Türkiye’de rakibi yok

Daha önceden de söylediğimiz üzere Fenerbahçe Acıbadem’in mevcut şartlarda Türk takımları içerisinde rakibi yok. Fenerbahçe Acıbadem’i yenmek için bir tek eksiğinin olduğu bir günü yakalamak gerekiyor. Gamova mı dediniz? Hayır efendim değil. Bu takımın en önemli dişlisi, takımda yıldız oyuncu karakteri ile oynayarak kalitesini sahanın her yerinde, oyunun her anında ortaya koyan Natasha Osmokrovic. Bazı voleybol severler istatistiklere bakıp (Bu istatistiklerin ülkemizde sürekli yanlış tutulduğunu hatırlatmamıza gerek yoktur sanırım) takımın en düşük yüzde ile hücum eden oyuncusu nasıl olur da kilit oyuncu olur? Nasıl çadırın orta direği sayarsın demelerini, maçı doğru seyretmemelerine bağlıyorum. Çünkü Osmokrovic’in hücum hatalarının çoğu, sıkıntılı pasların belirlenmiş tek adrese yönlendirilmesi sonucu ortaya çıktı. Hadi Güneş Sigorta’ya karşı ürettiği 4 blok sayısını da geçelim, takım liberosundan daha iyi manşet getirip daha iyi defans yapan bir oyuncu değilse kimdir o takımı ayakta tutan? Takımın en büyük yıldızı denen Ekaterina Gamova’nın önüne düşen toplara bile eğilememesi, seken toplara koşmaması mı Fenerbahçe Acıbadem’e maç kazandırıyor? Doğrusunu düşünelim. Natasha Osmokrovic olmazsa bu takım çöker, ama Gamova yokken Seda ile oynayabilirsiniz. Geçen sene bu takımı şampiyon yapan baş aktör değil miydi Seda? Avrupa Şampiyonası’nda Seda takımda olsa, bu kadar kolay teslim olur muydu Türkiye tarihin en düşük seviyeli turnuvasında? Ama 33 yaşındaki Hırvat yıldız olmaz ise takımda, hem manşet sıkıntısı baş gösterir, hem de kritik toplara böylesine verimli hücum yapabilecek oyuncu sayısı azalır. Seda’yı 4 numaraya koysanız, rakip takımlar için bulunmaz nimet. Servis atabilecekleri iki zayıf manşetçi çıkacak karşılarına. Kenara baktığınızda Fenerbahçe Acıbadem’de manşet alan bir smaçör yok açıkçası. Birazdan aşağıda okuyacağınız problem aynen mevcut sarı lacivertlilerde. Gerek karşıdan gelen hücumlara, gerekse bloktan seken toplara o kadar iyi gidiyor ki Osmokrovic, aynı verimliliği 2 libero oyunda iken bile yakalayamıyorsunuz. Özetle, ligde Fenerbahçe Acıbadem’i yenmeyi düşünen takımlar, Osmokrovic’in yokluğunu dört gözle bekleyecekler.
Aslen Giovanni Guidetti dersini çok iyi çalışmıştı. Yüksek bloklara güvenerek açılan defansların yetişemeyeceği plase ve smaç plaselerle hücum, arka alanda manşet sıkıntısı yaşayan libero Nihan ve Alice Blom’un üzerine atılan servisler, yardımlaşma fazla olduğunda kısa servisler, aklınıza gelebilecek ne varsa yaptı Güneş Sigorta. Bu şekilde ilk seti rahat kazandı, ikinci sette 0-5 öne geçti. Ancak genç Bahar’ın yaptığı çok basit bir hata sonucu set bir anda döndü, pozisyondan etkilenen Bahar, bu hataları set boyunca tekrarladı, kafasını maç sonuna dek toparlayamadı. Böylesi bir rakibe karşı basit hatalar yaptığınızda, maçı kaybetmeniz kaçınılmazdır. O yüzden her topun kıymetini bilmeniz gerekir. Hiçbir şekilde topu yere düşürmemeniz, kritik topları hata yapmadan bir şekilde karşı sahaya geçirmeniz şarttır. Bir anlamda takımının el freni oldu Milli oyuncu, ama Guidetti onun yerine kenarda bekleyen Duygu’yu oyuna sürmedi, herhalde bir sebebi vardır. İtalyan antrenörün bir alternatifi de, çift yabancı orta oyuncu ile oynayarak Nikolic yerine Gözde’yi düşünmek olabilirdi. Bu değişikliği Nikolic’in manşet zaafını gidermek için genelde arka alanda uygulayarak yaptı, ancak Nikolic’in hücum gücüne güvenerek set genelinde uygulamadı. Sonucu da ortada zaten.
Fenerbahçe’de Milli takımımızın en büyük silahı olan Seda’nın yedek kalması insanın içini acıtıyor doğrusu. Bunun tek sebebi ise sarı lacivert ekibin transfer politikası. Söylenebilecek bir şey yok anlayacağınız, yazık. Seda ancak Alice Blom’un önde kısa kaldığı bir turda hücumu kuvvetlendirmek ve bloğu yükseltmek adına oyuna girebiliyor. Birkaç ay içerisinde takım kurtaran oyuncu iken kısa süreli görev adamı haline geliveriyor. Umarım bu durum Milli takımımızı olumsuz etkilemez. Jan de Brandt’ın yapabilecekleri zaten sınırlı. Bu takımın kimyası gereği fazla oynayamıyorsunuz. Rahat geçen maçlarda farkı yakalayınca yedeklerinizi oynatabilir, onlara moral verebilirsiniz. Az önce yukarıda bahsettiğimiz varyasyonu uygulayabilirsiniz. Arkada ikinci libero Songül’ü bir tur içeri alıp defansınızı kuvvetlendirebilirsiniz. Belçikalı koç zaman zaman ön alanda Çiğdem yerine daha uzun olan İpek’i oyuna alarak bloğu yükseltmek istiyor ancak bu durum çok da etkili olmuyor. Nedeni ise çok tecrübeli Çiğdem’in kendisinde daha uzun olan İpek’e göre blokta yer tutma becerisi ve zamanlamasının daha iyi olması. Yani bu değişikliği yapsanız da bir yapmasanız da.
Yalnız Brandt’ın üçüncü sette yaptığı bir değişiklik var ki, akıllara zarar. 4 numaradaki Blom’un yerine Seda’yı alıyor koç, aynı anda 6 numaradaki Gamova’nın yerine de Songül’ü. Servisi FB Acıbadem kullanıyor, ne düşünürsünüz?
a) Gamova defans yapamadığı için defansı Songül ile kuvvetlendirmek istiyor.
b) Bir sonraki tur Güneş Sigorta servis atarken 4 numaradaki Seda’yı daha rahat hücum etsin diye manşetten kaçırmak için arkada 3 manşet alacak oyuncu bulunduruyor. O pozisyonda Gamova olmasa da Osmokrovic 1 numaradan hücum edebilir diye düşünüyor.
Cevap: Hiçbirisi. Çünkü ralliyi FB Acıbadem defans yapmadan Güneş Sigorta kazanıyor, Belçikalı da yeni girmiş Songül’ü oyundan çıkartarak Gamova’yı tekrar oyuna sokuyor. Böylece bir önceki tur yapılan değişikliğin sebebi de bir türlü anlaşılamıyor.

