Bu köşenin devamlı okuyucuları, zaman zaman Avrupa Voleybol Konfederasyonu’nun (CEV) Avrupa’da voleybolu geniş kitlelere sevdirerek yaymak ve geliştirmek için değil, kendi çıkarlarını korumak için uğraştığını yazdığımızı hatırlayacaktır sevgili voleybol severler. Geçtiğimiz günlerde bir okuyucumuz neden böyle bir düşünce içerisinde olduğumuzu sorduğu için yazımızı bu konuya ayıracağız.
Genel uygulama
CEV Şampiyonlar Ligi, sadece Avrupa’da değil, tüm Dünya’da voleybolun kulüpler düzeyindeki en önemli vizyonunu oluşturuyor. Zira Avrupa’nın coğrafi konumu ve diğer kıtalarda yer alan ülkelere daha zengin oluşu, Avrupa dışındaki oyuncu ve teknik adamlar için de eski kıtayı bir çekim merkezi haline getiriyor. Buna mukabil Şampiyonlar Ligi’ne katılan takımlara ve temsil ettiği ülkelere bakacak olursanız, kıtanın 1/3’ünü dahi zar zor temsil ettiğini görürsünüz. Peki CEV dediğimiz organizasyonun bu durumu geliştirmek için ne yaptığını bilen var mı?
Şampiyonlar Ligi’ne katılacak takımlardan talep edilen katılım ücreti, son yıllarda gittikçe artan bir şikayet konusu. Parayı bastıranın ilk tur sonrasında Final Four’u alarak ilk 4 sırayı garantilemesi gibi bir garabet vardı, geçen sene kaldırıldı. Böylelikle CEV, uzun yıllardır ilk kez voleybolun hayrına bir uygulamaya imza atmış oldu. Olmasına oldu da, Süper Final diye tabir edilen günü organize edecek ülke ve/veya kenti nasıl belirliyor? Topladığı bütün bu paralara karşılık takımlara dağıttığı ödüller gerçekten hakkaniyete uygun mu? Kendi kasasına girenle orantılı mı? Bunlar da ayrı tartışma konusu.
Şimdi kendimize soralım,
1-Avrupa’da hem Kadın Milli takımına, hem de kulüp ve liglerine yatırım yapan kimler var?
Cevap: Türkiye ve İtalya
2-Hem Kadın Milli takımına, hem de kulüp takımlarına ?Asıl yatırımı Erkeklere yapıp, “Haydi kadınların da gönlü olsun” şeklinde- düşük bir bütçe harcayan kimler var?
Cevap: Rusya ve Polonya
3-Liglerine yatırım yapmayıp Milli takımlarına eğilenler?
Cevap: Sırbistan ve Hollanda.
Petrol fiyatlarının yüksek seyrettiği bir zamanda kadın voleyboluna sağlam para aktaran Azerbaycan’ı da göz önüne alarak asıl soruya gelelim.
Son 10 yılda Kadınlar Şampiyonlar Ligi Final turnuvası nerelerde oynandı? Eğer bu sorunun cevabı ile dahi yüzleşse, CEV’in voleybola bakışı değişirdi. Öyle ki, 2011’den 2014’e kadar Dünya’nın kulüpler bazındaki en prestijli voleybol turnuvasının final etabı, 4 yıl boyunca bir Türkiye, bir de Azerbaycan’da oynandı. Coğrafi olarak Avrupa’da bulunmayan 2 ülkede yani. Varın siz düşünün durumun vahametini.
Ya Avrupa Şampiyonası?
Yakın zamanda düzenlenen 2019 Kadınlar Avrupa Şampiyonası, tarihte ilk kez 4 ayrı kentte düzenlendi. Şu günlerde oynanan Erkekler turnuvası da aynı formatla düzenleniyor. Öyle bir turnuva düşünün ki, bir takım ev sahibi olup turnuva boyunca tüm maçları kendi saha ve seyircisi önünde oynarken hiçbir şekilde başka bir yere giderek yol yorgunluğu, kültürel farklar, hesaplanamayacak olumsuzluklar gibi etkenlerle karşılaşmazken bir diğer ekip turnuva boyunca 4 ayrı ülkeyi gezmek zorunda kalacak. Sormazlar mı bu işin neresinde adalet? Böyle mi örnek göstereceksiniz bu turnuvaya katılmayan/katılamayan (ve katılmak için de fazla çaba sarf etmeyen ülkelere?)
Sahi format demişken, neden Kadınlarda yarı finalin her iki maçı da Ankara’da oynanırken erkeklerde biri Fransa’da diğeri Slovenya’da oynanıyor bilen var mı?
Kadınlar turnuvası 8 Eylül Pazar günü oynanan maçlarla noktalandı. Eczacıbaşı Vitra’nın Sırp pasör çaprazı Tijana Boskovic 2017’den sonra bir kez daha turnuvanın en değerli oyuncusu (MVP) seçildi. Ancak takım kaptanımız Eda Erdem Dündar ve liberomuz Simge Aköz’ün aralarında yer aldığı turnuvanın Dream Team olarak adlandırılan Rüya Takımı, turnuva bitiminden 12 gün sonra (20.09.2019) açıklanabildi. Böyle bir uygulama ile mi kitleleri voleybola yönlendirecek Avrupa Voleybolunun yöneticisi? Bu tarihte Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası başlayalı 8 gün olmuş, hatta bir gün sonrasında ikinci tur maçları başlayacaktı! Neresinden tutsan elinde kalıyor yani.
Taraftar sayısı ile övünüyorlar ama?..
Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonasını toplam 240.000 seyircinin salonlarda canlı olarak izlediğini açıkladı CEV. Şampiyonlar Ligi ve diğer Avrupa kupalarında uygulanan seyirci sayısı belirleme yöntemini bilmeyenler, bu rakamı gayet güzel bir gelişme olarak değerlendirebilir. Ancak CEV’in genel uygulaması, maç gözlemcisinin tribünlere bakarak yaklaşık bir rakamı telaffuz etmesinden ibaret! Yine de bu rakamın doğru olduğunu varsayarsak maç başına ortalama 3158 seyirci düşüyor. Ev sahibi takımların Ankara’da yaklaşık 13.000, Lodz’da yaklaşık 9.000, Bratislava’da yaklaşık 6.000, Budapeşte’de ise yaklaşık 3.000 seyircinin izlediği maçları çıkarsanız geriye ne kalır ortalama? Avrupa’nın, hatta Dünya’nın en zengin ülkelerinin voleybol takımlarının 300-400 seyirciye oynadığı maçları hesaba katıyor mu acaba CEV? Bu sayıyı arttırmak için bir çabası olduğunu gören var mı?
Kısacası CEV’in bu tarz dertleri yok. Avrupa’da voleybol şimdiki seviyesi ile oynansa da olur. Yeter ki, 70 yaşını aşmış başkanlar ile sağda solda reklamını yapan paragöz yöneticiler koltuklarını korusun. Nasılsa onlar voleybola gönül vermiş kitleler ile sponsorların cebinden gittikleri yerlerde yeterince saygın muamele görüyorlar.
Voleybol dolu günler dileğiyle,
Kayhan Kösem
kkayhan@hotmail.com
Comments are closed.