“Hayatım boyunca hep joker oyuncuydum”

Voleybola, gitmeyi hiç sevmediği jimnastiği bırakarak başlayan ve aslında yüzücü olmak istediğini söyleyen ama bizim iyi ki de voleybolcu olmuş dediğimiz 1993 doğumlu Melis Durul ile Bursa’da bir araya geldik. Voleybola başlama hikayesinden, psikoloji mezunu olmasından, gelecek hayallerinden ve birçok konudan konuştuğumuz Melis Durul röportajımız yayında.

İlk olarak voleybola başlama hikayenden bahsedebilir misin?
Çocukken yüzücü olmayı çok istiyordum ama ailem beni jimnastik kursuna yazdırmıştı. Sonralarında kursa gitmek istemedim ve jimnastiği bıraktım. İlkokulda en yakın arkadaşımın annesi eski voleybolcuydu. Annemle beraber konuşup arkadaşımla beni voleybol kursuna yazdırdılar. 2003 yılında ES Voleybol’a yazıldım ve voleybola burada başladım. 2010 yılında Eczacıbaşı’na transfer oldum. Transfer olduktan sonra 1 yıl Genç Takım ile sonrasında 2 sene A Takım ile oynama tecrübem oldu. Eczacıbaşı’ndan sonra bir diğer İstanbul takımı Sarıyer Belediyespor’a transfer oldum. Sarıyer’de 3 yıl oynadıktan sonra Vakıfbank’tan teklif aldım ve kabul ettim. Vakıfbank’ta 2 yıl forma giydim. Çanakkale Belediyespor ile de 1 yıl oynadıktan sonra tekrar Eczacıbaşı’na transfer oldum. 2 sezon daha Eczacıbaşı’nda oynadıktan sonra şimdi buradayım Nilüfer Belediyespor forması giyiyorum.

Seni bazen smaçör bazen de pasör çaprazı oynarken görüyoruz? Her iki pozisyonda oynamak senin için zor oluyor mu?
Ben hayatım boyunca hep joker oyuncu olarak oynadım. Voleybola smaçör olarak başladım ama Eczacıbaşı’nda ilk A Takım tecrübemde Neslihan ve Gözde sakatlanınca o zamanki antrenörümüz Lorenzo Micelli beni pasör çaprazı olarak oynattı. O yüzden hem smaçör hem pasör çaprazı olarak oynamıştım Eczacıbaşı’nda. Her iki pozisyonda oynamak benim için biraz yıpratıcıydı açıkçası. Çünkü bir pozisyonunuz yok, bir orada bir burada oynuyorsunuz. Milli Takımda da pasör çaprazı olarak oynayınca Vakıfbank’a pasör çaprazı olarak transfer oldum. 2 sene önce Eczacıbaşı’na smaçör olarak transfer olmuştum ama gene pasör çaprazı olarak forma giydim. Pasör çaprazı olarak oynamanın bana dezavantajı boyumun bu pozisyonda oynayan diğer oyunculara karşı kısa kalması. Bence handikap olarak gözükse de avantajları da oluyor.

Türkiye’de birçok kulüpte yabancı pasör çaprazları tercih ediliyor. Yerli pasör çaprazı yetiştirme konusunda sıkıntı çektiğimizi düşünüyor musun?
Aslında yerli pasör çaprazı yetiştirme konusunda bir problem olduğunu düşünmüyorum ama dediğiniz gibi takımlar pasör çaprazı tercihini yabancılardan yana kullanıyor. Bu durum Türk oyuncular açısından üzücü bir durum, bir Türk pasör çaprazı olarak bunu söyleyebilirim. Şu an yeni jenerasyonda çok yetenekli isimler var. Onların yetişmesini izlemek, onların potansiyeli görmek Türk voleybolu açısından mutluluk ve gurur verici. Umarım sürekli olarak kendilerini geliştirirler ve hepsini en iyi yerlerde izleriz.

Takımla antrenmanların dışında kendini geliştirmek için başka neler yapıyorsun?
Genel olarak mental açıdan kendimi geliştirmek istiyorum. Zaten yıllardır sporcu psikoloğu ile çalışıyorum ve kendime bir şeyler katmaya çalışıyorum. Yapmış olduğumuz sporda fiziksel yorgunluk dışında mental yorgunlukta çok fazla oluyor. Oynadığımız sporun %80’ni mantalite ile alakalı. Mental açıdan ne kadar güçlü isen sporda performansının o kadar arttığını düşünüyorum. Kendimde bunu gözledim ve fark ettim. Mental açıdan iyi hissettiğimde sahada daha güçlü oluyorum. Fiziksel antrenmanlarım dışında meditasyonlar ve nefes egzersizleri ile kendimi güçlendiriyorum. Bence sporcuların bunları mutlaka yapması gerekiyor.

