya gelince Ulaş Kıyak her topta Wouter Ter Maat’ı, Selçuk Keskin de Oliver Venno’yu aradı. Hollandalı pasör çaprazı setin tamamında pasların %42’sini alırken Estonyalı mevkidaşı takımın yaptığı hücumların yarısına imza attı. Neticede %77 ile hücum eden Venno’nun 12 sayısı ile seti Galatasaray kazandı. Venno’nun, takımının bu sette ürettiği toplam sayının %60’ını üstlendiğini söylersek, Estonyalı oyuncunun ne denli büyük bir iş yaptığı daha iyi anlaşılır. Buna rağmen sarı kırmızılılar bir önceki maçta olduğu gibi fazla sayıda hücum hatası yapınca ikinci sette müthiş bir akışkanlık yakalayan Fenerbahçe, kartopu misali büyüdükçe büyüdü ve formasyonun gerektirdiği tempo ile seti rahat kazandı.

Maçın üçüncü seti ise ev sahibi takımın müthiş hücum performansına sahne oldu. Özellikle oyuna sonradan dahil olan Konstantin Cupkovic, %88 ile 7 sayı üretti takımı adına. Ancak Sırp smaçörü setin yıldızı yapan asıl unsur, bu yüzdeyi çok zor topları dahi sayıya çevirerek elde etmesi oldu. Fenerbahçe’nin bu sette mükemmel defans yapması ve %70 ile hücum etmesine rağmen setin sadece 2 sayı farkla bitmesi, bir yandan da Galatasaray’ın maça yeniden döndüğünü gösteriyordu. Zira sarı kırmızılı takım, üç gün öncesinde olduğu gibi servis temposunu anca üçüncü sette yakalayabilmişti.

Cupkovic’in bu performansının ardından Fenerbahçe’nin çok fazla hata yaparak kaybettiği dördüncü setin faturası Ter Maat’a çıktı. Sordyl, takımı sürükleyen pasör çaprazını ya kötü oynayan takımın en zayıf halkası olarak gördü, ya da 45 hücum yapıp 19 da smaç servis atan Hollandalının yorulduğunu düşündü. Neticede bu değişiklik takıma olumsuz yansıdı. Pozisyonu değişen Sırp oyuncu, takımın %42 ile top öldürdüğü bir yerde %12 (1/8) ile hücum etti. Maça ilk 6 başlayarak oyundan çıktıktan sonra son set yeniden dönen İzzet Ünver de gününde olmayınca hücum yükü Kevin Klinkenberg’e düştü. Belçikalı smaçör %62 ile üzerine düşeni yaptıysa da bu performans takımı kurtarmaya yetmedi.

Fenerbahçe’de orta oyuncuların görevini tam olarak yaptığını söyleyebiliriz. Takıma yeniden dönen eski oyuncusu Emre Batur, sarı lacivertliler adına tartışmasız bu sezonun en büyük transferi. Genç Halil İbrahim Kurt da böylesine kritik maçta %60 ile hücum ederek çift haneli (10) skor üretmeyi başardı. Kurt’un rakip hücumları çok kritik yerlerde durdurduğunu da ayrıca belirtelim.

Galatasaray’da ise oyuna sonradan dahil olan Roland Gergye’nin sıra dışı performansı takımın rengini değiştirdi adeta. Macar smaçör, müthiş patlayıcı gücü ve etkili smaç servisleri ile takıma sonradan dahil olarak en skorer (15 sayı, %52 hücum) ikinci oyuncu oldu. 29 sayı üreten Venno her zamanki gibi takımın lokomotifiydi. Genç smaçörler Yasin Aydın ve Melih Sıratça’nın ise çizgilerinin oturduğunu söylemek zor. Zaman zaman harika işler yapan iki yetenek, bazen de çok anlamsız hatalara imza atıyor ve bu nedenle performansını belirli bir çizgiye oturtamıyor. Bu çizginin üst seviyede sabit kalabilmesi için Aydın ve Sıratça’nın öncelikle servis standardını bulması gerektiğini ayrıca hatırlatalım.

Cimbom’un belki de bu maçta hesaba katmayacağı tek şey, orta oyuncularının beklenen performansa bir türlü ulaşamaması oldu. Ne Kanadalı Justin Duff ne de genç Doğukan Ulu beklenen seviyedeydi. Önceki maçlara nazaran tutuk gördüğümüz iki oyuncunun, Fenerbahçe orta oyuncularının üst düzey performansı karşısında takıma verdikleri katkının beklenenden az olduğunu belirtelim.

Bu sonucun Fenerbahçe için anlamı, ezeli rakibine -sayısı az da olsa- taraftarı önünde aldığı yenilginin getireceği psikolojik etki olabilir. Bunun haricinde sarı lacivertlilerin ilerisi için olumlu sinyaller verdiğini söylemek mümkün.

Galatasaray ise sonuna kadar getirdiği, üç gün içerisinde üst üste ikinci 5 setlik maçı kaybetmeyerek küçük bir psikolojik buhrana girmekten kurtuldu. Ayrıca ezeli rakibini deplasmanda deviren sarı kırmızılılar, bu anlamda da moral kazanmış oldu.

