Bunların özlük hakları kurumlarınca saklı kalır. Öğrencilerin bu süreleri devamsızlık sürelerin hesabında dikkate alınmaz’ ifadesi yer alır.
İlk bakışta bu madde voleybolcuyu destekleyen bir madde gibi görünse de, özellikle, bir Milli müsabaka düşünüldüğü zaman bu uygulamanın voleybolcu-antrenör-yöneticiden olması gereken ve tüm elamanları kapsayan ve özlük haklarının koruyucu olması olumlu şekilde karşılanabilinir. Ancak Dünya veya Avrupa şampiyonaları gibi organizasyonlar söz konusu olduğunda sıkıntılar ortaya çıktığını gözlemlemekteyiz. Bir üniversite öğrencisinin, söz konusu olan bu organizasyonlara katılım için yeterli hazırlığın yapılabilmesi için uzun bir süre kampta olması gerektiği ve sık antrenmanlar yapması gerekmektedir. Böyle bir antrenman temposunda geriye zaman kalmamaktadır. Diğer taraftan, bir mesleğe dönük eğitim yoğun bir çaba harcamak gerekmektedir. Bu durum voleybolcuyu, sporla (üst düzey)-eğitim arasında bir tercih yapmayla karşı karşıya getirmektedir.
Sonuç olarak karşımıza iyi eğitim almayan ve spor yapmasını sıkıntılarla sürdüre bilen bir voleybolcu kitlesi ortaya çıkmaktadır.
Birçok ülke başarılı voleybolcuların eğitimi ve sporu birlikte götürecekleri fırsatları tanımaktadır. Ülkemizde ise bu kavram, akla hemen voleybolcuyu derslerden kaytarabilecekleri ve yaptıkları sporun, almakta oldukları spor eğitimine dönük mesleki becerilerinin her şeyi karşıladıkları bu nedenle voleybolcuların derslere devam etmesinin o kadar gerekli olmadığı gibi bir anlam çıkmaktadır.
Günümüzde geçmişinde elit spor yapan birçok voleybolcu olduğunu ve bunların çok az bir kısmı voleybolun içinde yaşamlarını sürdüre bildiğini görmekteyiz. Bu düşünce birazda elit voleybolcunun geleceğini düşünmeyen onu kullanan düşünceden kaynaklanmaktadır.
Voleybol dolu günler dileğiyle
Comments are closed.