Son olarak Ceren Kestirengöz, Brezilya’ya gitti. Ebrar Karakurt, Ceyda Aktaş gibi oyuncularımız kariyerlerine yurtdışında devam ediyorlar. Senin böyle bir hedefin var mı?
Her zaman yurtdışında oynamak gibi isteğim vardı. Bu sezon benim için geç ve ilginç başladı. Kasım ayında Nilüfer Belediyespor ile anlaştım. 6 aylık süreçte ara vermedim aslında, gelen teklifleri değerlendiriyordum. Dediğim gibi yurtdışında oynamayı hep düşünüyordum, teklifler de geldi ama benim bu yıl için hedefim içimi kıpır kıpır eden teklifi beklemekti. Sürecin de bu kadar uzamasının sebebi bu bekleyişimdi. Hayat planlamadığım gibi gitmedi. Şu an buradayım ve mutluyum. Elbette kariyerim bitmeden yurtdışında oynamayı çok istiyorum.

Sahada seni zorlayan isimler var mı? Bloğunu geçmekte çok zorlandığım dediğin voleybolcular kimler?
Benim için eskiden formasını giydiğim takımlara karşı oynamak her zaman zor olmuştur ama aynı zamanda çok keyif aldığım maçlar da bu maçlar oluyor. Bildiğim, tanıdığım insanlara ve eski takım arkadaşlarıma karşı oynamak her zaman için zorlayıcı oluyor. Geçen sezon beraber forma giydiğim Boskovic ligimizde beni en zorlayan oyuncu diyebilirim. Genel olarak uzunlara karşı oynamak beni hep zorluyor.

”Keşke birazcık sporcularla empati yapabilseler”

Sosyal medya ile aran nasıl? Voleybola ilgi arttıkça sosyal medyada çok fazla konuşuluyor. Gelen yorumları takip ediyor musun? Hakkında yazılanları okuyor musun?
Sosyal medyayı çok aktif kullanabilen biri değilim. Yorumlara da öyle ne yazmışlar diye bakmıyorum. Beni etiketledikleri zaman ya da gözüme çarpan şeyler oldukça okuyorum. Gelen mesajlara mümkün olduğunca cevap veriyorum. Sosyal medya sayesinde tanıştığım güzel insanlar da oldu aynı zamanda. Gelen her yoruma elbette saygım var ama maalesef ki sporcuyu anlamak, empati kurmak bazı insanlar için gerçekten çok zor. Bursa’da basketbol maçlarına gidiyorum. Basketbolu bilen biri değilim sadece sporcu olarak gidiyorum ve onları gözlemliyorum. Bu durum bana çok farklı bir hava katıyor. Diyebiliyorum ki benim voleybol oynarken sahada yaşadıklarımı onlar da yaşıyor. Onların hissettiklerini kendimle içselleştirebiliyorum ama bunu ben yapabiliyorum çünkü sporcuyum. O yüzden bazı taraftarlar maalesef empati yapamıyor. O an belki kötüsündür, belki ağrın vardır, herhangi bir şey de olabilir. Bazen empati yapmadan direkt yorum yapıyorlar. Onlara da saygı duyuyorum çünkü sporcunun en büyük destekçisi taraftardır. Onların düşüncesi bizim için çok önemli. Keşke arada bir empati yapılabilse bizim için de çok iyi olur. Bu yorumlara üzülen kırılan sporcular olabiliyor.

Nilüfer Belediyespor’da şu an yolunuza Yanitsa ile devam ediyorsunuz. Kadın antrenörle çalışmak nasıl bir tecrübe?
Voleybola ilk başladığım zamanlarda kadın antrenörlerle çalışma fırsatım olmuştu. O yüzden bu durum bana çok farklı gelmiyor. Yanitsa ile çalışmak çok güzel. Bir kadın olarak bundan gurur duyuyorum. Voleybolda daha fazla kadın antrenörün olması harika olur.  Türk voleybolu için çok özel isimlerin de Neslihan Demir, Gözde Kırdar, Gülden Kuzubaşıoğlu ve Esra Gümüş Kırıcı’nın voleybol camiasında görev alması gerektiğini düşünüyorum. Onların tecrübesi, voleybol bilgisi çok önemli.

Psikoloji bölümü mezunusun. İleride voleybolu bıraktığında neler yapacaksın?
Okula girmeden önce adli psikoloğu olmak istiyordum. Lise zamanlarımda böyle seri katil kitapları okuyordum, çok ilgimi çekiyordu. İstediğim bölümü kazandıktan sonra adli tıptan biraz korktum. Sonrasında klinik psikolojisi üzerinden ilerlemek istedim ama çalıştığım psikologlar sporun içinden geldiğim için spor psikolojisi üzerinde çalışmamı istiyorlar. Yüksek lisansımı henüz yapmadım, yurtdışında yapmak istiyorum. Bakalım zaman ne gösterecek, bekleyip göreceğim.

KISA KISA

En son okuduğun kitap?
Serkan Karaismailoğlu – Mater Serisi. (İkinci Kitap)

En son izlediğin film?
Gelmeden önce izledim, Özgürlük Yazarları.

Konserine mutlaka giderim dediğin şarkıcı?
Adele.

En sevdiğin yemek?
Lazanya.

Türkiye’de en sevdiğin şehir?
Ayvalık.

Voleybolda favori 6 oyuncun?
Gözde Kırdar, Zhu Ting, Tijana Boskovic, Maja Ognjenovic, Eda Erdem Dündar, Zehra Güneş, Simge Aköz.

Haberi Paylaş

Comments are closed.