Polonyalı mı, Akdenizli mi?

Sordyl’in Galatasaray’a ters geldiğini söylemek şu an için yanlış sayılmaz. Zira sezona Jeopark Kula’da başlayan Polonyalı teknik adam, Manisa ekibinin ligdeki tek puanını Galatasaray’a karşı kazandırmıştı. Bundan ilginci, genellikle soğukkanlı olarak bilinen kuzey ülkesi insanlarının aksine Sordyl’in adeta bir Akdenizli gibi davranması. Türkiye’ye çabuk uyum sağladığı belli olan Polonyalı çalıştırıcı, takımının aldığı her sayıda müthiş bir sevinç yaşadı. Oyuncularının zor durumlarda aldığı sayılar bir yana dursun, rakibin hataları sonrasında gelen sayılarda bile havalara uçtu Sordyl. Fenerbahçe’nin yeni baş antrenörü başarılı olup uzun süre takımda kalır mı bilinmez, ancak tutkulu yapısıyla sarı lacivertli taraftarların gönlünde iyi bir yer edinebileceğini söylemek mümkün.

Seviyeyi düşüren hatalar

Her iki takım da ligdeki tüm takımlar gibi hiç umulmadık hatalara imza attı dünkü maçta. Galatasaray’ın defanstan çıkardığı zor bir top file üzerine uçarken Fenerbahçeli oyuncular fileden uzaklaşıp avanta hücum için pozisyon alma telaşındaydı. Ancak çok net bir hücum pası olan avanta sandıkları top karşısında tecrübeli pasör Ulaş Kıyak tek başına kaldı ve Galatasaray çok rahat bir sayı üretti. Başka bir pozisyonda ise üçlü bloğa giden sarı kırmızılı ön oyuncular, blok için sıçradı ancak kollarını havaya kaldırmayı unuttu! Selçuk Keskin gibi bir tecrübe böyle bir hata yapınca da Fenerbahçe’nin kolay sayısı kaçınılmaz oldu.

Maçlarda çok sık rastladığımız bu tarz hatalar, ligimizi İtalya, Rusya, Polonya gibi üst düzey bir lig olma yolundan alıkoyuyor, bizden söylemesi.

Oyuncuyu hazır tutmak

İlk setin sonunda oyuncular saha değiştirdi ve her zamanki gibi yedek bekleyen oyuncular topla ısınmaya başladı. Sarı kırmızılı oyuncular karşılık smaç-manşet oynarken deneyimli baş antrenör Nedim Özbey yanlarına geldi ve oyunu kesti. Bu sezon sıkça gördüğümüz bir taktik değişiklik ile oyuna girerek etkili servisler kullanan Özgür Türkmen’in smaç-manşeti bırakıp servis çalışmasını istedi Özbey. Oyuncusunu her daim hazır tutma adına ısınmada bile gerekli uygulamayı yaptı. Sonradan oyuna giren Türkmen servisi kaçırdı ama Özbey’in talimatı antrenörlük adına es geçilmemesi gereken bir uygulama olarak hafızalara kazındı.

Düdük hazır beklerse

Dünkü maçın ilk setinde skor 13:15 iken İzzet Ünver’in hücumunda top taşıma yoktu. Ancak şüpheli görünen her topta düdüğü hazır bekletme geleneğinin temsilcisi olan Serdar Nişancıoğlu, burada da acele etti ve sayıyı Galatasaray’a verdi. Setin çok yakın skorla bitmesi, bu hatayı daha da önemli hale getirdi deneyimli başhakem adına.

Üçüncü sette skor 21:20 iken Emre Batur’un pasında da acele ederek çift vuruş çaldı Nişancıoğlu. Batur çift vuruş yapmıştı ama gelen ilk top olunca, kural kitabı Madde 9.2.3.2 “Takımın birinci vuruşunda, temasların tek bir hareket esnasında olması kaydıyla, top vücudun çeşitli yerlerine art arda dokunabilir.” akla geldi ve doğal olarak itirazlar yükseldi.

Bu köşede sıkça dile getirdiğimiz üzere düdüğü hazır bekleterek hata arama yerine hakemlerimiz oyunu doğal akışına bıraksa, inanın bu tarz hatalar oldukça azalacak. Bunun haricinde dördüncü sette Ulaş Kıyak’ın, beşinci sette İzzet Ünver’in pasında çalınan çift vuruş kararı ise doğruydu. Bu kararın ardından Fenerbahçe liberosu Caner Dengin’in en kritik yerde yaptığı hata ise kabul edilmesi zor cinstendi. Bu nedenle gördüğü kırmızı kart da doğruydu. Uzun yıllardır izlediğimiz ve sakin yapısıyla tanınan Dengin’in, tecrübeli bir oyuncu olarak böylesi bir harekette bulunmasını kimsenin beklemediğini belirtelim.

Voleybol dolu günler dileğiyle,

Kayhan Kösem

kkayhan@hotmail.com


Haberi Paylaş

Comments are closed.