Türkiye sporcu sağlığı ekibinin dramı

Sporcu sağlığı ile uğraşan bir doktor olarak süper lig, 2. ve 3. liglerdeki futbol takımlarında, voleybol takımlarında, basketbol takımlarında, güreş milli takımlarında bir fiil hekim olarak görev yaptım. Son 8 yıldır özel muayenehanemde hemenhemen her branştan sakatlanan sporcuya sağlık hizmeti vermeye çalışıyorum.Ve hala yaşadığım bazı olaylar karşısında şaşırıp kalıyorum.

E ne de olsa öğrenmenin yaşı yok…

Öncelikle teknik heyetlerle ilgili düşüncemi paylaşmak istiyorum.

Adı, sporla ilgilenen herkes tarafından kolaylıkla bilinen pek çok teknik direktör ve koçla çalıştım. Neredeyse sorun yaşamadığım hiç kimse olmadı diyebilirim. Her seferinde”Acaba sıkıntı bende mi?”kendi kendime sordum Herkesle bir sıkıntı yaşıyorsa insan sorunu kendinde aramaya başlıyor haliyle. Sonradan anladım ki eğer mesleğinize, spora saygınız var ise ve inandığınız, sizi insan ve hekim yapan ideallerinizden vazgeçmiyorsanız, sorun yaşamamanız neredeyse imkansız.

İşimiz sporcuyu, ekibimizle beraber en kısa süre içerisinde ve en sağlıklı şekilde sahalara döndürmek. Bunun için elimizden gelen ve çalıştığınız ortamın size verdiği olanakların en üstünü kullanmaya çalışarak sağlık kazandırmaya çalışıyoruz. Amagenelde teknik heyet sizden bir nevi mucize yaratmanızı istiyor. Sanki elinizde bir sihirli değnek var, siz dokunacaksınız ve oyuncu iyileşecek. Keşke bu kadar kolay olsa her şey. Sakatlıklar olup tanısı konduktan sonra teknik heyete sahaya geri dönüş için bir süre veriyorsunuz. Neredeyse her seferinde teknik heyetin verdiği tepki aynı:DAHA KISA OLMAZ MI?

Benim verdiğim yanıt da hep aynı: ”Ben oyuncuyu tam sağlıklı olarak ve bir daha aynı bölgeden sakatlanmayacak şekilde size vereceğim.”

Yanıt yine aynı: ”Daha önce olmaz mı? Ben de oyunculuğumda sakatlandım ve geri dönüşüm daha çabuk olmuştu. Ağrı kesici yap,kortikosteroid uygula hemen sahaya dönsün”

Bu tarz cümlelerle o kadar çok karşılaştım ki anlatamam.Hekim olarak görevim ağrıyı dindirmek değil, tedavi etmektir. Maç sonunda eğer sonuç kötü ise hemen o sakattı, bu sakattı gibi bahanelere sarılır teknik heyet. Yani bir nevi topu size atar. Ancak olabildiğince erken döndürdüğünüz bir oyuncu maçın kazanılmasında etken olursa başarı sadece teknik heyetindir.

Teknik heyet derken sadece koçtan bahsetmiyorum. En büyük sıkıntıyı kondisyonerlerle yaşıyorsunuz.Siz oyuncuyu sahaya döndürüp egzersiz programları konusunda kendisiyle bilgi alışverişinde bulunuyorsunuz ama o gene genelde bildiğini yapıyor.

Isınma, soğuma ve kuvvetlendirmelerden bahsediyorsunuz ‘‘işimize karışma!”diyorlar.

Dedim ya şaka gibi.

Tahmin edilen süreden erken dönüyorsa oyuncu;”Bunlar neden bu kadar erken dönüyor?”diyen bir hoca ile bile çalıştım. Bana eleştiri olarak söylenen bu sözü duyduğumda kulaklarıma inanamayıp,”Bana yaptığınız bu eleştiri benim için gurur ve onurdur”dedim.

Anladı mı, zannetmem.

Teknik direktörler bir oyuncuyu oynatmak istemediğinde hemen sakatlığı bahane eder ve sizin haberiniz dahi olmadan doktor oynamaz raporu verdi der. Oyuncu gelir”Ağabey; böyle demişsin,hoca beni kadroya almadı senin yüzünden!”deyince‘Demedim!’dersiniz ama nasıl ispat edeceksiniz?. Hocanın yanına gider ‘‘Hocam ne demişsiniz böyle?”diye sorduğunuzda aldığınız cevap hemen hemen aynıdır.”Sporda olur böyle şeyler”.