Ümit Sokullu

Gönül isterdi ki, İstanbul’da, hatta çevre illerde görev yapan tüm hakemlerimizi bu maça gelerek Ümit Sokullu’yu seyretsin. Böylesi kritik bir maç ne denli rahat yönetilir, tribün baskısına, tarafların bitmez tükenmez isteklerine rağmen kimsenin tepkisini çekmeden nasıl bitirilir, öğrenselerdi. Ama olmadı. Bu kuleye çıktığında, düdüğünü ağzına götürdüğünde sahanın kralı olan hakemlerimizin çoğu bu maça teşrif etmedi. Bu yüzden de Türkiye’deki hakemlerin neden Ümit Sokullu ve diğerleri olarak ayrıldığını göremediler. Birçok hakemin birkaç kart çıkartarak, birkaç anons yaptırarak bitirebileceği bu kritik maçı sadece sahada kalarak tertemiz yönetti Sokullu, tebrikler.
Yalnız bir pozisyon var ki, kafaları çok karıştırdı. İkinci sette FB Acıbadem 21-18 önde iken defanstan çıkan bir topu libero Nihan ön alan içerisinden parmaklarıyla havaya kaldırdı. O topa da ön alanda bulunan pasör Naz doğrudan karşı sahaya yolladı. Bu durumda sayının Güneş Sigorta’ya verilmesi gerekirken oyunun devamında sayıyı Fenerbahçe kazandı. İki olasılık var ki, durumun hatalı olmadığını gösterebilir. Ya Nihan topu parmaklarıyla değil yumruğuyla ya da tokatlayarak yükseltti, ya da ayaklarının her ikisi de kendi ön alanına temas etmez durumdaydı. Yorum sizlerin.