İnanılır gibi değil.

Ben süper ligde MR’da radyasyon olduğunu, ya da”MR’a gönderde iyileşsin”diyen kişilerle çalıştım!. Onları hala televizyonlarda konuşurken gördükçe acı acı gülüyorum.

Diğer bir boyut,yönetimile olan ilişkileriniz.Onlarla çok fazla görüşme imkanınız yoktur. Sadece sezon başında sizinle anlaşma yaparken milyon dolar ve Euro ödedikleri oyuncuya bakmak için sizi istemişlerdir. Sizin de hem kendiniz hem de ekibiniz ile ilgili ücret konusunda anlaşmaya çalışırken utanırsınız.Milyon dolar ve eurolar veren bu adamlar sizinle neredeyse 50-100 TL’nin pazarlığını yapar!.Utanırsınız karşınızdaki kişiden. Emeğinizin değerini vermediklerini söylediğinizde aldığınız yanıt;”Biz bu paralara çalışacak çok adam buluruz”olur. Sizde”Yolunuz açık olsun”der çıkarsınız odadan.

Sakatlık tedavisi için kullanılması gereken bir cihaz alımı için konuştuğunuzda neredeyse her zaman hep iş yokuşa sürülür,”Ne gerek var şimdi bu kadar para vermeye’‘ denilerek…

Sporcu sağlığı ile ilgili olarak çok fazla ilişkiniz olmaz, arada aracılığı takım menajeri ve hoca yapar. Takım iyi ise başarı onların kötü ise bomba yine size atılır.

Sakat oyuncumuz çoktu!!!

Sporcularla ilgili kısmı ise bambaşka bir konu. Karşınızda hem Türk, hem de pek çok ülkeden gelmiş erken yaşlarda ciddi paralar kazanmış bir topluluk vardır. Bu durum onlara erken yaşlarda kolay kolay kaldıramadıkları bir özgüven verir. Ama benim benzetmemle ”oyuncu bebek gibidir, sürekli bakım ister.”Genelde kendilerini dünyanın merkezi olarak görürler. O hep iyidir, başarılıdır oynamıyorsa suç ya hocadadır ya da sizde.

Hoca ile kavga eder, hoca oyuncuyu kadroya almaz, oyuncu hemen soluğu sağlık odasında alırlar. Benim oram ağrıyor buram ağrıyor diye. Bir şey olmadığını söylediğimizde de suçlayıcı gözlerle size bakarlar.

Bazıları sağlık odasından hiç çıkmaz. Siz, fizyoterapistler canınızı dişinize takar onu iyileştirmeye çalışırsınız. İyileştirirsiniz çıkar oynar başarılı olur ama sizlere bir teşekkürü bile çok görür. Maçta kötü oynar, istediğini yapamaz, ondan sonrada zaten oram ağrıyordu buram ağrıyordu diye yine bombayı sizin kucağınıza bırakır.

Eğer sağlık ekibi genç ise ve takım biraz tecrübeli (yaşı ilerlemiş) oyunculardan oluşuyorsa sizi arada sınava çekmeye çalışırlar, garip şakalarıyla sizlere sataşıp kızdırmaya çalışırlar. Fakat siz ve ekibiniz dik durup doğru şeyler yaparsanız kısa sürede de saygı duyar ve her dediğinizi harfiyen yaparlar. Hatta yönetim ve teknik ekipten gelecek olan çatlak sesleri bile bastırır, yanınızda olurlar.Sizi en iyi oyuncu tanır ve bilir.Eğer bilgili, çalışkan, sır tutmayı bilen, sizinle paylaştığı şeyin aranızda kalacağından emin olan, yani omurganız olduğunu bilen sporcu her zaman sizin yanınızdadır.

Sonuç olarak sporcu sağlığı ile uğraşan doktor ve fizyoterapist arkadaşlara 3 önemli tavsiyem olacak;

1. Sürekli kendinizi bilgi olarak geliştirin

2. Kendinize güvenin

3. Yaptığınız işi sevin.

Dr. Öğr. Üyesi Ateş Şendil

Osteopat, Proloterapist, Ozon Terapist

 

Haberi Paylaş

Comments are closed.