Türkiye Kupası

Teledünya sponsorluğunda gerçekleştirilen Erkekler Türkiye Kupası’nda yarı finale gelindi. Arkas, Fenerbahçe ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi güçlü takımların elenmesinin ardından Ziraat Bankası, kupayı kazanması muhtemel en kuvvetli aday olarak karşımıza çıkıyor. Çeyrek finalin ilk maçında kendi sahasında 3-2 kaybetmesine ve eksik kadrosuna rağmen rakibi Fenerbahçe’yi deplasmanda 3-0 yenerek tur atlayan Ziraat Bankası işin büyük bir kısmını tamamlamış oldu. Geçtiğimiz yılın şampiyonu İBB’yi evinde 3-1 yenerek müthiş bir iş başaran Galatasaray, deplasmanda oynadığı ikinci maçta rakibinden 2 set kopartarak neredeyse kaybettiği turu kazandı. Böylece şu ana kadar kupada yaşanan en büyük sürprize imza attı. Azimli oyununu sürdürür ve bir sakatlık sorunu yaşamaz ise, Cimbomun kupayı alması dahi beklenebilir. Çeyrek finalin son sürprizini ise güçlü rakibi SGK’yı altın set sonunda eleyen Kastamonu temsilcisi Bozkurt Belediyesi’nden geldi. Ligde zor günler yaşayan Bozkurt, kupada yarı finale çıkarak iyi bir motivasyon yakaladı. Ancak diğer üç takım arasında finale çıkması çok zor görünüyor.

Rotasyon sorunu

Türk sporunun iki dev ve güzide kulübü. Ligin başından beri en istikrarsız takım olarak nitelendirilebilecek Galatasaray ile Fenerbahçe’nin en büyük sorunu, her ikisinin de dar bir rotasyona sahip oluşu. Aksadığı anlarda özellikle köşe oyuncularının yerlerine ikame edebilecekleri, oyunun gidişini değiştirebilecekleri yedekleri yok. Fenerbahçe, Ziraat Bankası’na 3-0 yenilirken antrenör Demeter’in yaptığı tek değişiklik, ortadan oynayan Emre’yi Özkan ile değiştirmesi oldu. Kenara bakıyorsunuz, pasör Burak, libero Cengizhan, orta oyuncu Özkan ve genç oyuncular Erden ile Uğur. Smaçör Cem ise sakat olduğundan kadroda yok. Ziraat Bankası, takımın en skoreri Gundars Celitans hasta iken bile rakibine böyle bir gün yaşatabiliyor. Oyuna ağırlığını koyabilecek Fatih Ulusoy ve Ali Yılmaz da kenarda hazır bekliyor ayrıca. Ligin ilk haftalarından beri bu durumun sarı lacivertliler için sıkıntı olabileceğinden bahsediyoruz. Tek çare transfer. Yapılmazsa, kupadan elenen Fenerbahçe’yi ligde de zor günler bekliyor olacak.
Aynı durum Galatasaray için de geçerli. Takımın o günkü durumu, ilk altının o an yapabilecekleri ile sınırlı kalıyor. Bu yüzden şampiyon İBB’yi eleyip Arkas’a kök söktürdüğü halde Beşiktaş ve Ziraat‘ten set alamıyor. Kadroda hiçbir değişiklik olmadığı halde. Haldun Alagaş’ta efsaneyi yazan takıma bakıyoruz; kenarda orta oyuncular İbrahim Akşeker ve İbrahim Emet, libero Güray, pasör Caner ve smaçör Semih var. Ara sıra İbrahim Emet pasör çaprazı olarak oyuna giriyor ama o mevkinin yükünü kaldıramıyor. Semih, servislerde ve arkada manşet alması için oyuna alınıyor. Ashley Nemer ya da Philippe Barca’dan biri olmadığında Cimbomun işi çok zor. IBB ile oynanan kupa maçında Galatasaray takım olarak 74 sayı üretiyor, bunun 67 sayısı ilk altı başlayan oyunculardan geliyor, kenar katkısı sınırlı. Rakip IBB’ye bakıyorsunuz, kadro çok geniş. Bırakın ilk altıyı, libero Barış’ı smaçör olarak oynatsanız kenardaki ikinci altı bile ligde üst sıraları zorlar. Buna rağmen Galatasaray IBB’yi eliyorsa bize de bravo demek düşüyor. Ama transfer gerektiği gerçeğini de değiştirmiyor.

Taraftarlık bilinci

Haldun Alagaş’ta takımlarını desteklemeye gelen Galatasaray taraftarlarından bir kısmı, özel güvenlik güçleri ve sivil polisle kısa süre de olsa çatıştı. TVF 50. Yıl’da oynanan ve rakibi Beşiktaş’ı sahadan silen bayan maçında da olaylar çıkartıp salondan dışarı çıkartılan sarı kırmızılı taraftarların biraz daha dikkatli olmaları şart. O güzel zaferi kutlamalarına engel olan şey, kendini bilmez bir taraftarın salonda patlattığı küçük torpil idi. Bunun cezasını ise suçlu-masum tüm sarı kırmızılılar çekti. Taraftarlara son bir hatırlatma, yaptığınız bu tarz eylemler, kötü söylemler, küfürlü tezahüratlar sonucu kulübünüze ağır para cezalarını beraberinde getiriyor. 50. Yıl salonunda, basın tribünün üzerinde asılı duran TVF bildirisini okumanızı tavsiye ederim. Bir çoğunuz bunun farkında bile değilsiniz ama kulübünüze yarardan çok zararınız dokunuyor, lütfen dikkat. Hepsinin ötesinde maçta durum 2-2 olunca turun geçildiğini bilen Galatasaray taraftarının salonu terk etmesi ise takımlarına karşı hiç hoş olmayan bir hareket olarak akıllara kazındı.

Anonslar

Bildiğiniz gibi maç öncesinde ve maç esnasında hakemlerimiz çeşitli anonslar yaparak salonda bulunanları bilgilendiriyorlar. Ancak bu anonsların sayısı o kadar fazla ki, birçoğu gereksiz şekilde yapılıyor ve gülünç bir hal alıyor. Artık hakemlerimiz aşağıda örnekleri bulunan bazı anonsları yapmasınlar, hiç gereği yok inanın.

Birinci teknik mola – birinci teknik molanın sonu
İkinci teknik mola – ikinci teknik molanın sonu
………… Spor oyuncu değişikliği
………… Spor birinci mola
oyundan çıkan oyuncu 15 numara (isim yok?)

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Salona gelen izleyici, teknik molaların ne zaman başladığını, ne zaman bittiğini bilmiyorsa, hangi takımın oyuncu değiştirdiğini anlayamıyorsa, bu seyircinin oraya gerçekten voleybol izlemek için gittiğinden bahsedebilir miyiz? Kaldı ki salonda bulunup kendisi ile konuştuğum birçok izleyici, bu anonsların gereksizliği konusunda hemfikir.

Beşiktaş Jimnastik Kulübü

Buna benzer bir yazıyı 2000 yılında yazmıştım. 100 yılı aşkın tarihi bir kulübümüzün isminin yanlış zikredilmesi, hem sporseverlerin tepkisini çekiyor hem de bu kulübümüz bünyesindeki insanlara haksızlık oluyor. Akatlar Spor Salonunda oynanan BJK-Eczacıbaşı Zentiva maçında masada bulunan hakemimiz de, 106 yıllık BJK’yi Beşiktaş Jimnastik Spor Kulübü olarak anons etti. Böylece kelime dağarcığımıza yeni bir bilgi eklenmiş oldu! Yani bu kadar mı zor bir ismi öğrenmek? Bu hakem arkadaşımız her takımın bir ismi olduğunu, anons yaparken bu isimlerin ardına “Spor Kulübü” ibaresi konması gerektiğini zannediyor herhalde. Böylelikle de Beşiktaş’ın temel adı, “Beşiktaş Jimnastik” oluyor. Pes doğrusu! Hakem arkadaşlardan ricam, ya bu ismi öğrenip doğrusunu söyleyin, ya da biz her hafta MHK’ya seslenip yanlış okuyan arkadaşları maçlarda mikrofondan uzak tutmasını rica edelim.

V. Güneş Sigorta Türk Telekom taraftarı

Son 3-4 haftadır VGSTT maçlarında boy gösteren bir taraftar grubundan bahsetmek istiyorum sevgili voleybol severler. Yaklaşık 20 kadar genç voleybol severden oluşan bu topluluk, salona geldikleri her maçta takımlarını canı gönülden destekliyorlar. Küfür yok, kavga yok, rakibe hakaret içeren tezahüratlar yok. İleride sayılarının daha da artmasını temenni ettiğimiz bu grup, belki de VGSTT’nin gelecekte rakip takımları baskısıyla boğmasını hedeflediği taraftar grubunun çekirdeğini oluşturuyor. Bu grubun lideri konumundaki kişinin, geçtiğimiz hafta oynanan lig maçı öncesi kendi takımlarını desteklemeye gelen ve sayıları bir elin parmakları kadar olan Ankaragücü taraftarının yanına giderek onlara başarı dilemesi, salonlarda sürekli görmek istediğimiz dostluk manzarasının iyi bir örneğini oluşturuyordu. Hafta içi oynanan FB Acıbadem maçında kendilerine yapılan sayısız küfür, hakaret ve sataşmalara cevap dahi vermediler. Yaklaşık 70-80 metre koşarak kendilerine saldırmak isteyen birkaç kendini bilmezle muhatap olmayarak seviyelerini düşürmediler. (Kendini bilmez diyorum zira 600 Fenerbahçe taraftarı arasında yalnızca birkaç kişi böylesi seviyesiz eylem ve söylemlerde bulundu) Bravo.

Ve ligler

Ne bir sürpriz var, ne de belirgin bir değişiklik. Beşiktaş’ın Halkbank’ı Ankara’da yenmesini sürpriz olarak değerlendirmek, Beşiktaş’ın son haftalardaki yükselişine haksızlık olur. Halkbank’ın ne denli istikrarsız ve değişken bir oyun oynadığı ortamda Galatasaray’ı ve Ziraat Bankası’nı yenen Beşiktaş’a yenilmesi neden sürpriz olsun ki?
Maliye Milli Piyango-İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçını 1-3 İBB kazanıyor. Enteresan 2 husus var. Birincisi, ligin en geniş rotasyonuna sahip takımı olan İBB, ilk sete farklı bir altı ile başlıyor, ikinci sette yabancıları değiştirip farklı bir kimliğe bürünüyor. Elinizde fazla sayıda kapasiteli oyuncu olunca, takımı istediğiniz gibi değiştirip yönlendirebiliyorsunuz. Hem de yabancı oyuncu kotasına takılmadan. Daha enteresan bir husus, istatistiklere bakınca ortaya çıkıyor. Daha fazla hücum sayısı alan ev sahibi Maliye, daha fazla blok yapan daha fazla servis sayısı alan da Maliye. Hatta verimli manşet yüzdesinde rakibine fark atan da Maliye. Ancak maçın genelinde toplam sayılar 89-97 İBB lehine. Neden? Çünkü İBB rakibi kadar hata yapmıyor maç boyu. Demek ki temel tekniklerin getirdiği sayılardan daha önemli olan, rakibinizden daha az hata yaparak oynamak. Yani oynamak kadar rakibinizi oynatmamak da önem kazanıyor maç kazanırken. Maçın geneline Maliye, rakip hatalardan 16 sayı ele ederken konuk İBB 37 sayı kazanıyor. Bu da maç sonucunun sebebini ortaya açıkça çıkarıyor.

İçinizdeki voleybol sevgisi eksik olmasın.

Kayhan KÖSEM


Haberi Paylaş

Comments are closed.